T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

H A Y A T

Bebek ölümü ihmalden

Adana Tabip Odası Başkanı Dr. Rıza Mete, her gün 160 bebeğin doğum gününü görmeden yaşamını yitirdiğine işaret ederek, "Sağlık camiası, buna göz yumuyor" dedi

Adana Tabip Odası Başkanı Dr. Rıza Mete, Türkiye'de her gün 160 bebeğin doğum gününü görmeden yaşamını yitirdiğine işaret ederek, "Sağlık camiası, her gün bir uçağın düşmesi anlamına gelen bu manzarayı görerek, bilerek yaşıyor. Bu uçak nasıl bir tıp ortamına düşüyor?" diye sordu. Dr. Mete, hekimler, tıp fakültesi dekanları, sağlık müdürleri, binlerce profesör ve doçent ile sağlık bakanı ve yetkililerin, her gün 160 bebek yolcusu bulunan bir uçağın düştüğünü bildiğini, buna rağmen çözümü konusunda herhangi bir şey yapamadıklarını öne sürdü. Medyanın sıklıkla hekim hatalarıyla ilgilendiğini; ormanı değil, ağacı görüp-gösterdiğini savunan Dr. Mete, hekimlerin çoğunun ülkenin batısında toplandığını, doğum gününü göremeden ölen bebeklerin ise yarısından fazlasının ülkenin doğusunda yaşama başlayıp veda ettiğini belirtti.

Türkiye'de, 47 tıp fakültesi bulunduğunu, bu fakültelerde eğitim ve araştırmanın ikinci, üçüncü plana itildiğini anlatan Mete, binlerce doçent ve profesörün başarısının, Türkiye ihtiyaçlarına uygun hekim yetiştirmedeki becerilerinden çok, tıpta uzmanlık sınavına endekslendiğini söyledi. Üniversite hastanelerinin döner sermaye kazancı baskısıyla birinci basamak sağlık kurumlarına dönüştüğünü savunan Mete, şöyle devam etti: "Ayrıca, uzman hekim olmak bir kurtuluş olarak algılanıyor. Doçentlik ve profesörlük bir piyasa titrine dönüştü. Hekimler ve diğer sağlık çalışanları ikinci, üçüncü işlerde çalışarak belli bir yaşam standartını korumaya çalışıyor. Tek bir işte tam gün çalışarak geçinebilmek olanaksızlaştı. Bu arada hekim işsizliği yaşanmaya başladı.

Öte yandan, onlarca Manyetik Rezonans (MR), yüzlerce tomografi, binin üzerinde ultrason cihazı ülkeye yayılmış durumda. Özel hastaneler (Artık sağlık sorun değil) sloganı ile sağlık dağıtıyorlar. Hasta müşteri olarak düşünülürken, hasta hakları da tüketici haklarına indirgendi."


Hemofili gen nakli ile tedavi edilebilecek
Tıp alanında son yıllarda yaşanan gelişmelerle gelecek birkaç yıl içerisinde gen nakli ile hemofili hastalığının tedavisinin mümkün olmasının beklendiği bildirildi. Ege Hemofili Derneği Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Kaan Kavaklı, hemofilide gen tedavisi yönteminin kullanılması ile ilgili dünyadaki bilimsel çalışmaların sürdüğünü söyledi. Kavaklı, ``Hemofili genetik bir hastalık olup, faktör 8 uygulamasıyla tedavi edilebilmektedir. Ancak hastaların yarısından fazlasının tedavi olanaklarından yoksun olması ve bu nedenle sakat kalması hemofiliden esas kurtuluşun gen tedavisinde olduğunu göstermektedir`` görüşünü ifade etti.
Yalan söyleyenin burnu şişiyor
Amerikan bilim adamları, yalan söyleyen kişilerin burunlarının şiştiğini tespit ettiler. Alman tıp gazetesi Aerztezeitung'da yayınlanan habere göre, Chicago'daki Koku ve Tat Alma Araştırma Vakfı ile Illinois Üniversitesi'nde görevli bilim adamları Alan Hirsch ve Charles Wolf, yalan söyleyen kişilerin burunlarının şişmesinin nedeninin, bu bölgede kan akışının artması olduğunu açıkladılar. Hirsch ve Wolf, izledikleri kasetlerde, ABD eski Başkanı Clinton'ın, Monica Lewinsky ile ilişkisi hakkındaki sorgusunda sık sık burnuna dokunduğunu tespit ettiklerini söylediler.

 
Yedikleriniz sizi ele veriyor
Yeni tanıdığınız birinin patlamış mısır sevdiğinizi öğrenirseniz onunla çekinmeden dost olabilirsiniz: büyük bir olasılıkla dürüst, içten bir kişiliği vardır. Domates sevenlere ise dikkat! Zeki ancak hırslıdırlar. Somon yiyenlere pek güvenmeyin: biraz vurdumduymaz ve unutkandırlar. Hindi severler aşk konusunda bencil, salatada turptan vazgeçemeyenler ise aşırı kıskançtır... Japon beslenme uzmanı Noriko Kuriyama, beslenme tercihleri ile kişilik arasında sıkı bir bağ olduğu görüşünde. Haşlanmış et, buğulama balık veya bir tabak makarnanın duyguları, kişinin karakteri konusunda önemli göstergeler olduğunu belirten Kuriyama "Fortune Telling with Food: How foods change your body & character" adlı kitabında, kişilerin en sevdikleri yemeklerden kişilik tahlili yapabileceğinizi söylüyor. Kuriyama kitabında acıdan tatlıya, baklagillerden meyveye hemen tüm besinleri ele alarak karakter tahlili yapıyor. "Acı sevenler hiperaktif, gururlu, saldırgan, her an patlamaya hazır kişilerdir. Yağlı yiyenler ise benmerkezci ve alıngandır. Yağlı yiyecek sevenlerin morali bozuk olduğunda dikkat etmek gerekir" diyen Kuriyama tezini açıklamak için besin felsefesinden yararlanıyor. "Besin, insanların birbirini tanımasının en iyi yolu" diyor ve ekliyor, "Aynı zamanda özgüven yitirildiğinde veya kader değiştirilmek istendiğinde başvurulacak en 'leziz' yol. Diğer bir değişle, 'Başarılı olmak mı istiyorsunuz? Bir tabak çilek yiyin!" Kuriyama kitabında, iş ve özel hayatta ringa balığı yiyenlerden uzak durmayı öneriyor. Nedeni, pireyi deve yapmaları. Kuriyama'nın diğer önerileri şöyle: "Somon seven erkeklerden uzak durun çünkü aşırı kendini beğenmişlerdir; bisküvi severler kolay baştan çıkarırlar. Cepleri, çanları şekerle dolu olanlara da dikkat: para ve lüks düşkünü olurlar." Japon beslenme uzmanı, 'yemek burcu'nu iş, sağlık, aşk ve aile yaşamı olarak ayırıyor.
24 Mart 2001
Cumartesi
 
Künye
Temsilcilikler
Reklam Tarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED