|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yirminci yüzyılın başlarında Avrupa sınırlarından taşıyordu. Ekonomik rekabet, sömürgecilik ve milliyetçilik akımları Avrupa'yı ikiye bölüyordu. Almanya-Fransa ve Rusya-Avusturya arasındaki çekişmeler gerginliğe dönüşüyordu. 28 Haziran 1914'te Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahdı Arşidük Ferdinand'ın bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülmesi bu gerginliğe son noktayı koydu. Avusturya'nın 28 Temmuz 1914'te Sırbistan'a seferberlik ilanının ardından 1. Dünya Savaşı başlamış oluyordu. Birinci Dünya Savaşı'nın patlamasının ardından Osmanlı Devleti önce İtilaf Devletleri ile birlikte olmaya niyetlendiyse de, Rusya'nın bu duruma soğuk bakması Osmanlı'yı Almanya'ya doğru yönlendirdi ve yapılan gizli bir antlaşma ile Alman-Türk ittifakı kesinleşti. Osmanlı Devleti'nin elinde bulunan Boğazlar, konumları nedeniyle özellikle Avrupa için çok büyük bir önem taşıyordu. Tarih boyunca uğurlarında nice savaşlar verilen Boğazlar stratejik, ekonomik ve kültürel açıdan paha biçilmez değerdeydiler. İtilaf Devletleri'nin Boğazlar'ı açma nedenlerinin başında, elbette ki Boğazlar'ın sahip olduğu bu stratejik önem yatıyordu. Boğazlar'ı kazanmak demek, İstanbul'u ele geçirip Osmanlı ve tüm Avrupa üzerinde manevi bir yıkıma sebep olmak demekti.
Deniz harekatıİtilaf Devletleri'nin deniz harekatı 19 Şubat 1915'te başladı. 13 Mart 1915'e kadar düşman gemileri tabyaları top ateşine tuttu, mayın tarama gemileri olabildiğince yol açtı. Boğazlar'ı zorlayarak geçebileceklerine inanan düşman kuvvetlerinin, kararlı ve dirençli bir karşılık almaları bu işin o kadar da kolay olmadığını gösteriyordu. Bir ay boyunca yapılan binlerce mermi atışının ardından çok da büyük bir gelişme elde edilememişti. Göğsünü top mermilerine siper eden Mehmetçik, düşman geçişine izin vermiyordu. Ve 18 Mart 1915 sabahı geldiğinde kimse günün sonunda neyle karşılaşacağını bilmiyordu. Bu tarihte çatışmalar tüm şiddetiyle sürerken beklenmedik bir şey oldu. Saat 14:00'e doğru Suffren büyük bir hızla Boğaz'ı terketmekte ve Bouvet de onu izlemekteydi. Fransız gemisi Bouvet'de bir iki patlama oldu ve Anadolu Hamidiye tabyasınca ateş altındayken 3 dakikada suların altına gömüldü. Derin bir şaşkınlık yaşanıyordu. Queen Elzabeth ve Agamemnon dışındaki bütün gemiler ateşi kestiler. Bu arada Goulois gemisi isabet almış ve ağır yaralarla Boğaz'ı terkediyordu.
18 Mart şaşkınlığı18 Mart'ta yaşananlar şaşkınlık yaratmıştı. Lord Fisher gibi ordusuz bir donanmanın başarıya ulaşamayacağını söyleyenler haklı çıkıyor, de Robeck ve Churchill gibi hâlâ donanma ile Boğazlar'ı zorlayıp İstanbul'a çıkılabileceği düşüncesi yeni hareket planları doğuruyordu. Çanakkale Savaşları'nda Deniz Harekâtı'nın başarısızlığı umutları kara harekâtına çevirmişti. 10 Mart'ta 29'uncu Tümen'in Ege'ye gönderileceği açıklandı. Böylece Mısır'daki Anzac Tümenleri ile birlikte 70 bin kişilik bir kolordu bu işe ayrılmış oluyordu. Türk tarafı ise, 18 Mart'ta kazandığı zaferden dolayı kendine olan güvenini tazelemiş, Çanakkale'nin Boğazlar'dan geçilemeyeceğini tüm dünyaya göstermişti. Müttefik çıkarmasını bekleyen bir başka kişi ise 19. İhtiyat Tümeni'nin başında bulunan yarbay Mustafa Kemal'di. Yarbay Mustafa Kemal komutasındaki Mehmetçik, Çanakkale Boğazı'nı geçmeye çalışan düşman kuvvetlerine karşı Conkbayırı'nda, Arıburnu'nda, Gelibolu'da, Çanakkale'nin her karış toprağında kanını döktü ve düşmana geçit vermedi. Mehmetçik'in kanıyla yazılan bu tarihte dünyanın vardığı sonuç şuydu: "Çanakkale geçilemez!"
'Benim gözlerim göreceğini gördü'
'Sağ kolumu kaybettim ama sol kolum var'
Seddülbahir ve Conkbayırı'nın büyük kahramanlarından biri de Bombacı Mehmet Çavuş'tu. Bu kahraman Anadolu çocuğu, İngilizler'in siperlerimize fırlattığı el bombalarını korkusuzca hemen yakalar, karşı tarafa fırlatır ve zararını kendilerine dokundururdu. İngilizler bunu anlamış olacaklar ki bombaları birkaç sayı saydıktan sonra fırlatarak Mehmet Çavuş'un iadesini önlemeye çalışmışlardı. İşte böyle bir bomba Mehmet Çavuş'un elinde patlayarak sağ elinin bileğinden kopmasına sebep olmuştu. Bu yiğit delikanlı vazife şuuruyla hastaneden tabur kumandanına yazdığı mektupta şöyle diyordu:
Türk insanının kalbi Çanakkale'de atacakÇanakkale Deniz Zaferi kutlamalarındaki heyecan, bugün zirveye çıkacak. Hafta boyunca çeşitli sosyal kültürel ve bilimsel etkinliklerle kutlanan zaferin 86. yılında, 18 Mart 1915'teki heyecan tekrar duyulacak. Düzenlenecek törenlerin şeref konukları ise şehit yakınları ile gaziler ve aileleri olacak.
Kutsal emanetler Sezer'inTörenlere katılmak üzere Türkiye Muharip Gaziler Derneği, İstiklal Madalyalılar Derneği, Geyve Milis Kuvvetleri, Uludağ Milis Kuvvetleri, Hendek Kuva-i Milliye ve Kocaeli Kuva-i Milliye derneklerinden 500 davetli katılacak. Dünyanın sayılı gösteri pilotları arasına giren Türk Yıldızları ise havanın uygun olması halinde Zafer Haftası anısına gösteri uçuşları yapacak. Öte yandan, 12 Mart Pazartesi günü Çanakkale'den yola çıkan kutsal emanetler de yarın Ankara'ya ulaştırılarak Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e teslim edilecek. Kutsal emanetler, şehitliklerin bulunduğu Gelibolu Yarımadası'ndan alınan toprak ve su ile Türk bayrağından oluşuyor.
Çanakkale Valisi Süleyman Kamçı, yaptığı açıklamada, "Türk milletinin eşsiz kahramanlığının, vatan ve millet sevgisinin sembolleştiği, kutsal saydığı değerler için ülkemizin her yanından gelen gençlerin kanlarını dökerek 253 bin şehit verip 'Çanakkale geçilmez' destanını yazdığı, Çanakkale Savaşları'nın 86. yıldönümü törenlerine ve tüm halkımızı bekliyoruz" dedi.
|
|
|
|
|
|
|