T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Hortlayan nağmeler

Geçmiş dönemlerde "kaymak tabakası"nı teşkil edenlerin çoğunluğu "Devlet Örgütü"nün iyi işlemesini umursamazlarmış, dahası "iyi işlememesini" isteyenlerin sayıları da kabarıkmış. Avrupa Şampiyonası'nda takım halinde birincilik kürsüsüne çıktığımızda Gençlik ve Spor Genel Müdürü Kemal Mutlu'nun bir bardak su'da fırtına kopardığını görünce bunlar aklıma geldi. Geçen zamana rağmen davranışlar değişmemiş. Şimdi "kıssadan hisse" için Cevdet Paşa'nın tezkirelerinden birine bakalım: "1870 yıllarına doğru, Adana yöresindeki durumu iyileştirmek için bir "kolordu" kurulmasına karar verilir. Bu Kolordu'nun komutanlığına da Derviş Paşa atanır. Cevdet Paşa (meşhur tarihçi) o dönemlerde "paşa" değil, "efendi"dir, özel görevle Derviş Paşa'nın yanına atanır. Uzmanlar bu Kolordu'nun devlete yılda 40 ya da 50 bin kese akçeye mal olacağını hesaplarlar. Meclis-i Vala Başkanı Kamil Paşa, komutanlar, özel görevlinin adlarını öğrendiğinde "Cevdet pek hesaplıdır, bunu 20-25 bin akçeye kapatır" der.

Yıl geçer, Cevdet Efendi ile Derviş Paşa bunu 20-30 değil, sadece ve sadece 1.400 kese akçeye bağlarlar ve adeta yer yerinden oynar. Bakanlar hışımla köpürür, çünki hesap-kitap bilmeyenlerle işlerin iyi işlememesini arzu edenler, bu Kolordu'nun harcamalarının olağanüstü olacağını düşünerek (!) yabancı devletlerden borç para aldırmışlardır. Hazine Meclisi Başkanı Rüştü Paşa, şunları söylemeden edemez: "Canım, gavur ülkelerine neden borçlanıyoruz? Adana'daki Kolordu dünyaya titretti ama yıllık harcamaları beş bin kese açkeye bile varmadı." Cevdet Paşa ise anılarında bu hadiseyi şöyle anlatır: "Öteki Kolordulardan daha fazla masraf gösterilse, yıllık bütçe 40-50 bin keseye bağlansa bizden iyisi olmayacakmış. Hele 20-30 bin kese altını çalıp çırpıvermiş, Derviş Paşa ile birlikte beşer-onar bin kese altını da ceplerimize atarken, yanımızdaki görevlilere de birşeyler serpiştirerek hesapları kısa sürede içinden çıkılamayacak şekilde arap saçına döndürse imişik, hem topumuz zengin olacak, hem de aferin alacakmışız..."

Avrupa Grekoromen Güreş Şampiyonası'nın organizasyonu ile elde edilen "zafer" sonunda hiç yoktan çıkartılan meseleleri analiz ettiğimizde bu olayla bir benzerlik görüyorum. Genel Müdürlük organizasyon için 44 milyar ayırdı ama, vitamin ilaçları, idman aletleri, kamp, konukları ağırlama organizasyon giderleri toplam bir milyon Amerikan Doları'nı buldu.

Başkan Osman Şansal, Genel Müdürlükten ek bütçe talep etmedi ve muhterem Genel Müdür Kemal Mutlu'nun nezdinde "kötü kişi" oldu. Bay Mutlu, kendisine yakın bir-iki gazeteciyi yanına çağırıp Osman Şansal'ın aleyhinde yazılar döşetti. Bir kere daha söylemek isterim ki, Spor Teşkilatımızın ilgilileri yarışmacılarımızın başarılarını hazmedemezler.

Yaşar Doğu da dahil olmak üzere Genel Müdürlükce cezalandırılmamış tek şampiyonumuz yoktur. Ankara dışına her adımını "harcırah" alarak atan muhterem Genel Müdür, gerçeği biliyor bilmesine de işine gelmiyor. İşlerin iyi işlememesini isteyenler günümüzde de mevcut. Bay Kemal Mutlu, Hazine Meclisi Başkanı Rüştü Paşa gibi düşünmüş olsa gerek. Fakat bu kadro, Derviş Paşa ile Cevdet Paşa gibi hareket etmiş, hem keselerini doldurmamış, hem de çevrelerindekileri nemalandırmamışlar.

Öfke bundan olsa gerek!

GÜNAYDIN

Vazgeçemediğim komiklerden Yakup Topuz, kendisinden ne kadar uzaklaşırsam bana o kadar yakınlaşıyor. Geçenlerde O'na "Kara Davud" denildiğini yazdığımda köpürmüş, "Kara Davud, Fatih'in fedaisi idi" dediğimde ise sakinleşmişti.

Son Avrupa Şampiyonası sırasında uzaktan da olsa yine beni görüp bağırdı: "Good morning sir!" Şimdi elime bir koz geçmişti, kaşlarımı çatıp "Senin gibi dini bütün bir adam bana nasıl başka dilden günaydın" der diye bağırdım.

Koşarak yanıma geldi, kulağıma eğilerek "İmaj tazeliyorum" deyip gitti.

Ali Sami Alkış

Belki on yıldan beri kendisini görmüyordum. Avrupa Şampiyonası vesilesiyle biraraya geldik, konuştuk, 13 Mayıs tarihli Türkiye Gazetesi'nde hakkımda olağanüstü cümleler içeren bir yazı yazdı. Sabahtan akşama kadar telefonum çaldı. Her arayan "Ali Sami Alkış'ı okudun mu ağabey?" diyor, ben de cevaplıyordum: "Vay be, ben neymişim!" Hepsi de "az bile yazmış" dediler. Gazeteci gazetecinin düşmanıdır ama işte böyle istisnalar da var. Ali Sami Alkış gibi tanınmış, araba oku kadar doğru bir meslekdaşım benimle ilgili ne yazarsa katılırım.

Bu arada Fanatik'ten Hamit Turhan "Ağabey, kaç yaşındasınız ki 63 dünya şampiyonasını gazeteci olarak izlediniz?" diye sordu. Dünya Güreş Şampiyonaları Olimpiyad yılı dışında her yıl yapılır, bunlardan biri serbest, digeri greko'dur. Gazeteci sıfatıyla takip etmiş olduğum 63 Dünya Şampiyonası'nın bir bölümü serbest, bir bölümü ise grekoromen'dir. Ali Sami Alkış kardeşime 13 Mayıs tarihli yazısından dolayı teşekkür ediyorum. Bu adaşım, aynı zamanda bir "ilk"i gerçekleştirdi, gazeteciler birbirlerinin gözlerini tornavida ile oyarlarken o bir meslekdaşını övdü. Ali Sami Alkış farkı.


23 Mayıs 2001
Çarşamba
 
ALİ GÜMÜŞ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED