T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kahpe soğan

Nerede ne zaman bir beceriksizlikle karşılaşsak, orada mutlak surette kendi taksirimizi örtecek bir suçlu buluruz. Eğer laik kesimdensek suçlular mutlaka dincilerdir, yahut Atatürk düşmanlarıdır, ya da cumhuriyete kastedenlerdir. Eğer milliyetçi kesimin fertleriysek suçluyu soylu milletimizin ezeli düşmanları arasından seçeriz. Yok dindar kesimden isek bu kez beceriksizliğimizin altında ya bir Yahudi, ya bir Hıristiyan, ya bir yerli din düşmanı o da olmazsa CIA, MOSSAD gibi yabacı istihbarat örgütlerini ararız.

Bir Allah'ın kulu da kalkıp demez ki, "yahu bizim bu beceriksizliğimizin öncelikli sorumlusu bizzat biziz. Hatanın büyüğü bizdedir. Gelin başkasını suçlamadan önce kendimizi düzeltelim." Bunu diyemediğimiz için de kabahati hep birilerine atar sorumluluktan kurtulmaya çalışırız.

Atalar, "çuvaldızı başkasına iğneyi kendine batır" demişler ama biz ataların bu sözünü değil de "Kabahat samur kürk olsa kimse sahip çıkmazmış" sözünü ilke edinmişiz.

Doğru amma bu kabahatların verdiği zararlar artık tahammül edilir ve yenilir yutulur cinsten olma özelliklerini çoktan yitirdiler.

İyi niyetli insanlar bir araya gelirler, bir sivil toplum örgütü kurarlar. Güvendikleri bir zatı başa geçirirler. Başa geçen zat tek başına harikalar yaratacak değildir. Ekibe ihtiyacı vardır. Başarılı olanları tenzih ediyorum ama genellikle görevlendirilen insanların ahbap çavuş ilişkisiyle, akraba eş dost tavsiyesiyle seçildiği, göreve ehil olup olmadıklarına dikkat edilmediği ortaya çıkar. O örgüt tabela örgütü olmaktan öteye geçmez. Dolayısıyla bir baltaya sap olamazlar. Kabahati de başka yerlerde ararlar. İğneyi bir türlü kendilerine batırmazlar.

Ülkemizin devlet dairelerinden tutun, siyasi partilerine, sivil toplum örgütlerinden tutun en ufak cemaatlere kadar hemen hepsinde bu mantık hakimdir. Topluma bu mantık hakim olduğu için de iki yakamız bir araya gelmeyi hak etmemektedir.

Sözüm özel şirketini ve vakfını dilediği gibi idare edenlere değildir. Sözüm millet adına, ümmet adına iş yaptığını iddia eden, kamu yararını gözettiğini savunan istismarcılaradır.

Her yerde bir hanedanlık tesis edilmiştir maalesef.

Cennetin de cehennemin de dünyada olduğuna inanan, ahiret inancından yoksun, Allah korkusu bilmeyen ve dürüstlükten nasibi olmayan zavallıların gözetim ve denetimden kurtulduklarını gördükleri yer ve zamanlarda her türlü yanlışı yapmalarının mantığını anlıyorum da, Allah'ın her zaman ve mekanda kendisini gördüğüne inanan, yaptığı her şeyin hesabını dünyada vermese dahi ahirette vereceğine inandığını iddia eden dindarları anlamakta güçlük çekiyorum. Onların başında bulundukları topluma ait müesseselerdeki hanedanlık yöntemlerini ben dine hizmet olarak algılamıyorum, tersine din istismarı olarak yorumluyorum.

Kur'an-ı Kerim'de, "Allah emanetleri ehline vermenizi emreder. İnsanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi ister. Allah size ne kadar da güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işiten ve görendir"(Nisa/58) buyrulurken ehliyetsiz ahbapların iş başına getirilmesi hangi adalet ölçüsüne sığmaktadır?!

Emaneti ehline vermeyenlerin Allah'ın emrine de itaat etmediklerine inanıyorum. Böyle inanıyorum çünkü Hz.Peygamber de, "Bir topluluk içinde, Allah'ın razı olacağı daha ehil biri varken başka birini görevlendiren kimse Allah'a, peygamberine ve müminlere ihanet etmiştir"(Feyzu'l Kadir 6/73) buyurmaktadır.

Ticari, insani ve siyasi gerekçelerle ehil olmayanlara görev vermek ticareti, insani duyguları ve siyaseti istismardır ama dini gerekçelerle görevleri ehliyetsiz ellere verenlerin yaptığı iş hem din istismarıdır, hem de Hz. Peygamber'in ifadesiyle Allah'a, peygambere ve müminlere ihanettir!

Bundan daha etkili bir ikaz olabilir mi?

Ama insan mümin de olsa bilemiyor. Bilenler de insanlık hali unutabiliyor. Eh bize de hatırlatmak düşüyor. "Hatırlatmakta müminlere büyük yararlar vardır."

Nasreddin Hoca'ya, "Hoca bak, Mevlana Mesnevi'de ne kadar hikmetli sözler etmiş, senin neden böyle bir eserin yok?" demişler. Hoca cümlelerin sonuna Farsça'ya benzesin diye "est"takısı getirerek Mesnevi'ye nazire olmak üzere aşağıdaki dörtlüğü söylemiş:

"Gidi dünya eğri büğrü döner est.
Dostun koyup düşmanını ezer est.
Lale sümbül gömlek bulmaz giymeye.
Kahbe soğan kat kat kaftan giyer est."


15 Nisan 2001
Pazar
 
Resul Tosun
RESUL TOSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED