YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

  I Explorer Kullanıcıları, TIKLAYIN.

 

"İhlâs"ın dramı...

"İhlâs", İslâm'ın en güzel kelimelerinden biridir. "İçtenlik, samimiyet, hesapsızlık, bir işi sırf Allah için yapmak" anlamlarına geliyor. Bir bakıma, "Müslüman oluş"un özü, kalite standardı demek.

İhlâs, bir ekonomik kuruma isim olduğundan beri, derin bir acı yaşıyor, diye düşünüyorum. Belki o kurumla uzaktan yakından ilgili bulunanlar da o acıyı paylaşıyorlar.

Bir gezide birlikte olduğumuz o camianın tanınmış-gerçekten samimi bir yazarına "Ajda Pekkan'a 29 milyar vermek İhlas'ın misyonu ile bağdaşıyor mu?" diye sormuştum. O da bana "Siz bari böyle söylemeyin, demiş ve eklemişti: Yüksek yerlerde rüzgâr sert eser." Yani "rüzgâr sert esiyor ve ister istemez bazı şeylere boyun eğiyoruz" demek istemişti.

TGRT neler yapmadı ki? Benim doğum günümde Sibel Can'a jeep hediye etmem nasıl bir iştir? Seda Sayan'a, Gülben Ergen'e onbin dolarlar vermem ya da? "Dur bak neler olacak!" çığlıkları içinde nelere tanık olmadık ki TGRT bünyesinde? Televole çizgisinde öteki kanalları aşmazsa, başarılı olamayacağına inandırılmış olmalıydı ki, bu alanda müthiş bir performans gösterdi. Enver Abi neydi? TGRT'nin patronu mu, bir cemaatin rehberi mi?

O camia, sanırım bu sorunun getirdiği sancıyı kalbinin en derinliklerinde yaşadı. Enver Abi'yi içinde bir yol öncüsü olarak taşımalı, ama TGRT'yi de görmemeliydi. Cemaati bağlayan fetvalar TGRT'yi bağlamıyordu.

İslâmî camiada TGRT örneği, bir başkalaşım sembolü olarak okunuyor. Bir tv kanalı ya da gazete, İslâm'ın ana çizgileri ile bağdaşmayan örnekler sergilemeye başladığında "TGRT'leşme sendromu içine girme" endişesi ile karşılaşıyor. Yola "misyon" çağrıları ile girip, insanlardan bu yönde katkılar temin edip, bambaşka mecralara yönelme olayı bu. Kaç insan, eşinin bileğinden çıkarıp gönderdiği bilezikle, Seda Sayan'ın kolundaki mücevher arasında bağlantı kurdu sorusu çok anlamlı bir soru bir toplum kesimi için...

Yazık, ihlâs ağlıyor.

Bazan Hira ağlıyor, Mekke, Medine, Hicret, Tekbir, Hak, Hakikat ağlıyor...

Çünkü "İslâm adına" yola çıkıp, bu kelimeleri ekonomik sembollere dönüştürenler bu kelimelerin manevi hatırasına çok az saygı gösterdiler.

Ben, İhlâs camiasının yaşadığı derin iç hesaplaşmalarını düşündüğümde gerçekten üzülüyorum. İnsanlar, inançları ve muhabbetleri ile yüreklerinin üstüne basa basa yaşanan çelişkiler içinde bunalıyorlar.

Ne yazık ki, Türkiye'de böyle pek çok toplum alanı var. Hadi Türkeş'le ilgili trilyonluk para hesaplarını bir düşünün bakalım. Kimin parasıydı onlar ve şimdi neredeler? Başka siyaset adamları, başka toplum önderleri ile ilgili iddialar... Yaşarken hesap soramamak, dünyadan ayrıldıktan sonra da, derin para tartışmaları içinde misyonun darmadağın olması... Bu Türkiye'de bir çok cemaatin teşkilâtın yaşadığı bir gerçeklik ne yazık ki...

Ben diyorum ki, mürşidin vereni, infak edeni, ihsanda bulunanı güzeldir. Tıpkı Allah Rasûlünün veren eli alan elden üstün görmesi gibi. Her alım, bir mes'uliyet getiriyor, her kuruş için mes'uliyet... Ve ne yazık ki, o mes'uliyetin gereği çok zor ifa edilebiliyor zaman içinde... Bir havuzda toplanan paralara uzanan her el, zaman içinde ilk sorumluluk duygusunu koruyabiliyor mu? Ajda Pekkan'a, Sibel Can'a, Seda Sayan'a verirken içinizde hangi hesaplaşmaları yaşadınız?

Bunu, en azından canı acıyan sizin insanlarınız adına sorma hakkını buluyorum kendimde. Sizin dönüşümünüzden canı acıyan inanç adamları adına sorma hakkım var diye düşünüyorum.

İhlâs Finans gitti, gidecekti çünkü.

Bu sistemin özünde, "faizsiz bir çıkış" yolu arayışı vardı. Özde samimiydi yani. Faizi kabul etmeyen insanlara, alan açmaktı amaç.

İhlâs Finans da böyle mi bakmıştı olaya, yoksa bankacılığın yanında böyle bir alana da uzanıp, bu alandaki birikime de ortak olmak mıydı hedef? İhlâs Finans'ın yöntemi, Koç'un, Sabancı'nın "faizsiz finas kurumu" açmasından farklı mıydı? Bir yanda faizli banka işlesin, öte yanda faizsiz finans kurumu...

Bu, cemaat planında dindar, tv planında televoleci olmakla aynı çizgiye oturuyor.

En yanlış yanı, samimiyeti ortadan kaldırması... Üstelik sisteme güveni yaralaması... İnsanlar bir yanda banka, diğer yanda finans kurumu, bu ne iş, diye sormakta haksız değiller.

İhlâs'ın ihlâsını yokediyoruz yani.

Kimi holdinglerin İslâm'ı sömürerek gerçekleştirdikleri yolsuzluk, sistem olarak halk katılımıyla gerçekleşen ortaklığı, İhlâs'ın yanlışları düzgün çalışan finans kurumlarının fonksiyonunu, "TGRT'leşme çizgisi" de medyada misyon tutarlılığı içinde yürümenin zaruretini ortadan kaldırmıyor. Aksine, bakın siz, özdeki samimiyetini kaybedenler gidiyor, sert esişler karşısında yamulanlar gidiyor, dönüşenlerin yolu zillete çıkıyor... Dik duranların, dünya çıkarını aşanların, yamulmayanların vakti geliyor.

TGRT ve İhlâs örneğinde son ders de şudur diye düşünüyorum:

-İnsanlar bağlılıklarla murakabeler, yanlışa yanlış diyebilme bilinci arasında sağlıklı bir denge kurmayı başarmalılar. Yoksa kalben bedel öderler, davalarına da bedel ödetirler.


15 ŞUBAT 2001


Kağıda basmak için tıklayın.

Ahmet Taşgetiren

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...