|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Türkiye'de vakıf üniversiteleri anayasal ve yasal güvence altında. Kaynakların yetersizliği sebebiyle yüksek öğretimde tıkanıklık yaşandığını gören devlet, bir anayasa değişikliğiyle (m. 130), özel teşebbüsün önünü açtı ve vakıf üniversiteler kurulmasına imkân sağladı. Vakıfların "Kazanç amacına yönelik olmamak şartıyla" kurdukları üniversitelere, izni, çıkardığı bir yasayla TBMM veriyor. Gerçek bu iken, YÖK'ün Fatih Üniversitesi ile ilgili aldığı 'kademeli kapatma' kararını hukuk çerçevesinde anlamak imkânsız. YÖK Meclis'in üzerinde bir kurum mudur ki, anayasal ve yasal güvence altındaki bir yüksek öğretim kurumunu 'kapatma' kararı verebiliyor? Bu 'saçma' soruyu akla getiren karar da, hiç kuşkunuz olmasın, Türkiye'de yürürlükte olan sistem açısından, tam bir 'hukukî saçmalık' teşkil ediyor. YÖK, üniversite kapatmakla, anayasa ve yasaların kendisine vermediği bir yetkiyi kullanarak suç işlemiş bulunuyor. Bunun, 'hukukun üstünlüğü' konusunun gündemde olduğu bir dönemde, bu kavrama özel önem verdiği için takdir edilen bir cumhurbaşkanının atadığı üyelerin de katılımıyla gerçekleşmiş olması çok düşündürücü... Vakıf üniversitelerine izin verilmesi devlet kaynaklarının sınırlılığıyla ilgili; her yıl üniversite kapılarına yığılan 1,5 milyon gencin önemli bir miktarı, çoğu burslu azı ücretli olarak, kendilerini ÖSYM sistemi içerisinde kabul eden bu üniversitelerde eğitim fırsatı yakalayabiliyorlar. Kademeli olarak kapatılacağı duyurulan Fatih Üniversitesi'nde 3500 öğrenci eğitim görüyor. Kapatma gerçekleştiğinde, o kadar bir kapasite, üniversite çağındaki gençlerden gasp edilmiş olacak. Kapatma kararı, sadece anayasa güvencesini delme yönüyle değil, eğitimde fırsat eşitliğini ortadan kaldırması ve eğitim hakkını engellemesi bakımından da anayasal mahzurlar taşıyor. Bundan böyle, hiçbir üniversite, hiçbir bakımdan, kendini 'hukukî güvence altında' hissedemez. Fatih Üniversitesi'yle ilgili karara mesnet teşkil eden denetleme raporları, 'ihbar' üzerine harekete geçen YÖK'ün üniversite yönetimine haber vermeksizin 'gizlice' gönderdiği müfettişler tarafından hazırlanmış bulunuyor. Çok sayıda öğretim üyesi ve öğrencisi bulunan bir yüksek öğretim kurumunda 'mağdur' edildiğini düşünen kişilerin çıkması doğaldır; bu sebeple, böyle ortamlarda ihbarlara kulak verilmemesi gerekir. Kaydı silinme noktasına gelen öğrenci ipe sapa gelmez iddiaları en ciddi eğitim kurumları aleyhinde bile ileri sürebilir. Sonra, 'denetleme' dünyanın hiçbir yerinde denetlenenden gizli yürütülmez; denetlemenin mantığına aykırı bir durum bu. İhbar konusunu tahmin etmek zor değil. Mütevelli heyetinde ülkemizin saygın iş, siyaset ve bilim adamları bulunan Fatih Üniversitesi'nin açılış törenine ilgi duyan pek çok kişi katılmıştı. Fethullah Gülen'in de katılması, üniversite ile Gülen Grubu arasında irtibat kurmak için yeterli sayılıyor. Oysa, aynı törende, yanlış hatırlamıyorsam, Diyanet işleri başkanı da, Musevi başhahamı da, Rum Ortodoks Kilisesi patriği de bulunuyordu. YÖK, yıllar sonra, o ilk görüntünün hesabını üniversiteyi kapatarak görmek sevdasında. Başörtülü öğrencilerin en fazla rağbet ettiği yüksek öğretim kurumu olduğunu sanmıyorum Fatih Üniversitesi'nin; 'başörtüsü yasağını çiğneme' mâlum kamuoyunu tatmine yönelik bir bahaneden ibaret. Aslında, üniversiteler için geçerli ölçüler bakımından ne durumda olduğunun değerlendirilmesi gerekirdi; ancak bu yapılmadı. Karar sonrası öğrenilenlerden, Fatih Üniversitesi'nin bilimsellikte pek çok devlet üniversitesini solladığı anlaşılıyor. TBMM'yi sadece 'kapatma kararı' ile hiçe saymış olmuyor YÖK, 'üniversitelerde giyim kuşamı serbest bırakan' kendi yasasındaki ek-7'nci maddeyi görmezden gelerek bir 'çifte hukuk-dışılık' sergiliyor. YÖK, 'tek tip insan' zorlaması yapmak yerine, bugünün dünyasına uygun biçimde, farklı düşüncelere saygı gösterilmesinden yana olmalıdır. Hepsi birbirine benzeyen eğitim kurumlarından çıkan 'bir örnek' mezunlarla geldiğimiz nokta pek de iç açıcı değil. Hiç değilse vakıf üniversiteler, başka ülkelerdeki benzerleri gibi, 'farklı' olabilmeliydi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), üniversitelerdeki başörtüsü yasağıyla ilgili 'olumsuz' kararını verirken, "Öğrenci bu yasağın varlığından haberdardı; yasaksız üniversitelere gidebilecekken devlet üniversitesine kaydını yaptırdı" gerekçesinden hareket etmişti. Fatih Üniversitesi ile ilgili karar, temeli gerçek üzerine oturmasa bile, AİHM'nde görülen dâvâlarda bundan böyle dikkate alınacaktır. Meclis yetkilerinin gasbına karşı çıkmalı; 'hukukun üstünlüğü' ilkesine önem verenler de vahim hatanın önüne geçmede birleşmelidir. Fatih Üniversitesi'nin kapatılması, bütün eğitim sistemini tehdit eden olumsuz bir gelişmedir; bunu herkes böyle bilmeli.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |