![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Üretmeden paylaşmak olmazBireylerin üretim gücü, millî hasılanın temel belirleyenidir. Refah düzeyinin yükselmesi, gelir dağılımının âdil bir yapıya kavuşabilmesi için ortalama bireysel üretim göstergelerinde gelişmiş ülke bireylerine yaklaşılması gerekiyor. Kısacası, MESS Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan KARAKOYUNLU'nun MESS İşveren Gazetesi'nin Ocak 2001 sayısının başyazısında vurguladığı gibi, "..Gelişmiş ülke olmanın yolu, şüphesiz ki, üretimden geçmektedir. Üretemeyen toplumlar başarısız olmaya mahkûmdurlar. Çünkü var olmayan hiçbir değer paylaşılamaz. / Sanayicisinden çalışanına, memurundan esnafına kadar tüm Türk halkı artık gelişen ve büyüyen bir Türkiye görmek istiyor. Sanayici daha fazla yatırım yapmak, istihdamı artırmak istiyor. Ancak bir türlü sağlanamayan ekonomik istikrar, yeni yatırımların önünü tıkamakta, sanayicinin elini kolunu bağlamaktadır. Türkiye 2000'li yıllarda daha fazla üretim ve üretimi artıracak ekonomik istikrarı âcilen sağlamalıdır." (Bkz. MESS İşveren Gazetesi, Ocak 2001, s.1) Üretimin kolay bir süreç olarak kabulü mümkün değildir. Öncelikle insan kaynağı ve bilginin hazır olması gerekli. Halkı mesleksizler ordusu görünümündeki bir ülkenin üretim bilgi ve becerisini başarıyla realize etmesi beklenemez. Entellektüel sermayesini geliştirememiş bir ülkenin çağdaş üretim trendlerini yakalaması umulmamalıdır. İşletmelerinde kalitenin bilincini yerleştirip uygulamak esasına dayalı üretim kültürünün yaygınlaştırılması gerekmektedir.. Kaynakların etkin kullanımı da buna bağlıdır. Uluslararası rekâbetin gerekli donanımını elde edemez isek, bireysel üretimi artırmanın önünü keseceğimizi de hiç unutmamalıyız. Bireylerin devletten beklemek yerine kendi üretim gücünü sorgulamaları şart. Hatta aşırı vergi yükü gibi devlet maliyetlerine bile üretim maliyetlerini yükseltmesi nedeniyle itirazını ortaya koyamayan bireyden girişimci (müteşebbis) olamaz. İşçi sayısının artışıyla orantılı yüklerin istihdam maliyetlerini yükselttiğini bildiği halde tepki koyamayan edilgin müteşebbislerden kalkınmayı ateşleme gücü beklenmemelidir. Sayın Erdoğan KARAKOYUNLU'nun konuya ilişkin cümleleri de işadamlarının görüşlerine tercüman olmaktadır: "Sürekli artırılarak işyerlerinin sırtına bindirilen malî yükler, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal büyümesini tehdit eder niteliktedir. Bunun sonucunda ise, Türkiye, rekabet edebilir bir ülke olma özelliğini süratle kaybetmektedir. Bu ve benzeri yanlış uygulamalardan çalışanlarımız ve işyerlerimiz zarar görmektedir. Türk sanayicileri olarak, ilgilileri bu ciddî soruna karşı duyarlı olmaya davet ediyoruz." Üretmenin gerçekliğini kulakarkası ederseniz, bedelini de gecikmeden ödersiniz. Türkiye, reel sektör krizlerini hep bunun için yaşıyor. Her türlü finans hareketinin üretime kilitlenmesini sağlamalısınız. Spekülatif sermaye hareketlerinin bile bir kıyısından üretim süreci içine katılması sağlanabilirse, reel sektör krizlerinin aşılması daha kolay olacaktır. "Günümüz Türkiyesinde üreten, yeni değerler yaratan, istihdam alanları açan, kayıtlı işçi çalıştıran işyerleri yeterli desteği görememektedir. Batıda yatırım yapanlar ödüllendirilirken, bizde ise adeta cezalandırılmaktadır. İstihdam olanakları yaratan, vergisini ödeyen ve yeni yatırımlar yapan sanayicilerin önünün açılması gerekmektedir." (MESS İşveren Gazetesi, Ocak 2001, s.1). Bireyin girişimci yahut işçi olarak üretim gücünü sürekli arttırabilmesi için bilgi ekonomisinin imkânlarından da yararlanması gerekli. Enformasyonun sağladığı bilgi ekonomisi imkânları, tüm bireylerce değerlendirilebilmelidir. Kaliteli, ucuz ve çok üretmeden, ihracatı ve iç pazarı geliştirmek mümkün olmaz.! Önce üretelim, ama satılmayanı, alınmayanı değil, kaliteliyi.. Kaliteliyi üretelim ki, paylaşılacak hasıla oluşsun...
tsinav@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|