|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Adam belediye otobüsüne binecek, giriş kapısı önünde mütereddit durup şoföre: - Bu araba falan yere mi gidiyor, diye soruyor. Şoför günün yorgunluğu altında, bezgin: - Evet dayı. Okuman-yazman yok mu, bak tabelada nereye gideceği belirtilmiş, diye cevaplıyor. Adam bir tabelaya, bir de şoförün yüzündeki ifadeye baktıktan sonra ancak emin olabiliyor ve biniyor otobüse. Çokları bu adamın gerçekten okuma-yazma bilmediğini zanneder. Hayır! Adam bal gibi okuma-yazma biliyor ama, tabelaya güvenmiyor. Hani ne olur, ne olmaz!.. Burası Türkiye. Ayrıca ben çok gördüm öyle tabelalar, verilmiş sözler, yönetmelik hükümleri, ekonomik paketler, ok işaretleri, vaatler... Tabelaya uyar gidersiniz, vardığınız yerde sorarsınız birine, "Burası aradığınız yer değil" cevabını alırsınız. O şaşkınlıkta "Ama nasıl olur, sokağın başında tabelada yazıyor, okuyup geldim" dersiniz, gülerler size. - O tabela orada kalmış nasılsa. Yıllardır öööyyle duruyor, derler. Yapılan anketlere göre ülkemizde insanların birbirlerine güven oranının %5 ile %7 arasında değiştiği söyleniyor. Bu güvensizlik ortamına nasıl sürüklendik? Sebep ne? Her dört kişiden birinin "ruh hastası" olduğu söyleniyor, doğru mu? Herkes diken üzerinde, "Cebimdeki parayı aman çarptırmayayım, aman hiçbir yere imza atmayayım, kimseye 'olur' demeyeyim, acaba beni kazıklayacaklar mı?" diye büyük bir tedirginliğe sürüklenmiş durumda. Derken olan oluyor, dolar fırlıyor, insanlar çileden çıkıyor. Sakınılan göze çöp batar. Ve batmış balık yan gider. Hatta bizim balık kokmuş bile. Bu yüzden, yani "güven duygusunun büsbütün yitirilmesi" yüzünden insanlar fevç fevç sokaklara dökülüyor, umutsuzluklarını, yoksulluklarını, gelecek endişelerini dile getirecek bir merci arıyorlar. Devlet bu yönelişin muhatabıdır. Lakin uzunca bir süreden beri devlet de vatandaşına güvenmiyor. Onu türlü vaadler, sınırlar, yönetmelikler, tabelalar, ok işaretleri, emirler ve yasaklar altında bunaltıyor. Bir şu kadar zamandan beri enflasyona ezdiriyor. Biraz sabır, işte şimdi açıklayacağımız tedbirler paketi her derde deva olacak diye avutuyor. Paketteki tedbirler her nasılsa daha önceden bir kısım medyaya sızdırılıyor. Açıklama etkisini yitiriyor, suratlar asılıyor. Her köşede bir komplo, her sokakta bir provokasyon aranıyor. Bu kaostan kurtulmanın formülü basittir. Bu toprağın çocukları, herkes bunu bilir. Hadi söyleyelim bari: Bir: Adalet; iki: Samimiyet, üç: Ahde vefa. Bu üçünü gören vatandaş -gerçekten görmesi lazım ama- hiç merak buyurmayın her fedakârlığa hazırdır. Buna tarih şahittir. Milletin en bariz hususiyeti azla yetinebilme ve çile çekme kabiliyetidir.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |