T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Dörtbin dörtyüz yirmiiki

Türkiye'deki iktidar ve güç ilişkilerini kavramının yolu sanıldığı gibi Amerika, Almanya, İsrail vs. eksenli komplo teorilerinin peşinde koşturmaktan çok "çıplak gerçekler"in analizinden, gözümüzün önünde cereyan eden olayların parçalarını bir araya getirmekten geçiyor. En önemli parçalar da Meclis'ten çıkan kanunlar ve bunların oluşum süreçlerinde ortaya çıkıyor. Türkiye, bir hukuk devleti değilse bile kesinlikle bir kanun devletidir. Bu nedenle, her yeni kanun, o güne kadar sürüp gelen bir alışkanlıkta, bir gücün sahiplenilmesinde, bir iktidarın ya da bir menfaatin paylaşılmasında köklü değişiklikler yapar. Bu Tüketiciyi Koruma Kanunu'nda da böyledir, Temel Eğitimin 8 Yıla Çıkartılması Kanunu'nda da...

Kanun kanundur ve getirdiği hukuk nizamından çok daha önemli olarak değiştirdiği dengeler açısından anlamlıdır.

Mesela, 55, 56 ve 57. hükümetler döneminde askerlik, askeri yargı, askeri denetim vs ile ilgili birçok kanun değişikliği yapılmıştır ve hepsi de TSK'yı "sivil denetim"den daha fazla uzaklaştıran, geleneksel özerkliğine özerklik katan nitelikte değişiklerdir. Bir tanesi bile, "sivil" iktidar güçlerinin dikkatini çekmemiş ve Genelkurmay Başkanlığı'ndan geldiği şekliyle kanunlaşıp çıkmıştır.

Doğrusu, sivil iktidarın dikkatini kendi kaderiyle ilgili kanunlar bile çekmezken askerle ilgili hassasiyet beklemek de anlamsızdır. Mesela, bugünlerde ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın canını fevkalade sıktığı anlaşılan 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu gibi.

Bu kanun, 54. hükümet yani Refahyol'un devrilmesinin hemen ardından 55. hükümet tarafından hazırlanmış, ancak araya seçim girdiği için hem 55. Yılmaz, hem de 56. Ecevit azınlık hükümetleri döneminde görüşülememiştir. Yeni Meclis ve yeni hükümet (57.) işbaşı yapar yapmaz, yememiş içmemiş bu kanunu muhalefetin itirazlarına rağmen bir çırpıda onaylamıştır. Amaç, bugün Mesut Yılmaz'ın dediği gibi "mafya tipi oluşumlarla mücadele" idi. Demek ki Mesut Yılmaz gerçekten öyle zannediyormuş.... Yoksa, kendisini kuşatan ve iyice daralmış olan çemberin kanuni dayanağını oluşturan bu yasayı destekler miydi? Hiç sanmam...

İşin ilginç tarafı, bu kanuna itirazları olan DYP ve FP de daha önce yaptıklarını yapmamış ve kanunun iptali için Anayasa Mahkemesi'ne gitmemişlerdi. FP'liler büyük ihtimalle, "Nasıl olsa bizim, çeteyle, mafyayla işimiz yok. Varsın çiğ yiyenin karnı ağırsın" diye düşünmüş olmalılar.

Şimdi ard arda gelen Beyaz Enerji, Mavi Akım, Balina, Ahtapot, Bufalo gibi bütün operasyonların "hukuki zemini"ni bu kanun teşkil etmektedir.

4422 sayılı kanun, "hukuk gün gelir herkese lazım olur" özdeyişinin en dramatik örneğidir. 28 Şubat'ta oluşan hukuksuzluk zemini üzerine artısına eksisine bakılmaksızın kaşla göz arasında çıkartılan bu kanun, şimdi çıkartanların başını ağırtmaktadır.

Kanun, kolluk kuvvetlerine (sadece polis değil jandarmaya da) gerekirse ilk 24 saati hakim kararı olmaksızın, telefon başta olmak üzere her türlü iletişim araçlarını dinleme hakkı veriyor.

Dahası bu kanunla, "...kuşku duyulanların mesken, ikametgah, işyeri veya kamuya açık yerlerdeki her türlü faaliyetleri gizli olarak gözetlenebilir, izlenebir, ses ve görüntü kaydına alınabilir." Ve dahası... "... suçların araştırmasında kamu görevlileri gizli görevli olarak (yani ajan olarak) kullanılabilir."

Önemli bir hukukçu, "Allah bu kanun kapsamında araştırılana yardım etsin. Hiç şansı yok" yorumunu yapıyor. Neden? Çünkü, 4422 sayılı kanun İtalya'da mafyayla mücadele için çıkartılan kanunun bir benzeri de ondan. O yüzden, ANAP'lılar Beyaz Enerji'nin bu kanun kapsamında soruşturulmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürüyorlar.

Peki, kimse içeriğinin ne olduğunu anlamadığı halde bu kanun nasıl olmuş da hiçbir engelle karşılaşmadan, "Adalet Bakanlığı - Başbakanlık (Bakanlar Kurulu) - Meclis Plan Bütçe ve Adalet Komisyonları yolu"nu izleyip Genel Kurul'a selametle inebilmiş, orada da tereyağıdan kıl çeker gibi kanunlaşmıştır. Bugün, "15 günde 15 kanun" hızına ihtiyaç duyan Türkiye, o gün nasıl olmuş da bu hızı yakalamış! Bu kanunun mutlaka bir sahibi olmalı.

Var zaten... Bugün hangi kurum yolsuzluk operasyonlarının düğmesine basıyorsa, 4422'nin sahibi o kurumdur.


8 Mayıs 2001
Salı
 
MUSTAFA KARAALİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED