|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kemal Derviş'in halkın her kesiminden bulduğu geniş desteği anlamakta zorlananlar var. Dün, bir gazetede, Strateji/Mori'nin anket sonucu yayımlandı; orada destek yüzde 62 oranında gözüküyor. Hükümetin yere çakılan itibarıyla Derviş'in yükselen desteği bir tahterevalli gibi. Bunda anlaşılmayacak bir şey yok. Meşhur bir fıkradır, mutlaka duymuşsunuzdur, ama hatırlamaya değer... Önüne konulan iki şişe şarabın birini tadan Bektaşi'ye, "Hangisi daha iyi erenler?" diye sorulunca, hazret, bir yandan ağzını silerken öte yandan açılmadan duran şişeyi göstermiş... "Ondan hiç tatmadın ki?" diyene şu cevabı vermiş: "Tattığım o kadar kötü ki, ötekinin daha iyi olma umudu var..." Ortada 36 üyeli hükümet ile ona sonradan dâhil olan Kemal Derviş var. Halk, hükümeti görmezden gelirken, 37. bakanı nereye koyacağını bilemiyor. Hükümetin önemli bir bakanına, geçen gün, "Gölgede kalmak sizleri rahatsız etmiyor mu?" diye sordum. Kendi üzerine alınmadı, "Elbette arkadaşları rahatsız ediyordur" dedi ve ekledi: "Ancak, bir süre sonra Kemal Bey'in de eşitleneceğini göreceksiniz..." İçimden, "Eyvah" dediğimi tahmin edersiniz... Aynı bakan, "Kemal Derviş'in bakan atandığı gün yapılan bakanlar kurulu toplantısında, gerçekten hızlı tren projesini mi görüştünüz saatler boyu?" sorusuna da muhatap oldu. Bakan bey esprili biridir; bu soruya "Ne organizasyon ama, değil mi?" cevabını verdi. Cevabını anlayamadığımızı fark edince de fıkrayı patlattı... Adamın biri, kentte yeni açılan ve açılır açılmaz 'dünyanın en büyük ayakkabıcısı' unvanını kazanan mağazaya gitmiş. Karşısına çıkan ilk görevliye, "Ben" demiş, "İyi bir ayakkabı almak istiyorum..." Adam kendisini birinci kata yöneltmiş... Orada karşısına çıkana, "İstediğim İtalyan ayakkabısı" demiş, ikinci kata yönlendirilmiş... "Tercihim bağcıksız" deyince kendisini üçüncü katta, "Mokasen" dediğinde dördüncü katta bulmuş... Her yeni tercih bir kat farkettiriyormuş... "Rugan tipli siyah mokasen İtalyan ayakkabı" almak üzere çıktığı sekizinci kattaki görevli, "Maalesef efendim" demiş, "O aradığınız türde ayakkabımız yok..." Alı al moru mor en alt kata inen adam, kendisini ilk yönlendiren kişinin karşısına geçip başına geleni anlatmış... Muhatabı, ağzı kulaklarına vararak, şu övünme cümlesini sarf etmiş: "Ne organizasyon ama, değil mi?" Ankara'da şu sıra fıkralardan geçilmiyor. Her köşe başında birileri durumu daha iyi kavramaya yarayacak bir fıkrayla insanın karşısına çıkıyor. Böyle durumlarda benim de durumu kurtarmaya yarayacak bir-iki malzemem bulunuyor. Nitekim, önceki akşam, Turkish Daily News gazetesinin 40. kuruluş yıldönümü dâvetinde, etrafta dolaşıp şakalaşan bakanlara bakarak, "Hükümet 22 Şubat'ta fiilen bitti, ama henüz haberleri yok" dedikten sonra şu fıkrayı anlattım: Eski Çin'de devlete isyanın cezası idammış... Kafası kesilecek kişileri gece boyu eğlendirir sonra infaz ederlermiş... İnfazın yapılacağı gün doğumuna kadar, gece, müthiş curcunalı geçermiş... Bir isyan olmuş, devlet güçleri isyancıları yakalayıp içeri atmayı başarmış. İsyancıların idamına karar verilmiş. İnfaz gecesi o beklenen büyük eğlence tertiplenmiş... Şarkıcılar, rakkaseler birbiri ardına çıkmış, hokkabazlar maharetlerini sergilemiş, hayvan terbiyecileri hünerlerini sahneye koymuş... Hatta, bir kılıç-kalkan ekibi de, Çin ipeğini havaya atıp ikiye böldükleri keskin kılıçlarıyla gösteriler yapmış... Sabah olmuş, gün doğmuş; eğlencenin amacının gün doğumunda kellelerinin gideceğini unutturmak olduğunu bilen isyancılar hâlâ ortada dolaşıyorlarmış. Biri, kendilerine evsahipliği yapan komutana, "Hani güneş doğmadan kellemizi keserek öldürecektiniz?" diye sormuş... Komutan, gülerek, "O iş gerçekleşti dostum, ama siz farkında değilsiniz" demiş ve eklemiş: "Kafanızı şöyle bir oynatın bakayım..." Gerçekten de, kılıçla gösteri yapanlar isyancıların kellerini kesmişler, fakat kılıçları çok hassas olduğu için kelleler omuzların üstünde durmuş... Bizim bakanlar da kendilerini hâlâ sağ zannediyor; bana sorarsanız, başbakan ve bakanlar, o uzun çarşamba gecesi, kellelerini kaptırdılar da durumun henüz farkında değiller... "Oynatın başınızı" nidâsını duydukları vakit uyanacaklar... Bir açıklama: İzmir büyükşehir belediye başkanı Ahmet Piriştina, "Kötü haberler Dinç Bey'den uzak dursun" başlıklı Kulis'e (15 Mart 2001) iki sayfalık bir açıklama gönderdi. Körfez vapurlarında belediye destekli Yeni Asır promosyonu yapıldığı doğruymuş; 12-31 Mart arasında hergün 6500 gazete satın alınıp yolculara dağıtılıyormuş. Bunun mâliyeti 12 milyar 350 milyon TL. imiş. Karşılığında, beş tam sayfa renkli, iki tam sayfa siyah-beyaz ilân hakkı tanınmış belediyeye... İki yıllık görev süresi içerisinde, medyaya, 70 milyar TL. tutarında ilân verdiğini de bildiriyor başkan Piriştina... Göztepe'nin formalarına gelince... Üzerlerinde "İzmir Büyükşehir" yazan forma reklâmlar için Göztepe'ye (Altay'a da) 150 milyar TL. ödenmiş. "Çeşitli kurumları kışkırtan ve destekleyen politika gereği" olarak tanımlıyor bunu başkan Piriştina. Uzun cevabında keşke İzmir'e katkılarını da anlatsaydı; ancak "Gereksiz ve sıkıcı olur" deyip geçiştirivermiş... Açıklama özetle bu. Bilginize sunarım. T.K.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |