![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Bu "yenilmişlik" duygusu aşılmalıdır!..Pazar günü, yurt ve dünya sorunlarını algılamalarına güvendiğim arkadaşlarımla konuşuyordum.. Bu arkadaşlarımdan bir tanesi, şu soruyu ortaya attı? -Şu anda iktidar koalisyonunu oluşturan üç liderden hangisi, Türkiye'ye bir ufuk, bir vizyon getiriyor? Bülent Ecevit veya Mesut Yılmaz, ya da Devlet Bahçeli, şimdikinden farklı olması gereken, nasıl bir Türkiye vaad ediyor? Hepimiz düşündük.. Hiçbirimiz bu soruya bir cevap bulamadık.. Oysa hepimiz biliyoruz ki, Türkiye'ye, elinde "proje"si bulunan "değişim mühendisleri" gerekiyor.. Türk halkını, "statüko" kumaşından biçilmiş bir kalıba sokmaya çalışan, pek- çok "toplum mühendisi"miz var.. Ama Türkiye, "statüko"ya bağımlı kaldıkça krizler yaşıyor, tökezliyor, çağdaş uygarlık yolunda patinaj yapıyor.. Türkiye, yeni bir heyecan, yeni bir ufuk, yeni bir vizyon aramakta.. Türkiye, kötümser!.. Daha da kötüsü, Türkiye kendisini "yenik" ve "başarısız" buluyor.. Cumhuriyet'in kurulduğu 1920'li yıllarda üç temel sorunu vardı devletin.. -Ekonomik gelişmemişlik olgusu -Bölünme korkusu -Şeriat fobisi.. Şimdi aradan 78 yıl geçti.. Yeni bir yüzyılın içindeyiz.. Takvimler 2001'i gösteriyor.. Üç temel sorun, aynen duruyor.. -Ekonomik gelişmemişlik -Bölünme korkusu -Şeriat fobisi Ne derseniz deyin.. "Rejim", üç temel sorunu çözemeden, yeni bir yüzyıla kadar taşıdı.. 1980'li yıllarda Turgut Özal, bu kısır-döngüyü kırmaya çalıştı.. "Galiba değişiyoruz" gibi bir duygu doğdu toplumda.. İlk defa, kendi halkımızla kavga etmek yerine, dünya ile rekabet edebilirmişiz gibi bir izlenim doğdu.. Ama eksik olmasınlar, Demirel'li, Ecevit'li eski takımlar yeniden aşağıya çektiler ülkeyi.. "28 Şubat" ise, bu aşağıya çekişi ve statükoya dönüşü, perçinledi.. Şimdi Türkiye yine, 1925'in veya 1935'in konularını tartışıyor.. -Ben daha çok Kemalistim.. -Bütün dünya Türkiye'ye düşmandır.. -Bölücüler ve şeriatçılar elele.. -Bu halk demokrasiye layık değil.. Ne Ecevit, ne Mesut Yılmaz, ne Devlet Bahçeli, bu kısır döngüden çıkış için yol gösterip, vizyon açacak kapasitede değiller.. Türkiye'de "iktidar boşluğu" veya "istikrar yokluğu" gibi bir problem söz konusu değil.. Türkiye'de "iktidar ve istikrar", gereğinden fazla var.. Hatta, birden fazla "iktidar" var.. Ama Türkiye'nin önünde "vizyon" yok.. "Vizyon" olmayınca, bir misyon, bir hedef, bir heyecan ve birleştirici bir toplumsal melodi de olmuyor.. Çağı geçmiş, dünya konjonktürüne ters düşen, müzelik tepkiler ve düşünceler, "resmi ideoloji" gibi sunuluyor.. Sonuç belli.. -Bu halk bu demokrasiye layık değildir.. Bu halkı feshedelim.. -Dünya Türkiye'ye düşmandır.. Dünya ile ipleri kopartalım.. -Türkiye'de Kemalizm'den başka yol gösterici olamaz.. Bütün farklı görüşleri susturalım.. Bu "acıklı tablo"yu değiştirmemiz şart.. "Modern devlet" anlayışının gereklerini hatırlamalıyız yeniden.. "Çağdaşlaşma" diyerek, Orta Çağ'a dönüşü anlamamalıyız.. Türkiye yeni liderler, yeni heyecanlar istiyor.. Hepimizin birlikte söyleyebileceğimiz şarkılar bestelenmeli.. Bu "yenilmişlik" duygusunu aşmalıyız!.. ŞAKA
Beddua-larımız!..
Meğer biz Türkler, 1000 yıldır hep aynı bedduaları tekrarlıyormuşuz.. Doç. Dr. Cengiz Alyılmaz'ın çalışmasına göre, Orhun Anıtları'nda, Kutadgu Bilig'te ve Dede Korkut hikayelerindeki beddualar, hâlâ kullanılıyormuş..
KISSADAN HİSSE- Yeni beddualar üretmemiz şarttır.. Örneğin, "iktidarın yolsuzluklarını soruşturan savcı olasın" gibi.. ÇIKIŞ YOLU
"Cesur beyin"ler istiyoruz!..
Cesur bilekleri, cesur yürekleri çok gördük.. Bunların "kaba kuvvet" haline dönüştüğüne de, çok tanık olduk.. Bize artık lazım olan, "cesur beyin"ler.. Bilmemiz gerekiyor artık.. Dünyadaki bütün "mevcut bilgi"ler, kitaplıklarda var.. Eğer "mevcut bilgi"ler ve "resmi ideoloji"ler insanlığa yetseydi, üniversiteler kapatılır, araştırmacılar yok edilir, tartışma ortamları yasaklanırdı.. Çağdaş insanlık, mevcut bilgileri ve resmi ideolojileri, bazan reddederek, bazan onları yok sayarak, bazan da bunları speküle ederek, "yeni bilgiler"e ulaşıyor.. Dondurulmuş, kalıplaşmış, sloganlaşmış, klişeleşmiş saplantılarla ve ön-yargılarla, ancak geri-kalmış toplumlar tatmin oluyor. Arkasına derin devleti almış, bağırıp çağıran kalabalıklar, yüksek sesle birşey söylediği zaman, ancak geri-kalmış toplumlar, bunları "tartışmasız doğrular" diye kabulleniyor.. Bize cesur, aydınlık, araştırıcı beyinler lazım.. Resmi Gazete'nin kopyası gibi çıkan gazetelerle, medrese gibi çalışan üniversitelerle, militarizme endeksli seçilmişlerle, Türkiye, bir adım bile ileri gidemez..
mbarlas@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|