T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Düyun-u Umumiye İdaresi mi var?

Amerika'dan "kurtarıcı" olarak ithal edilen Kemal Derviş'in Cumartesi günü açıklamaya çalıştığı "Türkiye'yi krizden çıkaracak ekonomik programı" görünce aklıma nedense Düyun-u Umumiye İdaresi geldi.

Geçmişi hatırlamak, geleceği "daha sağlıklı" bir şekilde kurmak için şarttır. Bugünkü durumumuzla Osmanlı Devleti'nin 1854'ten itibaren içine düştüğü durum pek bir "benzerlik" gösteriyor. Bu benzerlik nedeniyle Düyun-u Umumiye İdaresi'ni bir kez daha hatırlamakta yarar var.

Osmanlı Devleti'nin 1854 yılından itibaren almaya başladığı dış borçların ödenemeyen anapara ve faizlerinin tasfiyesi için kurulan örgüte Düyun-u Umumiye İdaresi denildi.

1854 yılında "ilk kez borçlanan Osmanlı Devleti", baktı ki dışarıdan her istenildiğinde "taze para" geliyor, onun için her mali sıkıntıda "dış borç" almaya kalktı. Alırken iyi ama bu borçların anapara ve faizlerinin ödenmesi çok zor oluyordu.

Türkiye'ye borç veren Avrupa devletlerinin baskısı sonucu 1881 yılında "Muharrem Kararnamesi" kabul edildi ve bu kararname ile "Düyun-u Umumiye-i Osmaniye Varidat-ı Muhassasa İdaresi" kuruldu.

Bu kurul Osmanlı borçlarının ödenmesi için ayrılan devlet gelirlerinin tek yöneticisi oldu. Osmanlı borçlarının ödenmesi düzenli bir usule bağlandığı için alacaklılara "güvence" verilmiş oldu.

İdaresi doğrudan doğruya Düyun-u Umumiye'ye bırakılan gelirler, "tuz resmi, damga resmi, müskirat (ispirtolu içkiler) resmi, ipek aşarı ve sayd- ı mahi (balık avı) resmi idi. Bunlardan tütün gelirleri Tütün Rejisi'ne kiralanmıştı.

Kemal Derviş'in Cumartesi günü söylediği gibi, biz de bu krizin göbeğine "aşırı şekilde dış borç kullandığımız ve dış borçları ödemekte güçlük çektiğimiz" için düştük.

Şimdi Kemal Derviş'in önderliğinde "modern Düyun-u Umumiye İdaresi" kuruluyor. Yalnız bu idarenin bir de siyasal ayağı var.

1881'de Avrupalılar olaya sadece "borçların ödenmesi için Osmanlı'nın gelirine el koymak" olarak bakmışlardı. Modern Düyun-u Umumiyeciler, borçların ödenmesinin yanısıra bir de "ülke yönetimine" göz dikmiş durumdalar. Kemal Derviş'i önce "ekonomiyi kurtaran" sonra da "siyaseti değiştiren" bir "temsilci" olarak görüyorlar ve lanse ediyorlar.

Kemal Derviş de gazetecilerle yaptığı sohbet kahvaltısında bu durumu hemen hemen kabullenmiş oldu.

Kemal Derviş'in açıkladığı ve adına "program" dediği şey aslında Amerika'nın ve IMF'nin isteklerini ve "niyetlerini" belirten bir mektuptan başka bir şey değil. Gerçi o da işe yaradı ve piyasaları biraz "hafifletti" ama "köklü çözüm" getirmedi, Daha doğrusu getiremedi. En önemli yararı ise "Servet Vergisi ve yeni vergiler olmayacak" söyleminin insanları biraz olsun rahatlatması oldu. Çünkü yeni vergiler ve Servet Vergisi söylentileri, döviz tevdiat hesaplarındaki paraların çekilmesine ve hatta dışarıya kaçmasına neden oluyordu. Bu durum biraz yavaşladı.

"Toplumsal mutabakat" olmadan bir istikrar programın doğru dürüst yürümesi mümkün mü?

"Kurtarıcı Kemal Derviş" ekonomiyi değil "günü kurtarmaya" bakıyor. Meclis'teki siyasi parti liderleriyle görüşüp onlardan destek alacağına, "medya mensupları" ile "siyasete girecek misin?" gibi "geyik muhabbetleri" yapıyor.

Çünkü Kemal Derviş de "durumun vahametini" görmüş durumda ve bu işin içinden kendi geleceğini "yaralamadan" çıkmak, kurtulmak istiyor.


17 Nisan 2001
Salı
 
CAN AKSIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED