|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hükümet çevrelerinde KDV oranlarını artırmanın bir yolunu arıyormuş. KDV'yi artırırken "halkın tepkisinden" çekindikleri için bir "uygun çözüm" peşinde imişler. Hangi çözümü bulurlarsa bulsunlar, hayatı "çekilemeyecek düzeyde" pahalı hale getirenler, "enflasyonu düşüreceğiz" deyip yıllardır halkımıza kan kusturanlar, bir de "KDV artışı" ile bu işi katmerleştirirler. Katma Değer Vergisi, mükerrer vergilendirmeyi önlemek ve özellikle "yüksek oranda vergileme zorunluğunu" ortadan kaldırmak amacıyla ilk kez 1955 yılında Fransa'da uygulandı. Avrupa'da yaygınlaşması ise 1968- 70'den sonra oldu. Asıl amacı "yüksek oranda vergilendirme zorunluğunu ortadan kaldırmak" olan KDV'nin kendisi bizde "yüksek oranlı bir vergi" haline dönüşüyor. KDV'nin yüksek oranda vergilendirilmesi "vergi adaletine" de aykırıdır. "Çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi alma" modeli, KDV'ler yoluyla "herkesin çok vergi ödediği" bir sisteme dönüşüyor. "Hükümetin paraya ihtiyacı var vergi almayacak da ne yapacak?" diyebilirsiniz. Doğrudur, hükümetin elbette ihtiyacı olan parayı bir yerlerden bulması gerekiyor. Bunu ille de "halkın cebine el atarak" karşılama yoluna gitmemeli. Halk zaten "yüksek KDV"yi ödemez. Satıcılarla pazarlık yapar, "KDV'siz mal" alma peşine düşer. Böylece oran artırılarak "KDV gelirlerini" artırma peşinde olan hükümet, "KDV kaçağı" nedeniyle beklediği gelire ulaşamayacaktır. Üstelik kendi halkını "zorla" yasal olmayan bir yola sokarak. Kaynak Avrupa'da
Türkiye'nin IMF yoluyla elde edeceği 10- 15 milyar dolar, Türkiye'nin sorunlarına çare olacak paralar değildir. Zaten onlar da, Türkiye'de bulunan "yabancı yatırımcıların" yararlanabilmesi için Türkiye'ye gönderiliyor. Yani o paradan bize fayda yok. Bizim kaynağımız kendi insanlarımız olmalı. Almanya'daki Türkiye Araştırmalar Merkezi 16 Nisan'da hükümet yetkililerine, "Ekonomik Kriz ve Almanya'daki Türklerin Türkiye'ye olası katkıları" isimli, 16 sayfalık kapsamlı bir rapor sundular. Raporda, özellikle Federal Almanya'da yaşayan Türk vatandaşlarının ve Alman uyruğuna geçmiş Türklerin tasarruflarının Türkiye'de değerlendirilmesi için çeşitli öneriler var. THY ve Türk Telekom'un Almanya'daki Türklere satılmasına kadar bir çok öneri var. Hükümet gurbetçilere, "Almanya'daki faiz oranlarından birkaç puan daha fazla vermek ve 'devlet güvencesi' sağlamak" yoluyla milyarlarca doları kısa zamanda Türkiye'ye çekebilir. Ama bunu yapacak, bu organizasyonu sağlayacak insanları, zamanında "renkli sermaye" diyerek suçlamış ve küstürmüş olanlar hükümette bulundukça bu güveni vermek biraz zor olur. Yine de iş işten geçmiş değil. Hükümetin bir an önce "renkli sermaye" dedikleri insanların neler yaptığını dikkate alarak işe başlaması gerekiyor. Yüksek faiz gerekiyorsa yüksek faiz, devlet güvencesi gerekiyorsa devlet güvencesi verilerek yabancı ülkelerde yatan "Türk tasarrufları" Türkiye'ye çekilmeli ve kendi insanımızın gücüyle krizi aşmalıyız.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |