|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kemal Derviş tarafından açıklanan ve 'Türkiye'nin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı' adı altında kamuoyuna duyurulan metnin sistematik ve tutarlı bir program olmadığı konusunda kuşku yok. Hazırlanan metne program dahi denilemez. 1990-1999 yılları arasındaki ekonomik gelişmelerin ve makro ekonomik göstergelerin hatalarla dolu kısa bir tarihçesinden ibaret. Siz basının abartısına bakmayın. Pazartesi günü dövizdeki düşüş ve borsa endeksinin yükselişini, sözde programın piyasalar tarafından olumlu algılandığı şeklinde yorumlayan ve yeni kurtuluş reçetesi olarak okuyucularına duyuran basının objektif olduğu söylenemez. Aynı basının piyasalardaki dünkü gelişmeleri nasıl yorumlayacağını merak etmemek mümkün değil. Acaba piyasalar görüş mü değiştirdi? Biz bu filmi daha önce görmüştük. Bu hükümet tarafından 2000 yılı başında uygulamaya konulan enflasyonla mücadele programı lehine yapılan yayınlar henüz hafızalardan silinmedi. Destek vermeyenlere hain gözüyle bakıldığı o program ekonomiyi bugünkü noktaya getiren programdır. O günlerde belirli basın tarafından verilen önyargılı ve toplumu yönlendirmeyi hedefleyen destek bugün Kemal Derviş'in çalışmasına verilmektedir. Kemal Derviş'in açıklamaları programdan ziyade bir üniversite öğrencisi tarafından hazırlanan 'dönem içi ev ödevi'ne daha yakındır. PROGRAMDA(!) OLMAYANLAR
Kemal Derviş'in çalışmasında piyasaların beklediği ve bir programda bulunması gereken hususlar yer almamaktadır. Para ve kur politikası ortaya konulmamış. Bu çerçevede kur hedefi ve faiz hedefi belirtilmemiş. Yaşanan krizin temel sorumlusu olarak açıklanan iç borç stokunun tasfiyesinin nasıl yapılacağına ilişkin öneri ya da planı göremiyoruz. Vergi gelirlerinin % 80'inden fazlasını götüren faiz ödemelerinden kurtuluşla ilgili tek satır açıklama yer almıyor. Bankacılık sisteminin açık pozisyonlarının nasıl ortadan kaldırılacağı ve bankaların sayılarının nasıl azaltılacağı belirtilmemiş. Dış ticaret, cari işlemler dengesi ve sermaye hareketleri konusunda hedef ve beklentiler ortaya konulmamış. Dış borç servisinin yönetimine ilişkin belirleme yapılmamış. Enflasyonla mücadeleye devam edileceği söyleniyor ancak mücadele araçlarının ne olacağını çalışmada bulamıyorsunuz. 2001 yılında beklenen % 57.6 oranındaki TÜFE artışı ve % 52.5 oranındaki TEFE artışıyla uyumlu makro ekonomik göstergeler yok. Kısacası, program diye ortaya konulan çalışmada hiçbir şey yok. Taşra politikacısı diliyle kaleme alınan içi boş vaatler var. Böyle bir çalışma üzerinde yorum ve değerlendirme yapmak da imkansız. Zira, bir programdan beklenen sistematik bütünlük ve bu bütünlüğü tanımlayan veriler, modelin eleştirisinde vazgeçilmez olan değişkenler ve değerleri çalışmaya konulmamış. 1990-1999 dönemini kapsayan değerlendirmeler yönlendirilmiş ve dönemler anlamlı tasnife tâbi tutulmamıştır. Örneğin, 53'üncü hükümet döneminde faiz ödemelerinin GSMH'nın % 10'u oranında bir büyüklüğe sahipken 54'üncü hükümet tarafından bu oranın % 7.75'e düşürüldüğü ve 55'inci hükümet tarafından % 11,54'e yükseltildiği gerçeği ortada dururken 10 yıllık dönemi aynı kefeye koyarak yorum yapmak bilime siyaset karıştırmaktır. Diğer taraftan, '1990 yılında toplanan her 100 liralık vergi gelirinin 32 lirası faiz ödemek için kullanılırken, 1999 yılında bu rakam 72 liraya yükselmiştir' denilirken son üç hükümetin tarihi sorumluluğu maskelenmeye çalışılmaktadır. Bu oran özellikle son 3 hükümet döneminde yükselmiştir. 54'üncü hükümet döneminde, yani 1997 yılı bütçesinde vergi gelirlerinin sadece % 48'i faiz ödemesine giderken bu oran son üç hükümetin döneminde sırasıyla %67, % 72 ve %80'e ulaşmıştır. Aynı oranın 53'üncü hükümet döneminde % 66.7 olduğunu ayrıca belirtmekte fayda var. Kemal Derviş, birbirinin devamı niteliğinde olan son 3 hükümetin ekonomiyi iflas ettirdiğinin göstergesi olan rakamlara yalan söyletmeye çalışmaktadır. YAPISAL REFORMLAR
Bazılarına göre Kemal Derviş'in sözde programı önce yapısal reformlar diyormuş. Bugünü değil yarınları kurtarmaya çalışıyormuş. Yapısal reform dedikleri meşhur 15 kanun tasarısı. Bunların tamamı yabancı sermayenin Türkiye'deki menfaatlerini korumaya yönelik düzenlemeler. Bir de milli hükümetlerin ekonomideki belirleyiciliğini sınırlandıran, yetkilerini daraltan öneriler. Çiftçi ve küçük ve orta ölçekli esnafın ortadan kaldırılmasıyla sonuçlanacak çalışmalar. Kemal Derviş bu milletin temsilcisi değildir ve bu milletin menfaatini, düşünmemektedir. Program diye ortaya koyduğu çalışma ve reform adı altında kanunlaştırmaya çalıştığı düzenlemeler ise uluslararası sermayenin çıkarlarını korumaya yöneliktir. En ilginç olanı herhalde milli hükümetlerin yetkilerinin bir bölümünün uluslararası sermayeye Milliyetçi Hareket Partisi eliyle devredilmesidir.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |