![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
'Hayalet' hükümetle koşar adım yalnızlığa...Diyarbakır'ın sevilen Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın hain bir suikast sonucu katledilmesi, hepimizin yüreğini yaktı. Suikastin görünen yüzünü, yeni bir Hizbullah vahşeti olarak okumak mümkün. Ancak, olayın arkaplanında daha ürkütücü sorular ve gerçekler var. Eğer, vahşetin yüreklerimize bıraktığı ateşten kurtulup bir adım ötesini görebilirsek, terörün ayak seslerini daha net olarak duyabileceğiz. Görünen o ki, Türkiye'yi gerçekten zor günler bekliyor. Özellikle, Türkiye'nin bundan sonra gideceği yöne paralel olarak, yeni "felaket senaryoları"na da hazırlıklı olmak gerekiyor. Diyarbakır'da yaşanan vahşeti, kolaycı bir yaklaşımla sadece "Hizbullah intikamı" olarak değerlendirmek, en azından, Türkiye üzerine yapılan "hesaplar"ı hafife almak demektir. Olaya asayiş boyutunda baktığımızda, suikastte Emniyet'in bulguları şimdilik Hizbullah'ı gösteriyor. İşin burası, olayın sadece görünen yüzüdür. Önemli olan, görüntüye takılıp kalmadan, olayın derinindeki sorular üzerinde düşünmek gerekiyor. Türkiye'nin kritik bir kavşaktan geçtiği dikkate alındığında, bu suikastin Hizbullah'ın taşeronluğunda gerçekleştirilmiş bir "gizli servis" operasyonu olduğunu da gözden uzak tutmamamız gerekiyor. Çünkü, böylesine profesyonelce gerçekleştirilmiş, "sofistike" bir suikasti "intikamla" açıklamak, Türkiye'yi bekleyen tehlikeleri bertaraf etmeye yetmiyor. Kaldı ki, böyle bir yaklaşım, ülkede işlerin iyi gittiğini, Ankara'da her şeyin "güllük gülistanlık" olduğu anlamına gelir ki, buna kimseyi inandıramayız. Oysa biz biliyoruz ki, Ankara ciddi bir yönetim boşluğu içine düşmüş bulunuyor. Açıkçası Türkiye, kelimenin tam anlamıyla, bir "hayal hükümet" tarafından yönetilmektedir. Daha doğrusu, yönetilememektedir. Son dönemde ülkede yaşanan "kaos"u, Diyarbakır suikasti ile birlikte dikkatlice analiz ettiğimizde, Türkiye'nin Avrupa Birliği rotasından hızla uzaklaştığını daha net olarak görebiliriz. Türkiye, ekonomideki "pislik"ten yolsuzluklara kol kanat geren "sağ kollar"a, hukuktaki güven kaybından yönetim özürlü Ankara siyasetine kadar bütün alanlarda giderek kendi içine kapanan derin bir yalnızlığa doğru koşuyor. İşin daha da vahim olanı, her alanda "temsil krizi"ne düşmüş olan Ankara, yıllardır peşinden koştuğu "Avrupa hayalleri"nden bile utanır hale gelmiştir. Çünkü, Ankara endeksli bütün projeler, Türkiye'yi demokratik bir dünyaya değil, en yalın anlamıyla "gaznizon demokrasisi"ne götürüyor. İşte böyle bir Türkiye tablosunda, Diyarbakır'da gerçekleştirilen hain suikastın geride bıraktığı "cevapsız sorular", zihinlerde daha yakıcı bir anlam kazanıyor. Ülke üzerine "yeni oyunlar"ın sahnelenmeye çalışıldığı bir dönemde, esas tehlike, Türkiye'nin etrafında kurulmakta olan yeni dengelere karşı duyarsız kalmasıdır. Çünkü bulunduğumuz "stratejik kavşak"ta bölgesel denklemler yeniden kuruluyor. Kafkaslar'da, Kuzey Irak'ta ve Ortadoğu'da bütün hesaplar sıfırdan başlıyor. Yeni Amerikan yönetiminin, Avrupa'nın, Çin'in ve Rusya'nın Kafkaslar'daki hesapları önümüzdeki on yılda bambaşka bir düzlemde seyredecek. Geçtiğimiz on yılda "kaybedenler"in safında yer aldık. Yeni dönemde, Türkiye bu uluslararası "tehlikeli satranç"ın neresinde duracak? Ya da, bölgede kurulmakta olan yeni denklemler, Türkiye içinde ne tür toplumsal ve ekonomik depremlere tekabül edecek? İşin en trajik olan tarafı, şu anda Ankara'nın içine düştüğü "kirlenmişlik" ortamından başını kaldırıp, bu tür soruları ne düşünmeye takati var, ne de vizyonu. Oysa, Türkiye'nin şimdilerde, Ankara'nın "ufuksuz" politikalarından uzaklaşarak "dış" dünyaya açılan, geniş kapsamlı stratejilere o kadar ihtiyacı var ki...
mocaktan@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|