İlk defa bir Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı, ortada Başbakan ve parti liderleri yokmuş gibi eşini koluna takıp Anadolu'ya program anlatmaya çıktığına göre siyasetle ilgili projeksiyonlara bir göz atmanın zamanı gelmiş demektir. Artık herkes biliyor ki, Kemal Derviş'in "koloni toprakları"na ayak bastığı günden beri, attığı her adımın arkasında ciddiye alınması gereken bir fizibilite yatmaktadır. Bu cümleden olarak, dün akşam Gaziantep'ten başladığı Anadolu turu, Derviş'in Türkiye'de yapacağı şeylerin ilk ünitesini tamamladığını gösteriyor. Şimdi birkaç aylık pasif eylem dönemi başlıyor. Anadolu turnesi performansını; halkla, esnafla, işçiyle köylüyle ve tabii bu arada "başörtülüler ve mini etekliler"le diyaloglarını bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor.

Bizzat kendisi, siyasete atılmayı, "liberal sol" bir hareket örgütlemeyi tasarladığını söylediğine göre bu sürenin siyasi hazırlıklarla geçeceğini söylemek de önemli bir bilgi sayılmamalıdır. Burada merak konusu olan, bir partiye mi gireceği yoksa yeni bir parti mi kuracağı olabilir. Derviş üzerine analiz yapanların vardığı sonuç, "süper bakan"ın kurulu bir partiye mesela DSP'ye girmeyeceği, kendisinin bir parti kuracağı şeklinde özetlenebilir.

Bu noktada Ankara'da son günlerde müşterek kanaat haline gelen şu analize kulak vermek gerekiyor. Buna göre Derviş, yeni bir yöntem denemektense Özal'ın denenmiş ve başarılı olmuş siyasi tarzını izleyecek. Yani, "Yapacağının ilk kısmını yaptı şimdi halkla temasa ağırlık verecek ve kendisini beklemeye alacak. Bundan sonra zaman lehine çalışacak ve özellikle yaz sonuna doğru ekonomik göstergelerin olumlu seyir izlemesi onun başarısı olarak yansıyacak. Medya zaten arkasında olduğu için Derviş isminden bir siyasal liderlik inşa etmek zor olmayacak."

Bu, bazı bölümleri tahakkuk etmişken hiç de yabana atılacak bir senaryo değil.

Tabii bu arada, Türkiye işbaşındaki hükümetle yoluna devam ediyor olacak. Yani, meşhur 15 yasadan eksik kalanlar ve Seçim ve Siyasi Partiler yasaları başta olmak TÜSİAD'ın da önerdiği Kopenhag Kriterleri'ne uygun yasa üretimi sürecek.

Özellikle bu iki yasa çok önemli çünkü, ekonomideki yeniden yapılanmayla birlikte derdest edileceği anlaşılan siyasi yapılanmanın temelinde bunlar bulunuyor. Ardından da bu yapılanmanın miladı olacak seçim gelecek...

İstemeyenler çoksa da, kimileri bir kurtuluş, kimileri de "ne olacaksa olsun" kabilinden yeni bir seçim beklentisi içerisinde. Herkes muhtemel bir erken seçim tarihi üzerinde toto oynamaya başladı bile.

Ama, önümüzdeki bir ya da iki yılda en çok hangi mevsimin ya da ayın seçime müsait olduğunu en bilen politikacı şu anda Kemal Derviş. Çünkü, Türk ekonomisinin hangi dönemde hangi sıkıntıları yaşayabileceğini, hangi şiddette yapısal doğum sancıları yaşayacağını en iyi o biliyor.

Kamuoyu hatta siyasi aktörler önümüzdeki tabloyu bilmiyor veya okuyamıyor.

Mesela, geçen Salı günü IMF tarafından da onaylanan Niyet Mektubu'nun Türkiye'yi ne kadar büyük bir yükümlülük ve taahhüt altına soktuğu bilinmiyor. Herkes, IMF ve Dünya Bankası'ndan geleceği açıklanan 17.9 milyar dolar paranın büyüsüne kapılmış gidiyor ama acı bir gerçek var: Türkiye bu yıl, 73 milyar doları iç borç olmak üzere toplam 86 milyar dolar borç ödeyecek!

Yine bu niyet mektubuna göre yıl sonuna kadar; vergi kimlik numarası sistemine geçilmesinden Emlakbank'ın lağvedilmesine, Merkez Bankası stoklarının sınırlandırılmasından döner sermaye işletmeleri sayısının mevcudun en az yarısına indirilmesine kadar birçok ayrıntının çözüme bağlanması gerekiyor.

İşte bu irili-ufaklı taahhütler de Kemal Derviş'in siyasi yol haritası için önem arzediyor. Çünkü, bütün amaç "kim başa gelirse ekonomi daha iyi olur?" sorusuna verilecek ilk cevap olabilmek.

Bu cevabın olgunlaşacağı en uygun mevsimin de önümüzdeki ilkbahar olduğu tahmin ediliyor. Tam da seçim zamanı!..

MUSTAFA KARAALİOĞLU

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu