YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Türkiye'de de yetkin faşistler var artık...

Meğer "aydın", "demokrat", "ilerici" kılıfı altında yıllardır kamufle yaşayan ne çok faşist varmış memlekette.

Başörtüsü tartışmalarında maskaralık vehmediyormuş arkadaş:

"Dıngıllığın adını tesettür koymuşlar..." diyor.

Dıngıllık, maskaralık, kepazelik, gerzeklik dediğimiz, dönüp dolaşıp bir inanç ve düşünce tercihine dayanıyorsa, bundan kime ne?

Ha?

Öyle değil mi Engin?

Sana ne?

Bana ne?

"Laik demokratik hukuk devleti" lafzını diline pelesenk etmiş kesim, malum "süreç"ten sonra, "hukuk"un açık ihlali anlamına gelen "başörtüsü yasağı"nı meşrulaştırmak için türlü ayakoyunlarına koyuldu..

Hepsi bir Gürüz artık.

"9 Mart cuntası"nın mutemet kalemi "İlhan abi" bir yazısında "Türban başörtüsü değildir" buyurmuş, ağzı bozuk akademisyen de (o kendini bilir) "Cumhuriyet üniversitelerine genç kızlarımızın örtünerek girmelerinden rahatsız olduğunu" itiraf etmek zorunda kalmıştı.

Hoşuna gitmiyormuş...

"Solcu" gazetenin Ankara temsilciliğinden genel yayın yönetmenliğine yükselen Mussolini kılıklı yazarı da, hemcinsleri gibi, başörtüsü sorunsalına çarpılıp "sahici" yüzünü gösterenlerden...

Bir vakitler, üstelik sıkılmadan, şunları yazabilmişti:

"Anayasanın laiklik ilkesini öngören 2. maddesini değiştirmek mümkün olmadığına göre, türban konusunda yapılabilecek tek şey var: Yasaları uygulamayıp hukukun üstünlüğünü bir kenara atmak..."

Soralım arkadaşa:

Hangi "demokratik" ülkenin anayasasında "değiştirilemez/değiştirilmesi teklif dahi edilemez" maddeler vardır?

Temel hak ve özgürlükler üzerine kurulu batı demokrasileri, bu mantıkla, "hukukun üstünlüğü" ilkesini çiğnemiş mi oluyorlar?

Ya da, başörtüsü yasağını uygulamayanlar (ki, yasalarda başörtüsüne yasak getiren herhangi bir hüküm yok), "hukukun üstünlüğü" ilkesine aykırı hareket etmiş mi sayılacaklar?

Neyse...

Bunları tartışmak anlamsız.

Hele, "hukuk devleti"yle "kanun devleti", "cumhuriyet"le "totalitarizm" arasındaki nüanstan habersiz bir eksik dimağla tartışmak büsbütün anlamsız...

Ne yapmalı?

Üzülmeli mi?

Yoksa, Türkiye Cumhuriyeti nihayet özlediği "yetkin" faşistlerine kavuşuyor diye sevinmeli mi?

Mukaddesatçı çoğunluk yıllarca bu ülkede "faşist" damgasıyla yaşadı; ama insanları müseccel bir "izm"e, bir paradigmaya, bir total devlet felsefesine biat etmeye zorlayan anlayış, ısrarla "çağdaş" ve "demokrat" telakki edildi..


4 OCAK 2001


Kağıda basmak için tıklayın.

Necmettin Türinay

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...