YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Kültür

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

 


Operayla türküler geçidi

Bilkent Üniversitesi'nde şan eğitimi alan Kuzey Irak doğumlu Ömer Türkmenoğlu, yurt içi ve yurt dışında verdiği konserlerin yanısıra katıldığı uluslararası yarışmalar-da da Türkiye'yi temsil etti. 2. Uluslararası Bülbül Opera ve Şan Yarışması'nda ilk dörde giren genç tenörle opera tarzında seslendirilen türküleri konuştuk.

Ayşe Olgun

Sizin de seslendirdiğiniz, özellikle Azeri parçalar Türkiye'de çok seviliyor. Bu ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok sevindirici tabii. Türkiye'ye ilk geldiğimde Azeri parçaların herkes tarafından söylenmesi ilk önce sevindirdi ama sonra beni gerçekten şaşkına düşüren şeylere şahit oldum. Mesela bestecileri olan birçok Azeri parçayı okuyan, aralarında ünlü sanatçıların da bulunduğu pekçok sanatçı, kasetlerine beste sahiplerinin adını yazmamışlar ve türkü zannedip okuyorlardı. Ya gerçekten bu parçaların anonim türkü olmadığını bilmiyorlar veya telif ödememek için adlarını yazmıyorlar.

Türküleri opera tarzında okuyorsunuz? Alışık olduğumuz bir tarz değil. Ama yine de ilgi büyük. Bunun sebebi nedir?

Çünkü bugüne kadar türküler hep aynı tarzda okunmuş. Bunun için, farklı olduğu için dinleyicinin ilgisini çekiyor. Ancak benim gibi, geçmişte Ruhi Su da bu tarza benzer türküler seslendirmiş. Fakat ben yalnızca ses olarak değil, orkestra olarak da çok sesli bir çalışma yapıyorum. Bundaki amacım türküleri dünyaya açmak. Türküleri büyük senfoni orkestralar eşliğinde seslendirdiğimiz zaman, dünya standartlarında bir çalışma yapmış olunuyor. Bu da büyük ilgi uyandırıyor.

Peki, müzik dünyasından tepkiler nasıl?

Bu şekilde bir çalışma yapmam çevreden olumlu tepkiler almama sebep oldu. Herkes türküleri, aynı şekilde aynı formatta okuyor. Hep aynı şekilde dinlemekle insan elbette türkülerden bıkmaz ama, benim gibi türküleri değişik formatta okuyunca, türküler yeniden keşfedilip yeni bir aşkla hayat buluyorlar. Bunda yanılmadığımı, verdiğim konserler sırasında gördüm. Yeni bir ses ve yorumla dinleyicinin karşısına çıkınca, ilgi sadece Türkiye'de değil tüm dünyada artıyor. Yurt dışında türküyü çok sesli orkestralar eşliğinde seslendirince, türkülerimiz tüm dünyada tanınacaktır. Çünkü Batı çok sesli müziği seviyor. O zaman yaptığın müziğin dünya standartlarında bir yeri oluyor. İki yıl önce Kıbrıs'ta bir konser verdim. Dünyanın çeşitli bölgelerinden gelen sanatçılar okuduğum türküleri çok beğendiler. Bizim türkülerimizde çeyrek sesler var. Bu sesleri mesela piyano eşliğinde nasıl şaşırmadan çıkardığıma hayret ettiler. Çünkü piyanode çeyrek tonlar olmadığı halde, şaşırmadan söylemem onlar için olağanüstü bir durum. Ama ben alıştığım için şaşırmıyorum. Bu yüzden tebrikler aldım.

Tenör sesi dünyada çok fazla rastlanmayan bir ses. Nedir tenörün özelliği?

Tenör sesi en ince erkek sesi demektir. Gerçekten de izah ettiğiniz gibi nadir bulunan erkek sesidir. Aynı zamanda dünyada en çok dinlenen ses yine tenör sesidir. Bu yüzden tenör sesi müzik dünyasında aranan bir ses. Özellikle Akdeniz gibi sıcak bölgelerde yaşayan insanlar arasında tenör sesine sahip müzik adamları çıkıyor.

Halk müziği parçalarını seslendiriyorsunuz. Birbirinden güzel bu türküleri üreten Türk toplumunun bugünkü müzik bilgisini ve dinlediği müziği nasıl değerlendiriyorsunuz? Yani, sokakta, takside ya da televizyonda karşıtığınız müzik parçaları için neler diyeceksiniz?

Türk halkının müziğe yaklaşımının son zamanlarda biraz daha iyiye gittiğini söyleyebilirim. Müzik sadece insanlara güzel duygular yaşatan bir unsur değil. Aynı zamanda bir mesajdır. Sadece eğlenmek için müzik dinlenmez. Ben sokaklarda yürürken, kulağıma çarpan o acayip seslere asla müzik demiyorum. Bugün piyasaya çıkan, televizyonlarda boy gösteren öyle sanatçılar var ki; bunların yaptığı şeyleri sadece ben değil hiç kimse müzik olarak dinlemez ve kabul etmez. İçi bomboş ve anlamsız sesler. Bu yüzden de gerçek müzik dinleyicilerin yalnızca beynini rahatsız eden bir şey. Müzik eğlence unsuru değildir. Burada önce insanların müziğe bakışının değişmesi gerekir. Eğer bu insanlar bir gün Mozart'ı, Beethoven'u, Dede Efendi'yi dinlerlerse; o zaman para verip aldıkları o müzik kasetlerindeki parçaların müzik bile olmadığını, yalnızca tangur-tungur, birtakım anlamsız gürültüler olduğunu anlayacaklardır. Bugün türkülerimiz dışında günlük hayatta dinlediğimiz hangi parça bizim ruhumuzu alıp başka diyarlara götürüyorsa işte o gerçekten müziktir. Müzik, gönlümüzü okşuyor.

Türk dünyasının türkülerinin ortak paydaları var mı? Aynı zamanda bu bölgelerde birbirine benzeyen ortak türküler var mı?

Elbette ortak yanları çok fazla.. Kültürel değerlerimiz bir olduğu için parçalarımız da birbirine çok benziyor. Mesela Erzurum yöresinden alınmış olan ve çok sevilen "Sarı Gelin'' parçası aynı zamanda biraz değişik şekilde Azerbaycan'da da var. "Iğdır'ın ağ elması' parçası da yine 'Kerkük'ün ağ elması'' diye biliniyor ve yüzyıllardır söyleniyor. Bunun gibi daha birçok ortak türkü sayabilirim. Yani Türk boyları arasındaki ortak kültürel ve millî değerler türkülerimize de yansımış durumda.

 


Kağıda basmak için tıklayın.

 

 

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...