T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Hortumcunun tetikçisi kim?

Sabah'tan Güngör Mengi'nin "hortumcunun tetikçileri" diye, Fehmi Koru, Mehmet Barlas'a ve bana hücum ettiğini, aynı istikamette bir haberi, bazı karalamalarla birlikte gazetenin birinci sayfasına taşıdığını görünce, onun adına üzüldüm. "Acaba farkında değil mi, bize yakıştırdığı sıfata esas kendisi lâyık hale geliyor" diye düşündüm.

Yılların gazetecisi Mengi, bir umutsuz vakayı savunma durumuna düşmemeliydi. Hele, bir banka hortumlama eylemini laiklik-irtica mücadelesi zeminine hiç oturtmamalıydı.

Durumdan hırsızlık

Aslında böyle yaparken, bir gerçeği gözler önüne sermiş oluyor.

Nedir bizim iddiamız: "28 Şubat'ta kopan irtica yaygarasının ardına sığınanlar malı götürdüler." Mehmet Barlas'ın sözleriyle "Kimi durumdan vazife çıkarttı; kimi de yolsuzluk."

Güven Erkaya-Korkmaz Yiğit; Teoman Koman-Cavit Çağlar; Vural Beyazıt-Dinç Bilgin beraberliği sadece bir tesadüf mü?

Ben, paşaları hiç suçlamıyorum. Onların, Atatürkçülükle gözleri boyandı; "Silâhsız kuvvetlerle işbirliği yapıp memleketi irticadan temizliyoruz" düşüncesiyle, askerler uygunsuz kişilerle yol arkadaşı oldular.

Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun, artık yolsuzluğu bir numaralı tehdit olarak mütalaâ etmesi, gerçekleri görmeğe başladığının işaretidir.

Üstelik bu gazeteciler ve patronları vefasızdır. "Sürekli dostluklar değil, sürekli menfaatler vardır" onlar için. İşte Çevik Bir'in dramı. Bir anda orta yerde bırakıverdiler.

Çetin Altan'ın deyişiyle: "Gazeteci sıkı ayakkabı gibidir. Arkadan vurur."

Bütün gazetecileri tenzih ederim. Ama çıkarı rehber edinmiş olanlar böyledir. Patronlarının işlerini takip ederek, her iktidarla iyi geçinerek, başbakan ve bakanlarla telefon görüşmeleri yapıp, bunları sütunlarına aktararak, meslekî noksanlarını telâfi etmeyi bilmişlerdir. Susmalarının veya hoşa gitmeyenlere hücum etmelerinin karşılığında en yüksek maaşı alırlar.

Paraya önem verseydik...

Bizler paraya pula ehemmiyet verseydik, bir hak ve hürriyet mücadelesine girişmek, sürekli fincancı katırlarını ürkütmek yerine, Aydın Doğan, Dinç Bilgin ve Mehmet Karamehmet'e yağcılık yapardık. Bu fırsatlar elimize geçmedi de değil.

Sözüm ona yolsuzluklara karşı savaştıklarını söyleyenler gibi, üç beş aciz ve güçsüz kişinin üzerine gider, Cavit Çağlar'ı, Etibank hortumunu veyahut Born Holding meselesini, Mavi Akım'ı görmezden gelirdik.

Hazine'nin 7,4 katrilyon lirayı üç ay için % 193,7 birleşik faizle sattığı, rantiyeye 3 ayda % 33,5 para kazandırdığı (kurun üç ayda yükselmeyeceği varsayımına göre, dolar üzerinden de % 33,5 kazandırdığı) bir operasyonu, "İşte halkın güvenoyu" manşetiyle karşılardık.

Önce "kur çıpasını alternatifsiz" gören, son konuşmasında da "dalgalı kurun daha faydalı olduğunu müşahade ediyoruz" diye konuşan, krizi bir nimet gibi sunan Ecevit'e, alternatifsiz lider gözüyle bakardık.

Neden gidip, tehditleri göğüsleyerek, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, bürokratlar ve siyasetçiler hakkında suç duyurusunda bulunalım? DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel'e, bir ihmal var mı, şu işi araştırın diye, 9 Ekim 2000 tarihli yeminli murakıp raporunu sunalım?

Fahrettin Soylu ve Yalçın Karagöz tarafından kaleme alınan bu raporu, Pazartesi günü (26. 3. 2001), İstanbul DGM Başsavcı Yardımcısı Ercan Cengiz'e de takdim edeceğiz. Çünkü, o dosyada, Etibank'taki bütün yolsuzlukların dökümü mevcut. Yeniden murakıp raporlarının yazılmasına ve söz konusu eylemlerin hangi suçun kapsamına girdiğinin murakıplarca araştırılmasına gerek yok. Bu işi savcı yapacak.

Suçun tarifi

Zaten off-shore bankacılığı ile ilgili işlemlerde, murakıpların raporu basına yansıdı. Orada, Türk Ceza Kanunu'nun 503-504'üncü maddelerine göre nitelikli dolandırıcılık fiilinin; 508-510'uncu maddelerine göre emniyeti suistimal ve zimmet fiilinin; Bankalar Kanunu'nun 22/3'üncü maddesine göre zimmet fiilinin gerçekleştiği belirtiliyor; bütün bu suçların 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu kapsamında işlendiği açıklanıyordu.

Kısacası, Güngör Mengi'nin savunduğu Dinç Bilgin ve arkadaşları, -Etibank'a tevdi edilen paraları, dolaylı ve hileli yollardan kendilerine ait şirketlere aktardıkları için-, emniyeti suistimal, zimmet, dolandırıcılık ve çete maddelerinden yargılanacaklar.

Off-shore bankasındaki mudilere borçların ödenmesi, hatta bir tasfiye grubu çerçevesinde Etibank'ın bütün zararının karşılanması, bu durumu değiştirmez.

Bir hırsız veya dolandırıcı, malı ve parayı iade etse, ceza yemekten kurtulabilir mi? Mesele aynen böyle.

Türk Ceza Kanunu'nun 503-504; 508-510; Bankalar Kanunu'nun 22/3'üncü maddelerine ve 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu'na bir bakın. Oralarda, parayı ödediği takdirde hapisten kurtulur diye hüküm var mı?

Bankalar Kanunu madde 14

Güngör Mengi'yi aydınlatıcı bazı bilgiler vermek isterim.

Etibank'a Bankalar Kanunu'nun 14'üncü maddesinin 3 ve 4'üncü fıkraları gereği el konuldu.

Sadece 3'üncü fıkraya göre el konulsaydı, o zaman Dinç Bilgin ve Zafer Mutlu'nun sorumluluğundan söz edilemezdi. Çünkü 3'üncü fıkrada "Yükümlülüklerini vadesinde yerine getiremezse, faaliyetine devamının mevduat sahiplerinin hakları ve malî sistemin güven ve istikrarı açısından tehlike arzettiği anlaşılırsa, banka Fon'a devredilir" deniliyor.

Oysa, Dinç Bilgin konusunda 14'üncü maddenin 3'üncü fıkrasının yanı sıra 4'üncü fıkrası da uygulandı.

4'üncü fıkrada şu hüküm mevcut: "Bir bankanın yönetim ve denetimini doğrudan ve dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklar, banka kaynaklarını, bankanın emin şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek biçimde, doğrudan veya dolaylı olarak kendi lehlerine kullandıkları ve bankayı bu surette zarara uğrattıkları takdirde, banka Fon'a devredilir."

Murakıp raporları, banka kaynaklarının Dinç Bilgin şirketlerine dolaylı ve hileli yollardan aktarıldığını gösteriyor.

Madde 22/3

Zaten bu fiilin, Türk Ceza Kanunu'nun 503-504, 508-510'uncu maddelerinin haricinde, Bankalar Kanunu'nun 22/3'üncü maddesinde de karşılığı var.

"Banka yönetim kurulu başkanı ve üyeleri ile diğer mensupları, görevleri dolayısıyla kendilerine tevdi olunan veyahut muhafazaları, denetim ve sorumlulukları altında bulunan bankaya ait para veya sair varlıkları zimmetlerine geçirirlerse, altı yıldan on iki yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılacakları gibi, bankanın uğradığı zararı da tazmine mahkûm edilirler. Bu fıkrada, gösterilen suç, bankayı aldatacak ve fiilin açığa çıkmamasını sağlayacak her türlü hileli faaliyette bulunmak suretiyle işlenmişse, faile 12 yıldan aşağı olmamak üzere hapis ve meydana gelen zararın üç katı kadar ağır para cezası verilir. Ayrıca, meydana gelen zararın ödenmemesi halinde, mahkemece re'sen ödettirilmesine hükmolunur. Zararın, kovuşturma yapılmadan önce, tamamıyla ödenmiş olması halinde, cezaların yarısı, ödeme, hükümden önce gerçekleştirilmiş ise, üçte bir oranı indirilir."

Görüldüğü gibi, sevgili Güngör Mengi, banka zararını karşılama mecburiyeti zaten var. Ayrıca, Etibank'ın içi boşaltılırken, off-shore bankalarında depo yapma; başka firma ve kişiler üzerinden kredi kullanma; Pamukbank, Bank Kapital, Şekerbank vs... ile back to back kredi ilişkisine girmek gibi hileli yollara sapılmışsa, fail asgari 12 yıl ceza alıyor; meydana gelen zararın üç katı da ağır para cezasına çarptırılıyor.

Hakaret sürüyor

Sabah gazetesi önce, bendenize, "hortumcunun tetikçisi" dedi, ertesi gün de, "Şirret tetikçi" demek suretiyle hakaretlerini sürdürdü.

Vicdanlı herkes, bizim tetikçilik yapmadığımızı, sadece yolsuzlukların takipçisi olduğumuzun farkında. İstanbul DGM Savcısı Ercan Cengiz'e de 9 Ekim 2000 tarihli raporu, sırf hazırlık soruşturmasını süratle tamamlayabilsin diye götürüyoruz. Nitekim evvelki günkü suç duyurumuz hemen meyva verdi. İnternette İmedya'nın haberine göre, Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'nde dava açtı, eski Etibank sahibi Dinç Bilgin ile yöneticileri Zafer Mutlu, Zeki Önal, emekli paşa Vural Beyazıt, Ercan Arıklı, İsmail Karakaya ve Ayşe Handan Güner'in, bankayı 112 trilyon 402 milyar 403 milyon lira zarara uğrattıkları gerekçesiyle "şahsi iflaslarını'' istedi.

Tekelci medya susuyor. Onların dürüstlük taslayan köşe yazarlarından çıt çıkmıyor. Sadece Yeni Şafakçılar işin peşinde... Neden Etibank? Çünkü Etibank siyasi himaye görüyor. Soruşturmanın önü bu yüzden tıkanıyor.

Sabahçılardan herhangi biri, meselâ Güngör Mengi, tarafsız bir sahada, meselâ Reha Muhtar'ın programında, bu konuyu tartışmak üzere karşımıza çıksın...

Kim hortumcunun tetikçisi, kim yolsuzlukların takipçisi, kim paraya kul olmuş, kim sırtını çevirmiş, seyirci buna karar versin.


24 Mart 2001
Cumartesi
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED