T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Derviş, Sezer'in izinden yürüyor

Bir araştırma kuruluşunun üç gün önce yani "acil önlemler paketi"nin açıklanmasının hemen ertesinde yaptığı ankette Kemal Derviş'e destek, yüzde 63. Kaba bir genelleme ile Türkiye halkının neredeyse üçte ikisi Kemal Derviş'i destekliyor. Görüş belirtmeyenler çıkartıldığında, desteklemeyenler üçte birden de az. Bu orandan daha düşük olmakla birlikte, daha ilginci, yüzde 51'in, Derviş'in "ekonomik programı"nın başarıya ulaşacağına, yüzde 46'sının ise "ekonomik koşulların" bir yıl sonra bugünden daha iyi olacağına inanması.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e kamuoyu desteği ise yüzde 80 ve hatta daha üstünde. Derviş'e yönelik destek de, Sezer'e ilişkin oranları asla unutmamak gerekiyor. Sezer, hükümetin dışında ve hatta karşısında görüldüğü için bu kadar yüksek bir orana tırmanabiliyor. Derviş de "hükümet dışı" olarak sezildiği için yüzde 63'te duruyor. Fakat, "bakan" sıfatı taşıdığı, tümüyle bu hükümetten ayrı düşünülemediği ya da bazı insanların kafası karıştığı için; ve en azından daha program ortada bulunmadığı, uygulanmadığı ve dolayısıyla sonuç alınmadığı için kendisine yönelik destek yüzde 63'te duruyor.

Yani, bu destek çok daha yüksek bir orana, Sezer'inkine yakın bir orana tırmanabilme şansına sahip.

Bu, bir de neyi gösteriyor?

Hükümeti oluşturan üç partinin toplamının yüzde 20 dolayında olduğunu. TBMM'de temsil edilen beş parti yüzde 30-40'lar dolayında bir destek elde edebilecek haldeler. Bunun anlamı siyasetin, mevcut "siyaset sınıfı" ile birlikte iflasıdır. Buradan çıkacak bir başka anlam ise, bu "iflas"ın baş sorumlusunun hükümet ve ortakları olduğu.

Hükümetin tepesindeki parti liderlerinin sokağa çıkacak, insan içine karışacak yüzü kalmadığını boşuna söylemiyoruz. Üstelik, Kemal Derviş'in "başarı eğrisi"ndeki her yeni pozitif puan, bunları daha da bariz biçimde "ofsayt"ta gösterecek; insan içine çıkmalarını güçleştirecek.

Nitekim, Kemal Derviş'ten rahatsızlıklarını her vesile ile öğreniyoruz. Örneğin, Mesut Yılmaz. Ankara'da, İstanbul'da halk arasında dolaşacak hali olmadığı için, memleketi Rize'ye ve parti il binasına iltica edip salvolarını oradan gönderiyor. "Amerikan Büyükelçisi'nin Derviş'e siyasi destek olup olmadığı araştırmasını" garipsemiş. "Yüzde 99 değil, yüzde 100 desteğimiz var" diyor. "Onu zaten bizim siyasi irademiz getirdi. Program, hükümetimizin programı olacaktır. Kemal Derviş, daha önce Recep Önal'ın yürüttüğü görevi üstlenmiştir.."

Bak, bak, bak... Nasıl da küçültmeye çalışıyor Derviş'i ve gerçeği nasıl da gizlemeye çalışıyor. Madem öyle bir "siyasi irade"niz vardı. Niçin Recep Önal'ın yerini alabilecek tek bir kişiyi, hükmettiğiniz 351 kişi arasında bulamadınız. Halk, bu kadar kısa süre içinde Derviş'i tam da bu sebepten sevmeye başladı. Hükümetteki "liderler"e benzemediği; yani halka gözünün içine baka baka enayi muamelesi yapmadığı, doğru konuştuğu için...

Ayrıca, dünya âlem biliyor ki Derviş, gücünü bu müflis hükümetten değil, uluslararası sistemin güveninden alıyor. Ve, dünya âlem biliyor ki –Mesut Yılmaz da biliyor- Derviş, "Hüsamettin Özkan'a bağlı bakan" Recep Önal'ın boşalttığı sandalyeye değil, "ekonomiyi yönetme koltuğu"na oturdu.

Benzer bir rahatsızlığın Devlet Bahçeli'de de bulunduğunu Hasan Cemal'in dünkü yazısından öğreniyoruz: "Kemal Derviş, koalisyon hükümetinin DSP; MHP ve ANAP'tan sonra dördüncü ortağı mı? Bu soru, öyle anlaşılıyor ki, koalisyonda rahatsızlık yaratıyor. Örneğin MHP bu konudaki rahatsızlığını en üst düzeyde, Devlet Bahçeli kanalıyla Başbakan Ecevit'e çoktan iletti. Bahçeli aynı konuyu TÜSİAD Yönetim Kurulu'yla perşeme günkü görüşmesinde de dile getirdi... Derviş'in de 34 bakandan biri olduğunu, böyle görülmesi gerektiğini TÜSİAD'cılara söyledi. Ve Bahçeli, MHP olarak tercihlerinin, Kemal Derviş'in DSP'ye girmesi ve bir parti disiplini içinde görevini yapması olduğunu da sözlerine ekledi... Ancak, TÜSİAD Yönetim Kurulu üyelerinin Kemal Derviş'i 34 bakandan biri olarak görmedikleri sır değil... Türkiye'nin içinde kıvrandığı derin krizden çıkışında Kemal Derviş'in kilit konumu ile ilgili hiçbir kuşkusu yok TÜSİAD yönetiminin... Washington'un gözünde de öyle..."

Ve, halkın gözünde de öyle! Daha da önemlisi Kemal Derviş, kendi gözünde de öyle. O yüzden, gayet akıllıca davranıp, DSP'ye katılma önerisini –tıpkı daha önce Mesut Yılmaz'ın kendisini Merkez Bankası Başkanlığı'na getirme önerisini geri çevirip, bakanlık koltuğunda kararlı olması gibi- reddetti.

Kemal Derviş'in, uluslararası destekli bir ekonomiye yoluna koyma projesinin ötesinde bir "siyasi yenilenme projesi" olduğu da ortaya çıkıyor.

TOBB toplantısındaki "Bir kamu bankası bir partiye bağlı, öbür kamu bankası bir başka partiye bağlı, böyle bir düzen içinde artık gidemeyiz. Bugün sıkıştık, bunalım oldu, 3 ay idare edelim, sonra eski düzene dönelim değil. Kökünden halletmemiz lazım" sözleri, devlet rantı üleşen iktidar partilerine ve bu zihniyete dayalı tüm siyasi sisteme gönderilmiş bir "ölüm fermanı"dır.

İşte bu yüzden Mehmet Altan, "'Acil önlem paketi'ndeki kamu bankalarını kapsayan değişim önerisi de, hem bir devrim, hem de bütün Türkiye'yi büyük bir piyasa yapabilecek atılımın kilit taşı" diyor.

Yazın bir kenara; "siyaset esnafı"na yol gözüktü...


18 Mart 2001
Pazar
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED