|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Soap opera gerçekliğini yitirdikçe ona duyulan ilgi de azalır; oysa hayatın vukuatı inandırıcılığını yitirdikçe (yani inanılmaz hale geldikçe) ona duyulan ilgi de yükselmeye başlar. Soap operanın (yani pembe dizilerin, melodramların..) inandırıcılığını yitirmesi olay örgüsünün temellendirilememesiyle bağlantılıdır. Oyunda birbirini izleyen sahneler arasında mantıksal bağlar kurulamamışsa, olaylar arasında organik bağlantılar sağlanamamışsa, seyircinin o oyunu izlemesinin imkânı da kalmaz; dolayısıyla o oyunun izlenebilme şansı düşer ve giderek yok olur. Seyirci, oyun boyunca süren vukuatı izleyebilmek için onların nerden başlayıp nereye doğru gittiğini anlamak ister. Bu durum, oyunun beklenmedik olaylara ve sürpriz sonuçlara kapalı bırakılması anlamına gelmiyor elbette. Çünkü sürprizler de aslında oyunun bünyesi içinde beklenebilir bir öge olarak kullanılabilir. Ancak sürprizler yerli yerinde kullanılmazsa oyun saçmalığa düşmekten kurtarılamaz. Gerçek hayattaysa beklenen veya beklenmeyen hiç bir vukuatın inandırıcı olmadığı ileri sürülemez. Çünkü hayat kendi mantığının seyri esnasında içine aldığı her vukuatı bir gerçeklik olarak dayatır. Hayatımızın seyri esnasında vuku bulan en olmadık, en inanılmaz görünen bir olay bile, bir kez olduktan sonra kendisini bir vakıa olarak kabul ettirir. O olayın vukuu kendi temelini (veya temellendirilmesini) bizatihi yaşanan hayatın içinde bulur. "Bu olmamalıydı" sözü, hayatın vukuatı karşısında sadece bir dilek yerine geçer; yoksa vuku bulan olayın gerçek dışı sayılmasını gerektirmez. Çünkü mantığımıza aykırı da düşse, hatta saçma da sayılsa "olan şey" gerçeğin kendisidir. Dolayısıyla "bu olmamalıydı" sözü, "bunun olması mümkün değildi" sözüyle örtüşmez. Çünkü olan şey mümkün olduğu için olmuştur. Ve mümkün olan her şey, aynı zamanda olağan sayılır. Hayatın olağan sayılan olayları ise dikkatimizi ve ilgimizi çekecek bir değer taşımaz. Olan şeylerin tümü mümkün olmaları itibariyle olağan sayılsa da, olağan olanların hepsi, her zaman olabilen niteliklerle karşımıza çıkmaz. Biz, hayatın olağan seyri esnasında gene de olağandışı vukuat ile karşılaşabiliriz. İşte bu tür olaylar dikkatimizi çekecek değerde sayılır. Her şeye rağmen vahim sayılabilecek olaylarla karşılaşmak mümkündür. Ama vahim olayların olağan sayıldığı veya tersine olağan sayılması gereken olayların vahim telakki edilebildiği bir ülkede yaşıyorsanız, orada, artık başka çeşitten bir durumla karşı karşıya bulunduğumuza hükmetmek gerekir: orada artık vahametin anlamını yitirdiğini, ölçülerin alt üst ya da ters yüz edilmiş olduğunu bizi kabule zorlayan farklı gerçeklikler var demektir.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |