T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Washington'dan Ankara'nın görünüşü…

Kemal Derviş'in işi zor. Hem de çok zor. "Köstek" başladı. Köstek, başından beri işaret ettiğimiz yönden, hemen yanıbaşından geliyor. "İthal edildiği" hükümetin tepesinden.

Hükümetin "en tepesi"ndeki kişi, yani Başbakan Bülent Ecevit, Derviş'e moral "destek" sağlayan tek kişi. Ancak, Derviş konusundaki iyi niyeti, "erratic" yani "yanlışa mütemayil" özellikleri sayesinde herhangi bir an, içinden böyle geçirmese bile "köstek"e dönüşüyor. Örneğin, Derviş, iki hafta önce Washington'da IMF ve Dünya Bankası ile temaslar yaparken; "IMF çağdışıdır" diye kestirip atmış ve Derviş'i kelimenin tam anlamıyla "ofsayta" düşürmüştü. Gerçi, daha sonra bu sözlerini tevil yoluna gitti ama Başbakan'ın açıklaması Washington'da not edildi ve "yeni program"ın uygulanabilirliği konusunda, Türkiye'ye ve hükümete yönelik olarak uluslararası finans merkezlerindeki "güvensizliği" beslemiş oldu.

Asıl sorun, hükümetin tepesini oluşturan "mahşerin dört atlısı"nın diğer üçünde. Ecevit, Kemal Derviş'e "köstekli destek" sağlarken; diğer üçü "destekli köstek" oluşturuyorlar. Suret-i haktan gözüküp, destekliyormuş gibi görünürlerken sürekli köstek oluyorlar.

Devlet Bahçeli'nin Derviş konusundaki "huysuzluğu", gazete sayfalarına ve oradan kamuoyunun bilgisine yansıdı. Bahçeli, Derviş'i, "34 bakandan biri" muamelesiyle "küçültmek" eğiliminde. Ayrıca, MHP'nin elinde bulunan kamu bankaları ve ekonomik etki alanlarında da, Derviş'in yetkilerini daraltmaya çalışarak ve "el altından direnerek" köstekliyor. Bu tavırla, oluşturulmakta olan programın uygulanması, deveye hendek atlatmaktan zor olacağa benziyor.

Mesut Yılmaz, kendine özgü bilinen stiliyle "sabotaj teknikleri" uyguluyor. Rize'de kamu önünde; "yüzde 99 değil, yüzde 100" Derviş'in arkasında olduğunu "ilan" ettikten birkaç gün sonra, Ankara'da kapalı kapılar ardında bir gazeteciye, "Derviş'in iki yıl sonra Amerika'ya döneceğini ve bunu kendilerine söylediğini" fısıldamış.

Derviş, bunu yalanlıyor; "önümüzdeki 30 yılı Türkiye'de geçirmeye kararlı olduğunu" duyurmaya kendini mecbur hissediyor. Bülent Ecevit de, Derviş'in yıpratılmak istendiğini, böyle bir konuşmanın cereyan etmediğini bildirerek, ayrıca yalanlıyor. Fakat, "tahribat" yapılmıştır. Türkiye'nin ve uluslararası merkezlerin kulağına kar suyu kaçırılmıştır. Gündeme, "Derviş'in geçiciliği-kalıcılığı tartışması" oturtulmuştur. Derviş'e ilişkin kuşkular beslenmiştir.

"Gidene ağam, gelene paşam" görüntüsü içinde "sürekli pusuya yatmasıyla" ünlenmiş Ankara bürokrasisi, bir yeni "Attila Karaosmanoğlu vak'ası" olarak görecekleri ve kendilerine her an "geçici" olduğu hissettirilen bir "amir" ile verimli bir işbirliği yürütebilir mi? Hele uluslararası finans merkezleri, "güven duyabilecekleri" bir ismin kısa sürede Türkiye'nin siyaset ufkundan silineceği izlenimini edinirlerse, "kesenin ağzını" açarlar mı? Kemal Derviş'li bir Türkiye'ye bile "nekes" davranacakları ortadayken, pek yakında Kemal Derviş'i göremeyecekleri duygusuna varırlarsa; Türkiye'nin tepesindeki bu beceriksiz ve müflis "mahşer süvarileri"ne beş kuruş para akıtırlar mı?

Türkiye'de krizin yapısı, özellikleri ve ekonomide gelinen nokta "dış mali yardım"ı zorunlu kılıyor. Dış yardımın gerçekleşmemesi, Türkiye'yi çok daha zor noktalara taşıyacak. Dolayısıyla, Kemal Derviş'in ayağına karpuz kabuğu koymak ya da onu arkasından vurmak, aslında şu dönemde Türkiye'ye fenalık etmek. Ne gam. Ankara'nın "siyaset esnafı"nın böyle "kriterleri" yok ki. Onlar, "iktidar rantı"nı paylaşabildikleri kadar paylaşmanın ötesini düşünmek dahi istemiyorlar. Derviş'in herhangi bir düzeydeki başarısının, kendilerini anlamsızlaştıracağını ve ıskartaya çıkartacağını biliyorlar.

Hüsamettin Özkan, Bahçeli ve Yılmaz kadar seçilebilir bir "köstek" ortaya koymuyor. Onun kendi uslubu var. Medya manipülasyonu yapıyor. Derviş'in kendisine "Ben bu işlerin acemisiyim; neyse ki, benim siyasette çok değerli bir hocam var" diye hitap ettiğini mahreçsiz, imzasız gazete haberleriyle dışa sızdırtıyor. BDDK'yı Kemal Derviş'in yokluğunda yönetip yönlendirdiği haberlerini basında çıkarttırıyor. Böylelikle, Kemal Derviş'in kendisinin altında ve kendisine bağlı olduğu izlenimini vererek, batmasına katkıda bulunuyor. İnce bir yöntem onunki.

Bir başka yıpratma yöntemi, verilen "gidici" izleniminin tam zıddı yönde. Kemal Derviş ismi ile bundan 7 yıl önce isminin kurucular listesine yazılmasına rıza gösterdiği YDH ile irtibat kurdurmak. Böylece, Kemal Derviş'in yeni bir "siyasi örgütlenme" ile "liderliğe oynayacağı" sinyallerini vererek, koalisyon ortağı üç partiyi "tasfiye edilecekleri" endişesiyle Derviş'in çabalarını torpillemeye yönlendirmek. Bunu yaparken, YDH'nın liderliğini yapmış olan Cem Boyner'e yönelik "avantacılık" iddialarıyla bir yıpratma kampanyasını harekete geçiriyorlar ve Cem Boyner üzerinden Kemal Derviş üzerinde de "olumsuz kanaatler"i davet ediyorlar. Her yönden ve sağından solundan kemiriliyor Kemal Derviş. Araç ve aracı, her zaman olduğu gibi "merkez medya"…

Böylesine çok yönlü kumpaslara başvuran "kutsal ittifak", herşeye rağmen, Derviş'i yok edemeyebilir. Zira, Türk halkının nezdinde sıfırı tükettiler. Daha da ilginci, Washington'da da sıfırı tüketmiş durumdalar.

Geçen yıl Washington'daydım; durumları böyle değildi. Şimdi yine Washington'dayım ve üzerlerine "çarpı çizildiğini" görebiliyorum.


24 Mart 2001
Cumartesi
 
CENGİZ ÇANDAR


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED