T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Doların öteki yüzü

Bankacıyken yazarlığa soyunmuş İsviçreli Paul Erdman'ın mâlî entrikalarla örülü romanlarından haberdar olanlar yazacaklarımı yadırgamayacaklardır. Haberdar olmayanlara, "Okuyun" demekten başka çarem yok...

Dünyanın 'bankacılık merkezi' İsviçre ile iş ilişkisi bulunan bir dostuma, "Biz bir ülkedeki işlerin yolunda gidip gitmediğini, o ülkeden bizimkine yönelen para trafiğine bakarak anlarız" demişler... Normal zamanda 60 milyar dolar civarında olan Türkler'in İsviçre bankalarında yatan hesabı, şubat sonundan itibaren artmaya başlamış. "Şu sıralarda 100 milyar sınırını aştı" diyormuş İsviçreliler... Turgut Özal, Cenevre'ye kadar gidip oradaki paraları tersine bir göçe zorlamış, kısmen başarılı da olmuştu...

Demek, göç hızlanarak devam ediyor. Piyasaları sevindirmek için 'asker yolu bekler gibi' G-7 veya ABD'den para beklerken, aynı görevi çok daha tez görebilecek 100 milyar dolarımız İsviçre bankalarında istirahat ediyor. Kemal Derviş de bu durumun farkında olmalı ki, bizimle kahvaltıda, "Yastık altında yatan paralarla birlikte yurtdışına kaçanları da sistem içerisine çekebilmeliyiz" cümlesini sarf etti...

Yüklüce parası olduğu söylenen bir tanıdığım, paket açılmadan hemen önce, dikkatini pakette kendisini ilgilendiren yönler bulunup bulunmadığı üzerinde yoğunlaştırdı. Bir kaç telefondan sonra aklına parasını 'emin ellere' bıraktığı gelmiş olmalı ki, bana dönüp, "Nasıl olsa ulaşamazlar" deyiverdi. "Citibank'a mı yatırdın?" soruma ise "Amma da safsın" bakışıyla cevap aldım. İçerideki mevduatın önemli bir miktarı da Citibank gibi yabancı menşeli bankalara emanet edilmiş bulunuyor...

Bir ara 'enflasyon lobisi' denen bir takım adamlardan bahsedilirdi ya, şimdi ülkemizde en yaygın olan 'dolar lobisi'... Çünkü üç kuruşunu dolara çevirenler Türk parasının dolar karşısındaki acziyetini şehvetle izliyorlar. Lira düşünce dolar tasarrufları yükseliyor çünkü... O lobinin çok daha dişli olanları ise, adım gibi eminim, doların değerinin daha da yükselmesi için özel çaba gösteriyorlardır... Derviş'in, "Doların değeri nisan sonunda 1 milyon 100 bin lira olur" açıklaması, o lobiyi 'rahatlatmayı' ve tezvirâtını azaltmayı amaçlıyordu...

Dün bir gazetede, son bir kaç ay içerisinde, ülkemizde milyarlarca dolarlık mevduat toplamayı becermiş bir Amerikan bankasının, dış mâlî piyasaları olumsuz etkilemek için, Türkiye ile ilgili felâket senaryoları hazırlattığı haberi vardı. Bankanın bir yan kuruluşu, 9 Nisanda "Doların değeri 1 milyon 300 bin TL olacak" beklentisini duyururken, üç gün sonra, "Göreceksiniz, 1 dolar 2 milyon sınırına çıkacak" öngörüsünde bulunmuş...

Sebebini herhalde anladınız: Ekonomi dibe vurdukça kendilerine akan mevduat artıyorsa, yabancı bankaların çıkarı Türkiye'nin batmasındadır... Adam, felâket senaryoları yazarak, Türk piyasasına doğabilecek güveni baştan tahrip ediyor ki, ekonomide düzelme olmasın... Beni bu 'gerçek' ile yüzyüze gelmek hiç şaşırtmadı da, gazetenin bunu 'sürpriz' olarak görmesi hayretler içerisinde bıraktı... Türkiye, bu ekonomik krizle, her bakımdan dışarının kucağına oturmuş bulunuyor.

Neden?

Sebebi aslında basit: Bir tür 'uluslararası resmî para birimi' muamelesi gören dolar, aslında bir ülkenin 'ulusal para birimi' de ondan... ABD, dünya liderliğini, silâh gücü veya dış ilişkilerdeki başarısı sayesinde değil, daha çok doların 'uluslararası para birimi' haline dönüşmesiyle becerdi...

Türkiye'nin âcil ihtiyacının, daha önce vaat edilenleri düşersek, toplam 10-12 milyar dolar olduğunu Derviş açıkladı. Türkiye bu miktar para bulabilmek için Washington'un ağzına bakıyor. İMF'nin, Dünya Bankası'nın "Aferin" demesi hepimizi mayıştırıyor. "Musevi lobisi devrede, başkan Bush'a destek mektubu yazdı" haberi ulaşınca bazılarımızın gözleri çakmak çakmak oluyor, minnettarlıktan...

Olmaz ya, bir an için ABD'nin bizdekine benzer bir 'ekonomik kriz' içerisine düştüğünü düşünelim. Bütün yapacağı, darphaneye, ihtiyacı kadar doları basma tâlimâtını ulaştırmaktan ibaret olacaktı. İMF veya Dünya Bankası'nın göndereceği paraları Amerikan darphanesi basacak zaten...

İkinci Dünya Savaşı sonrasında, evrensel mâlî sistem, Bretton Woods'ta, Amerika'nın "Ben, paramı, Ford Braggs'taki altın rezervlerimle sınırlayacağım" sözünü vermesi üzerine dolar etrafında oluşturulmuştu. 1960'lı yıllarda, Fransa devlet başkanı de Gaulle, Amerikan devlerinin Fransız şirketlerini satın almadaki iştahından kuşkulanıp, "ABD hâlâ Ford Braggs'taki altın rezervleri kadar mı dolar basıyor?" diye sorunca sihir bozuldu. Bugün bilinen, ama yüksek sesle ifade edilmeyen 'büyük gerçek' şu: ABD, keyfi istediği zaman 'ulusal para' basıyor ve o parayı 'uluslararası' ihtiyaçları için de kullanıyor...

Aynı işi bir ara Irak ve İran da yapmayı denedi; son sistem matbaa kurup dolar basmaya çalışarak... ABD onları 'kalpazanlık' ile suçladı; oysa kendisinin yaptığı da, teorik olarak, onların yapmaya kalkıştığından farklı değil...

Paul Erdman küçük sahtekârlardan, sistemi kendi çıkarı için kullanan 'sütübozuk' dolandırıcılardan söz eder romanlarında (The Set-up / Tezgâh; Zero coupon / Sıfır kupon); biraz daha yukarıdan bakabilse, uluslararası para sisteminin katakullilerinden daha ne romanlar yazardı...


18 Nisan 2001
Çarşamba
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED