Barış için son şans
Clinton, hazırladığı barış planını kabul ettirmek için yoğun çaba harcıyor. Arafat son bir umutla dün Washington'a gitti. Barak "Büyük savaş başlayacak" dedi.
ABD Başkanı Bill Clinton, hazırladığı barış planını görev süresi sona ermeden İsrail ve Filistin'e kabul ettirmek için yoğun çaba sarfediyor. Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat, 20 Ocak'ta görev süresi sona erecek olan Clinton ile yeni barış planını görüşmek için dün Washington'a gitti. Clinton ile Arafat'ın önceki gün 45 dakika kadar telefon görüşmesi yaptığı da belirtildi.
İsrail Başbakanı Ehud Barak ise, barış yolunun kapanmasıyla birlikte Filistinlilere karşı büyük bir savaş başlayacağını belirtti. Barak, askerlere hitaben konuşmalarında, "Son günlerde barış görüşmeleri kötüye gidiyor, şiddet artıyor ve barış ümitleri sona ermek üzere. Filistinliler bizi kapalı bir yöne sürüklüyor. Ve bu tür hallerde, Filistinliler ile bir ayrılık yaşamadan önce düzenlenecek büyük askeri operasyondan başka hiç bir çıkar yolumuz yok" dedi. Barak aylardır ilk kez böyle bir savaş tehdidinde bulundu. Barak, Clinton'ın görevinin sona ereceği 20 Ocak'tan önce bir İsrail-Filistin barış anlaşmasının mimarı olabileceğini zannetmediğini söyledi.
İsrail yolu kapatıyor
İsrail parlamentosu (Knesset) ise, barış anlaşması halinde Filistinli mültecilerin dönüşünü daha da zorlaştıran sağ muhalefetin yasa tasarısını onayladı. Likud partisi milletvekili Yossi Katz tarafından sunulan ve 12'ye karşı 56 oyla kabul edilen yasaya göre, barış anlaşması imzalanması halinde, Filistinli mültecilerin dönüşü için parlamentonun salt çoğunluğu olan 120 milletvekilinden 61'inin oyu gerekli olacak ve hükümet bu yasaya ters düşebilecek bir anlaşma imzalayamayacak. Yasa uyarınca, sadece Savunma Bakanlığı, Filistinli mültecilerin dönüşüne "insani nedenlerden" ötürü izin verebilecek. Filistin yönetimi 3,7 milyon Filistinli mültecinin geri dönüşüne izin verilmesini istiyor. BM'nin 194 sayılı kararı uyarınca da "barış içinde yaşamak isteyen" Filistinli mültecilere İsrail topraklarına dönüş hakkı verilmesi ya da tazminat ödenmesini öngörülüyor.
Bu arada İsrail askeri birlikleri dün 52 yaşındaki bir Filistinli çiftçiyi öldürdü. Gazze Şeridi'ndeki Yahudi yerleşim yeri Dugit ve Neve Dekalim'de meydana gelen patlamalarda da 2 İsrail askeri yaralandı.
CLİNTON'IN BARIŞ FORMULÜ
ABD Başkanı Bill Clinton, Filistin ve İsrail heyetleriyle yaptığı son görüşmede barış anlaşması için masaya bazı şartlar getirdi. Clinton'ın yazılı doküman olarak sunmadığı ancak toplantı sırasında peş peşe sıraladığı maddeler her iki heyet tarafından not olarak alındı. İsrail heyetinin basına sızdırdığı notlara göre Clinton'ın barış şartları şu maddelerden oluşuyor:
TOPRAK KONUSU
Clinton Batı Şeria'nın yüzde 94-96'sının Filistin Devleti'ne verilmesini istiyor. Plan, İsrail'in işgal ettiği toprakların yüzde 1 ila 3 arasında kalması ve geri kalan miktarının Sürekli Güvenli Geçiş bölgeleri olarak kullanılmasını öngörüyor. Ayrıca tarafların ihtiyaç miktarı kadar toprağı birbirlerinden karşılıklı olarak kiralaması konusu gündemde bulunuyor. Clinton tarafların bir harita oluşturmalarını isteyerek; Yahudi yerleşimcilerin yüzde 80'inin yerleşim bloklarında, yekpare olarak ve İsrail tarafından toprakların minimum işgali vasıtasıyla Filistinliler'i etkilemeyecek şekilde birarada bulundurmasını planlıyor.
GÜVENLİK KONUSU
ABD Başkanı, güvenlik konusunun uluslararası varlık tarafından temin edilmesini istiyor. İsrail'e çekilme için 36 ay tanıyan Clinton, bu sürede uluslararası gücün de bölgeye yerleşmesini sağlayarak, anlaşmanın uygulanmasının gözlemlenmesini sağlamayı düşünüyor. 36 aylık dönemin ardından küçük bir İsrail askeri varlığının uluslararası gücün kontrolü altında Ürdün Vadisi'nde 36 ay daha kalmasına izin verilmesini şart koşuyor. İkinci 3 yıllık dönem İsrail'e yönelik tehditlerin durumuna göre azaltılabilecek.
Erken Uyarı İstasyonları: İsrail, Batı Şeria'da Filistin varlığı ile birlikte üç tesis oluşturmalı. Bu istasyonlar 10 yılın ardından gözden geçirilmeli ve buralarla ilgili değişiklikler her iki tarafın anlaşması üzerine bina edilmeli.
Acil yayılma bölgeleri:: ABD Başkanı tarafların ilgili bölgeler konusunda haritalar geliştirmeleri gerektiğinin farkında olduğunu belirtiyor. Söz konusu acil durum ise yakın gelecekte gözle görülür bir şekilde İsrail'in milli güvenliğine yönelik tehditlerin olağanüstü hal gerektirecek şekilde artması anlamına geliyor. Böylesi bir durum halinde uluslararası gücün bu karardan haberdar edilmesi gerekiyor.
Hava Sahası: Filistin Devleti'nin bağımsız hava sahası bulunmalı ancak her iki ülke aralarında anlaşarak İsrail'in eğitim ve operasyonel ihtiyaçları doğrultusunda kullanacağı bölgeler ayarlamalı. Clinton, İsrail'in Filistin devletinin silahsız olması, Filistin tarafının ise, 'Sınırlı silaha sahip devlet' konusundaki pozisyonunu anlayışla karşıladığını belirterek tercihinin 'silahsızlandırılmış devlet'ten yana olduğunu ortaya koyuyor. Bununla birlikte Filistin'in güçlü bir güvenlik kuvveti bulunmalı, sınırlarını ise uluslararası güç korumalı.
KUDÜS'ÜN EGEMENLİĞİ
Arap olan Filistinliler'in, Yahudi olanlar ise İsrailliler'in olmalı. Bu durum Eski Şehir'i (Doğu Kudüs) de kapsamalı. Clinton taraflardan, her iki taraf için de maksimum hemhudutluk sağlayacak haritalar istiyor.
Haremüşşerif- Süleyman Mabedi: Aradaki anlaşmazlık bağımsızlık konusunda sembolik bir sorun olarak addediliyor ve her iki taraf arasında inançlara saygılı bir şekilde çözüm bulunması isteniyor. Clinton Filistinliler'in Harem üzerindeki fiili kontrolünü formalize ederken, Yahudiler'in de inançlarına saygılı olacak şekilde iki ayrı formül daha sunuyor. Her iki planda da tarafların güvenini temin etmek için uluslararası gözlem öneriliyor:
Haremüşşerif üzerinde Filistin egemenliği, Ağlama Duvarı üzerinde İsrail egemenliği
1) Yahudiler için kutsal bir kısım veya,
2) ve kutsalların da kutsalı bir kısım.
n Haremüşşerif'de Filistin Ağlama Duvarı'nda İsrail egemenliğine ilaveten Harem'in altında ve duvarın arkasındaki tünel konusunda paylaşılmış fonksiyonel egemenlik. Tünel kazımından önce ortak izin verilmesi zorunlu bulunuyor.
FİLİSTİNLİ MÜLTECİLER
Clinton mülteciler konusundaki sorunların formüller esnasında ortaya çıktığını ancak iş pratiğe döküldüğünde bunun sorun olmaktan çıkacağını ileri sürüyor. İsrail, Filistinlilerin 1948 savaşının sonucunda çektiği acıyı tanımaya hazır olduğunu ve çözümde uluslararası toplumun yardımına ihtiyaç duyduğunu açıklamıştı. Uluslararası komisyon anlaşmadan doğacak tazminat ve yeniden yerleşim gibi tüm konuları uygulamaya hazır. ABD ise mültecilere yardım için oluşturulacak bir uluslararası çabaya önderlik etmeyi planlıyor.
Temel fark: Geri Dönüş Hakkı- Clinton, Filistin liderliğinin bu temel prensipten vazgeçmesinin imkansızlığının ve olayın tarihi geçmişinin farkında olduğunu belirterek, aynı zamanda İsrail'in de ülkenin Yahudi karakterini bozacak şekilde bir geri dönüşü de kabul etmeyeceğini anladığını ifade ediyor. Herhangi bir çözümün kesinlikle iki tarafın ihtiyaçlarını ve ihtilafıı çözümleyecek şekilde olması gerektiğini kaydeden Clinton, Filistin Devleti'nin Filistinliler'in, İsrail Devleti'nin de Yahudiler'in anavatanı olduğunu vurguluyor. İki devletli çözüm çerçevesinde Filistinliler'in geri dönüşte odak noktasının Filistin Devleti olduğu ancak İsrail'in de bir kısım mülkteciyi kabul etme durumunda olduğu vurgulanıyor. Clinton, geri dönüş çerçevesinde sadece İsrail'e yönelik bir geri dönüşün mümkün olmadığının altını çiziyor. Bunun ışığında iki alternatif ortaya koyuluyor:
İki taraf da Filistinli mültecilerin tarihi Filistin topraklarına dönüş hakkını tanımaktadır.
İki taraf da mültecilerin anavatanlarına dönüş hakkını tanımaktadır.
Bu durumda anlaşma 5 ayrı bölge belirliyor: Filistin Devleti, İsrail tarafından Filsintin'e devredilen topraklar, mültecileri kabul etmek isteyen devletler, üçüncü ülkeler ve İsrail yönetimi...
Clinton'a göre öncelik hakkı Lübnan'daki Filistinli mültecilere tanınmalı. BM Güvenlik Konseyi'nin 242 ve 338. maddeleri doğrultusunda uygulanacak ve Filistinli mahkumların da serbest bırakılması sağlanacak.
"BİZDEN BU KADAR"
Bu anlaşma ABD Başkanı'nın yapabileceklerinin en iyisi olup, Filistin ve İsrailli liderlerin fikirler üzerinde tartışmaya hazır olup olmadıklarının bildirilmesi isteniyor.
Anlaşmaya yanaşılmaması halinde ABD Başkanı'nın yapacak bir şeyi kalmadığı vurgulanırken, bu şartların Clinton'ın kendi fikri olduğunun altı çizilerek, görevden ayrıldıktan sonra Clinton ile birlikte bu şartların da ortadan kalkacağı belirtiliyor.
|