|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Dramatik aslında... Eskiden manşetlerden inmez, ettiği her lafta keramet vehmedilirdi. Şimdi sayfa diplerinde, tek sütunluk köşelerde yer bulabiliyor kendine. Mesut Yılmaz'dan sözediyorum. "Statüko"yla savaştığını, Türkiye'deki güç oligarşisini (medya-sermaye-bürokrasi sacayağını) deşifre ettiğini söylüyor. Bu nedenle demokrat kesimden destek bekliyor. Ama demokrat kesimin, tabir-i amiyane ile, pek ipinde değil. Kimse ona inanmıyor. "Beyaz Enerji Operasyonu" vesilesiyle söyledikleri, pek yenilir yutulur şeyler değildi aslında. Çünkü, devletin etkinliğinin asgariye indirildiği Özal dönemi dahil, bugüne kadar, devlete ve devleti oluşturan kurumlara yönelik bu belağatta (hatta bu sertlikte) bir eleştiri yapılmamıştı. Herşeye karşın siyaset kurumunu savunmaya devam edenlerin de onun söylediklerinden çıkaracakları dersler olmalıydı ki, siyasetin bekası uğruna "yolsuzluklarla mücadele"yi kuşkuyla karşılayan ve her şeraitte tercihini siyaset kurumundan yana kullanmış bu satırların yazarı bile artık ona inanmıyor, güvenmiyor, söylediklerini kayda değer bulmuyor. Dün, bir gazetede demecini okudum. "Türkiye'yi 70'li yılların karanlığına götürmek isteyenler"den bahisle, ANAP'ın kurulduğundan bu yana "demokrasi" ve "özgürlük" kavgası verdiğini, bu kavgada aynı zamanda "topyekûn sivil siyaseti müdafaa ettiklerini" söylüyordu. Ben mi yanlış hatırlıyorum, yoksa "özgürlük" ve "demokrasi" mücadelesi verdiğini söyleyen Mesut Yılmaz'ın mı hafızası zayıf? 28 Şubat yaptırımlarına karşı muhalefetten destek isteyen Başbakan Necmettin Erbakan'ı elinin tersiyle itip "Ara rejim Başbakanlığı"na tamah eden acaba başka bir siyasetçi miydi? "Geçmişte Türkiye'nin yolunu kesmek isteyenlerle bugün ANAP'a saldıranlar aynı kişiler" olabilir, ANAP'a yönelik saldırıların altında "sivil siyaseti" yoketmek hedefi de yatıyor olabilir, ama böyle olması sonucu değiştirmiyor. Haklı da olsanız artık kimse size inanmaz. Kaldı ki, haklı mısınız? Bakın Can Ataklı ne yazıyor: "Mesut Yılmaz Beyaz Enerji operasyonunu bahane ederek askerle çatışmaya girdi. Kimi çevreler Yılmaz'ın bu çıkışını son derece demokratik ve cesur olarak takdim etmeye çabalıyor. "ANAP kurmayları ise Yılmaz'ın bu çıkışları ile kamuoyundan destek alınacağı umudunu taşıyor. Böylelikle, geçmişte, Yılmaz'ın siyasetimizi derin bir çukura sokan tavır ve davranışlarının yaratttığı hasarın da kapanacağını sanıyorlar. "Oysa Yılmaz, bu konuda ne yapsa, ne söylese boş. Hele halkı etkilemesi açısından hiçbir önemi yok. Çünkü şu anda halk askeri demokrasiye engel olmak isteyen silahlı bir güç olarak değil, tam tersine 'ülkedeki yolsuzlukları ortaya çıkarmaya çalışan fedakar insanlar' olarak görüyor. "Eğer Yılmaz bugün söylediklerini, askerin gerçekten siyaset üzerinde egemen olmaya çalıştığı ve başardığı 28 Şubat döneminde söyleyebilseydi bir değeri olurdu. "O halde Mesut Yılmaz başka bir şey yapıyor." Can Ataklı, o "başka bir şey"in ne olduğunu da yazıyor. Ama o "başka bir şey" Ataklı'nın zannettiği ve ileri sürdüğü gibi, sadece "Meclis'teki aritmetik dengeye yaslanarak iktidar süresini uzatmak ve bu süre içinde elinde tutacağı güçle soruşturmalardan kurtulmak" değil. Bundan kurtulamayacağını kendisi de biliyor. Mesut Yılmaz'ın yapmaya çalıştığı şey, bence, şu günlerde "yüksek katlarda" yeniden dizayn edilen siyasette muhkem bir mevzi edinmek.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |