|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Milliyet'ten Tuncay Özkan, "Ben çalıştığım televizyonun patronunun belli olmasını istiyorum" diye feryat ediyor! Çok gırgır bir durum tabii... Düşünün memleket ne hale gelmiş; büyük bir kanalın haber müdürü bile sahibini tanımıyor! Hürriyet genel yayın yönetmeni yazısının başlığından soruyor: "Kimdir bunlar, parayı nereden bulurlar". Haklı olmasına o da haklı, ama kusuru biraz da kendisinde arasa daha doğru olmaz mı? Ne bileyim, mesela okurlarına sorduğu bu soruyu hergün karşılaştığı "sahip"e de sorsa olmaz mı? Yani aşağı yukarı şöyle bir soru: "Kimsiniz siz, parayı nereden buluyorsunuz?" Tuncay Özkan devam ediyor: "Bakalım kim, kimin maskesiyle sahnede." Hürriyet genel yayın yönetmeni ekliyor: "Maskeler bir düşerse, bunu göreceğiz. Şeffaf toplum mu istiyoruz? Önce bu maskeleri bir aşağı çekelim. Görelim bakalım, kimdir bunlar?" "Maskeler" meselesine ilişkin Hürriyet başyazarının da söyleyecekleri var: "Böylece hangi radyo ve televizyon kimin düdüğünü çalıyorsa artık herkes bilecek." Yazarlarımızın bugünlerde naiflikleri üzerlerinde... 25 milyon televizyon izleyicisi izlediği kanalların sahiplerini bir çırpıda sayabilirken, onlar "Sahibim kim?" diye yollara düşmüşler! Sabah başyazarı "maskeler" meselesini biraz daha açıyor: "Maskeli sahiplik yalnız düzgün insanları hileye mecbur etmekle kalmadı, rejim düşmanlarına da bu alana sızma olanağı sağladı."(!) Pekiyi, "maskeli sahiplik"i savunanlar kimlerdir? Tuncay Özkan: "Bunlar daha çok İslamcı medyanın içinde kendilerine yer bulan küçük bir madrabaz topluluğu. (...) Rahatlar. Sermayelerinin kaynağı belli değil, sahip belli değil, paraların nerelere harcandığı belli değil." Hürriyet genel yayın yönetmeni: "Oysa ben merak ediyorum. Bu 400 milyon dolar nereden gelmektedir. Bankalardan hortumlanan paralardan mı, yoksa eroinden, kokainden mi? Vergiden kaçan para mıdır? Yoksa PKK'ya giden silah paralarından mı? Rüşvet parası mıdır, yoksa yeraltı dünyasının bazı 'müstesna' kişilerinin şahsi hesabından mı? Ben merak ediyorum, yabancı büyükelçiler merak ediyor. Nedense bazı kişiler merak etmiyor." Milliyet'ten Güneri Civaoğlu: "RTÜK Yasası'nın değişmesine karşı olanların -birkaç içten ideolojik görüş sahibinin dışında- çoğuna bakalım... Genelde 'statükonun devamı' onların işlerine gelmektedir. (...) Kapılar böylece sözde sahiplere açık bırakılınca, laisizme, demokrasiye hatta ülkenin bütünlüğüne karşı yayınlar da kendilerine frekans bulabilmektedir." Siz şu manzaraya bir bakın... "Şeffaflık" diye diye, bırakın sahiplerin çıkarlarının bekçisi olmayı kendilerine yakıştırmayı, mesleklerinin varlık nedeni olan haberleşme özgürlüğünün nefesini hepten kesmeye çalışan bir yasayı allayıp pullayarak okurlarını suç ortaklığına teşvik etmeye çalışan şu gazetecilere bir bakın... Yeni RTÜK yasasının mevcut yasanın zaten kabul edilemez nitelikte olan "ilke ve esasları"nı daha da beter kıldığını onlar bilmiyorlar mı? Sabah'tan Ali Bayramoğlu'nun ısrarla vurguladığı gibi yeni yasanın "milli güvenlik" ilkesini öne çıkarttığını onlar bilmiyorlar mı? Yeni yasayla İnternet yayıncılığının da "himaye" altına alınacağını onlar bilmiyorlar mı? Bir yenilik olarak, yeni yasanın RTÜK üyelerinden birisinin Milli Güvenlik Kurulu'nun göstereceği iki aday arasından seçileceğini bilmiyorlar mı? Bir başka yenilik olarak artık üyelerden ikisinin YÖK'ün göstereceği adaylar arasından çıkacağını bilmiyorlar mı? Kürtçe'nin yine yasak, buna karşılık "evrensel kültür ve bilim eserlerinin oluşmasına katkısı olan yabancı diller"in (!) yine serbest olduğunu bilmiyorlar mı? Tabii ki biliyorlar; belki sizden bizden iyi biliyorlar... Ama ille de "sahip" meselesi... Biliyorum tekrar olacak ama ille de Tuncay Özkan'ın feryadı: "Ben çalıştığım televizyonun patronunun belli olmasını istiyorum."(!)
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |