T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Makedonya'da dengeyi bulmak

1995 yılında ziyaret etmiştik Kosova ve Makedonya'yı... Bugün savaş ortamı haline Kalkandelen'de, El Hilâl Teşkilâtının Genel Sekreteri olan Behicüddin Bey'in Babası Taceddin Efendi'ye misafir olmuş, bir akşam vakti, bir Osmanlı konağının zarif bahçesinde misafir olmuş, doyumsuz bir sohbet fırsatını yakalamıştık. Şimdi o konaklar, o güzelim insanlar ne halde kimbilir?

Gene Makedonya ziyaretinde, Müftü Süleyman Recebi, Doğu Makedonya Müftüsü İsa İsmaili Hocalar dahil, bir çok Müslümanla görüşmüştük.

Bugün yaşanan gerilimin tohumları o gün de vardı, çünkü sancılı idi Müslümanlar.

Müslüman nüfusun yüzde 50 civarında olduğunu, ancak Makedonların çarpıtılmış bir nüfus sayımı ile Müslüman nüfusu yüzde 30'larda gösterdiklerini (Saadece Arrnavutlar söz konusu olduğunda resmi rakamlar yüzde 23'ü gösteriyor) ve Makedonya devletinde Arnavutları "kurucu millet" hüviyetinden çıkarıp "Makedonya Makedonların ve diğerlerinin devletidir" tarzında bir hükme yer verdiklerini söylüyorlardı.

Bunun toplumsal hayata yansımaları vardı.

Resmi dil Makedonca idi. Arnavutlar ancak üniversite seviyesine kadar kendi dillerinde eğitim görebiliyorlardı. Arnavutlar, resmi kurumlarda nüfusları oranında bile görev alamıyorlardı. Ortalama işsizliğin yüzde 35'lerde olduğu Makedonya'da Arnavutlar arasında işsizlik yüzde 50'yi buluyordu.

İkinci sınıf muamelesi gördüklerinden yakınıyorlardı. Üstelik hakim Makedon yönetimin Müslüman topluluklara karşı sert davrandığı belirtiliyordu.

Bir şey daha vurguluyorlardı: Gerilim, hele çatımaya varan bir gerilimi asla istemiyorlardı.

Biraz Müslümanların siyasî temsilde parçalanmışlıklarını, yeterli etkiden yoksun olduklarını vurguluyorlardı. "Büyük Arnavutluk" hedefi ise, ciddî bir gündem oluşturmuyordu.

Makedonya'da gerilim sıcak çatışma noktasına kadar geldi. Makedonya'daki genel Müslüman nüfusun çatışmayı onayladığını sanmıyorum. Gerilla hareketinin nereden kaynaklandığı ve nerede duracağı konusunda bir netlik yok. Bosna ve Kosova gele gele BM ve NATO egemenliğinin yaşandığı bir noktaya geldi. Oradan ne çıkacağı da belirsiz.

Makedonya'nın bir milletler ve dinler çatışması içine girmesi arzulanacak bir şey değil. Oradan sağlıklı bir sonuç çıkmayacağı kesin. Şu an hemen tüm uluslararası camia, gerilla hareketine karşı tavır almış durumda. Ne çıkacak bu gerilla eyleminden?

Ama Makedonya'daki çoğunluğu Arnavut olan Müslüman toplulukların, ikinci sınıf bir muameleye maruz bırakılmayı kabul etmelerini beklemek de gerçekçi olamaz.

Hadisenin Türkiye'nin, hepimizin gündeminde bu kadar sıcak yer alması, Balkanlar'la Türkiye arasında, Balkan insanlarıyla Türkiye'deki her insan arasında varolan derin bağlardan kaynaklanıyor.

Balkanlar, nüfusunun yarısı Türkiye'de olan bir dünya. İlk kıvılcım'da soluğu Türkiye'de alıyor çoluk-çocuk...

Balkanlarla Türkiye insanı arasında derin kan, kültür ve iman bağları var.

Türkiye'nin güvenliği açısından da Balkanlar asla ihmal edilemeyecek bir dünya. Türkiye'nin Balkanlar'da dostlarını mümkün olduğunun en üst seviyesinde çoğaltması zaruri.

Türkiye-Makedonya ilişkisi hep dostane yaşandı. Türk-Yunan ilişkileri ile Makedonya-Yunanistan ilişkileri, Türkiye- Makedonya dostluğunun ateşleyici unsuru oldu.

Yaşanan sıcak gerilimde de Türkiye, Makedonya yönetimini destekler bir görüntü veriyor. Cumhurbaşkanı'nın Makedon meslekdaşına gönderdiği mesajın imajı buydu. Hükümetin tavrı da bu yönde.

Türkiye'nin "ayrılıkçı ve silahlı çatışmaya yönelen hareketlere karşı hasassiyeti"nin bunda yoğun etkisinin bulunduğu, bu kritik ortamda Makedon dostluğunu gösterme gereği duyulduğu düşünülebilir.

Ancak Balkanlar'da böylesine yalın oyun oynamanın sağlıklı olup olmadığı bir kere daha değerlendirilmelidir, diye düşünüyorum.

Acaba Türkiye'nin tavrı Makedonya'daki Müslüman topluluklar arasında nasıl algılanmıştır, sorusu bizce önemli.

Türkiye, Makedonya Müslümanlarının problemlerini önemseyen, bunun Makedonya ve Balkan barışı için taşıdığı hayati değeri dikkate alan bir nüansı koruyabilmeliydi.

Türkiye-Kürtler, Makedonya-Arnavutlar denklemi çok benzerliği olan şeyler değil. Türkiye, Kafkasya için de böyle bir tedirginlikten yola çıktı ve yanlışlar yaptı. Makedonya ile Türkiye arasında, nüfus yapısı itibariyle en bariz fark, Türkiye'nin Kürtleri "kurucu unsur" kabul etmesine karşılık, Makedonya'nın Arnavutlar'ı "azınlık statüsü"ne itmesidir. Kürtlerin "Kurucu unsur" kabul edildiği Türkiye'de bile kimi sancılardan söz edilebiliyorsa, evlenme gibi, din birlikteliği gibi entegrasyon unsurlarının varolmadığı Makedonya'da, sancının daha derinlerde seyretmesi tabiidir. Türkiye belki, Makedon yönetimi nezdinde yapacağı girişimlerle bu sancının azalması noktasında katkıda bulunabilirdi. Bunun için de, kendi içinde rahatlaması, artı, Makedonya'daki Müslüman toplulukların nabzının farkında olmalıydı.


24 Mart 2001
Cumartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED