|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Basın Konseyi, 19 Mart'ta "1 Ocak 2001 Tarihi İtibariyle Hapiste Bulunan 'Gazeteci' Sıfatlı Kişiler Hakkında" bir rapor açıkladı. Herkesin bildiği gibi "Hapiste bulunan gazeteciler" meselesi çok tartışılan bir konu. "Kime gazeteci denir?", "Hapiste bulunan ve gazeteci olduklarını söyleyen kişiler gerçekten gazeteci oldukları için mi mahkûm olmuşlardır?" gibi sorular epeyce yıldır tartışılıyor. Bu tartışmalar sadece bizim aramızda cereyan etmiyor; merkezi New York'ta bulunan Gazetecileri Koruma Komitesi de yayımladığı raporlarla bu tartışmaya katılıyor. Söz konusu Komite'yi eleştirenlerin, yayınladığı raporların gerçeği yansıtmadığını ısrarla dile getiren kuruluşların başında Basın Konseyi geliyor. Konsey, Komite'ye yönelik bu eleştirilerinin nedenini son raporunun sunuş konuşmasında Oktay Ekşi'nin ağzından şöyle açıklamış: "Bu noktaya işaret ediyorum çünkü Türkiye'nin aslında iyi olmayan gerçeklerini daha da kötü göstermek isteyenlere karşı çıkmak hepimize düşen bir görevdir diye düşünüyorum". Mesele, gerçekten de, eskilerin dediği gibi fazlasıyla "nazik"... Tabii ki gerçekten sadece gazeteci oldukları için mahkûm olanları diğerlerinden ayırmak gerekir. Tabii ki ifade özgürlüğü söz konusu olduğunda karşımıza çıkan "yasadışı"lıkla, şiddete dayalı eylemlerde karşımıza çıkan "yasadışı"lık birbirine karıştırılmamalı, ikinci tür eylemleri gerçekleştirdikleri için mahkûm olanların mahkûmiyetleri bu kişiler "gazeteci" olsalar bile farklı değerlendirilmelidir. Yani özetle, "gazetecilik", gazetecilik dışında işlenen suçlar için bir dokunulmazlık zırhı oluşturmamalıdır. (Milletvekillerinin dokunulmazlık zırhlarının "ebedi"(!) olmaması gerektiği gibi.) Basın Konseyi son raporunda konuya ilişkin karar şöyle: "31 Aralık 2000 tarihi itibariyle 1 kişi 'yasa dışı örgüt üyesi olduğu' iddiasıyla mahkum olmasına rağmen kanaatimizce gazetecilikle ilgili bir nedenle hapse atılmıştır." Demek ki, Basın Konseyi'ne göre raporda adı geçen diğer kişiler hakkında -rapordaki ifadeyle- "Eldeki bilgiler yasa dışı bir örgüt üyesi olduğunu açıkça göstermektedir. O nedenle Konsey'in ilgi alanı içinde değildir." Hemen söyleyeyim ki, Konsey raporunu "Sonuç olarak vicdanen müsterih şekilde söylüyoruz" diye noktalamışsa da, mesele bu kadar basit, vicdanlar bu kadar "müsterih" değildir. Oktay Ekşi'nin basın toplantısı metninin arkasına "Hazırlayan: Oktay Ekşi" diye belirtilerek "Hapisteki gazeteciler"in durumunu teker teker inceleyen bir rapor eklenmiş. Her tutuklu ya da mahkûmun hangi suçtan "içerde" olduğu dosyasından hareketle incelendikten sonra ek olarak Konsey'in bir "Değerlendirme"si de eklenmiş. Tabii tahmin ettiğiniz gibi; Kemal Evcimen ve durumları henüz anlaşılamayan bir iki kişi dışında kalanlar için "Değerlendirme" hep aynı: "Eldeki bilgiler... ilgi alanı içinde değildir." Söz konusu kişiler hakkında verilen bilgileri teker teker inceledim ve şu sonuca vardım: Belli ki Konsey, "basın özgürlüğü"nün de arkasında yer alan (alması gereken) "ifade özgürlüğü" meselesini şimdiye kadar hiç mi hiç düşünmemiş. Öyle dosyalar var ki, Konsey'in "...ilgi alanı içinde değildir" diye hükmetmesini anlamak mümkün değil. Hatta şöyle durumlar da var: Dosyası incelenen kişi (mesela Çetin Aydemir dosyası) "tutuklu" olmasına rağmen Konsey mahkemeden önce davranarak "...bir örgüt üyesi olduğunu açıkça göstermektedir" diye hüküm veriyor! Bu ne acelecilik böyle! Şaşırmamak mümkün değil... Konsey'in inceleyip de "karara bağladığı" öyle dosyalar ve 12 yıl, 16 yıl gibi öyle mahkûmiyetler var ki, dosyaları bırakın Basın Konseyi'ne, sokaktan çevirdiğiniz herhangi bir kişiye anlatsanız "Bu kadarı da görülmemiştir!" cevabını almanız işten bile değil! Raporda, sadece "afiş asmak", "toplantıda konuşmak" gibi "ifade özgürlüğü"nün ABC'si sayılan eylemlerden dolayı "Necmiye'den doğma", "Hatice'den doğma" gençlerin onlarca yıla nasıl mahkûm olduklarını iyi açıklıyor. Ve Basın Konseyi (eğer Rapor'daki bilgiler doğru ve tam ise) daha ABC'sinde boğulmuş bir "ifade özgürlüğü" ile "basın özgürlüğü"nün sağlanabileceğini sanıyor... Basın Konseyi'nin bu raporu düşündürdükleri açısından önemli bir rapor. Üzerine bir yazıyı daha fazlasıyla hak ediyor. Şimdiden haber vereyim: Rapor'da Nurettin Şirin'in dosyasından da söz ediliyor. Hepsi birlikte pazartesi gününe...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |