T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
'Doğru' olmayan ilk beyanıydı o

Kemal Derviş tabii ki solcu olacak. Sağcı olduğunu söyleseydi, zaten inanmazdık.

Derviş, Ecevit'e hayran...

Saklamıyor. İftiharla beyan ediyor.

Bu durumda, kim cama tırmanacak?

Literatür, prosedür ya da kontür gereği, yani "Ben sana hayran, sen cama tırman" sözüne uymak için, Ecevit'in tırmanması gerekir.

O da zor iş.

Mecal nerde?

* * *

Derviş solcu olmak zorunda. Ömrünün yarısını dışarıda geçirmiş.

(Dışarıdakiler hep solcu olur demek istemiyorum.)

ABD için, bir ülkedeki yöneticilerin sağcı olması mı, solcu olması mı makbuldür?

Bırakın ABD'yi, bize göre bir başka ülkedeki yöneticileri düşünelim. Mesela Yunanistan'da veya Fransa'daki solcular daha çok işimize gelmez mi?

* * *

Politikayı düşünmediğini söylediğinde, açıkça ifade edelim ki inandırıcı olamamıştı. Biraz gargara yapmış fakat yutmamıştık.

Şöyle bakalım:

Bir yere davetlisiniz. Gidiyorsunuz, masa hazırlanmış.

Salatalar, yemekler, ne varsa donatılmış.

Masaya oturduğunuzda dumanı üstünde çorba servisi başlıyor.

Herkes o yemeği en güzel sizin yiyeceğinize inanıyor.

Karnınız da aç.

Çorbanın tuzu biraz noksan, yemeğin pul biberi, salatanın limonu.

Zaten bu noksanlıkların herkes farkında, siz de bunu bilerek gelmişsiniz.

Oturup etrafınızdakilere bakıyorsunuz ve ağzınızdan şöyle bir lakırdı dökülüyor:

"Yemeyi düşünmüyorum."

Kim inanır?

Kadir mi?

* * *

Bu yemek masasını ister ülkeye benzetin, isterseniz iktidardaki partiye. Paşa gönlünüz bilir.

Kaçıncı ortak demiştiniz?

Biz bu "Derviş'in Yeri"ni boşuna açmadık.

Bilen bilir, bu köşede daha önce "Cumbaba'nın Yeri" vardı.

Sonra "Mesut Bey'in Yeri" oldu.

Mesut Bey Başbakanlık'tan ayrıldıktan sonra köşeyi "Bülent Bey'in Yeri" şeklinde takip ettiniz.

Bir vakit ara vermek zorunda kaldık.

(Neden diye sormak abes olur.)

Geçen haftadan bu yana da "Derviş'in Yeri" olarak devam ediyor.

Bu köşe, Derviş'in politikayı düşündüğünü açıklamasından ve solculuktan dem vurmasından önce başladığı için, belki yadırgayanlar olmuştur.

"Başbakan ve aslan gibi yardımcıları dururken, niye bir bakana yer açıyorsunuz? Neden bir başka bakan değil de Derviş?"

Bu tür sorulara muhatap olmadığımız için, sizin de aynı düşünceleri paylaştığınız sonucunu çıkarmak mümkün.

Bazıları Kemal Derviş için "Dördüncü ortak" yakıştırmasında bulundu.

Hem hükûmet üyeleri, hem de Derviş bu yakıştırmadan rahatsız oldu.

Eğer bir sıralama söz konusuysa, niye dördüncü olsun ki! Birinci olmak varken?

ÂRİFE TÂRİF GEREKMEZ, HANIMA TANIM.

Değerli kâğıt

Vatandaş zorda. O kadar ki, elinde nakte çevrilebilecek bir şey varsa, hemen değerlendirmeye çalışıyor. Sınırları zorlayan da var.

İşte şu gördüğünüz otopark makbuzunu göndermiş bir arkadaş. "Değeri birbuçuk milyon olan bu otopark makbuzunu, bir milyona satıyorum" diye not düşerek. Bu da bir nevi değerli kâğıt. Kısa zamanda müşteri bulamazsak, fiyatı beşyüz bine düşürebiliriz. (Telekom örneğinde olduğu gibi.)


18 Nisan 2001
Çarşamba
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED