YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan
Bilişim'den

  Arşivden Arama

 

 

Arafat'tan "cürmümeşhut"

Yasir Arafat, Ankara'ya bir "baskın" diplomatik çıkarma yaptı. Türkiye'nin el altından, -hem de Sharon'un Başbakan seçilmesinin ardından- İsrail ile mercimeği fırına vermekte olduğu bir sırada. Arafat geldiğinde, İsrail Genelkurmay Başkanı da Ankara'da beklenmekteydi.

Bülent Ecevit'in geçen hafta İsrail Başbakanı seçilen Ariel Sharon'a mektup gönderdiğini biliyor muydunuz? Sharon, Ecevit'in mektubunu haftabaşında, pazartesi günü almış. Ecevit, Sharon'a mektubunda iki devlet arasındaki "özel ilişki"ye ve "paylaşılan ortak çıkarlar"a vurgu yapmış. Bu arada, "İsrail'in, Filistinliler'le görüşmelerde elde ettiklerinin de yitirilmemesi" gerektiğini de vurgulamayı ihmal etmemiş.

Bu "vurgulama"yı, Türkiye'nin Sharon'a "aman, Barış Süreci'nin önünü kapatma" çağrısı diye tercüme etmek mümkün. Zira, dünkü Haaretz gazetesinde Daniel Sobelman imzası ve "Türkiye ile tehdit altındaki ittifak" başlıklı yazıda, Ecevit'in Sharon'a mektubunun bu satırlarının aktarılmasından hemen önce, İsmail Cem'in ifadelerine yer verilmiş. Cem, Sharon'un seçilmesi üzerine şunları söylemiş: "İsrail'in yeni başbakanının, olumlu bir tavırla, Türkiye'de de çok hassas bir konu olan Ortadoğu barış süreci için elinden geleni yapmasını umuyoruz."

Türkiye'nin Sharon'un seçilmesinden ötürü kaygıya kapıldığı belli oluyor. Kaygının sebebi, Sharon'un seçilmesiyle birlikte Ortadoğu barış sürecinin istop etmesi ve bölgede gerilimin artması ihtimali. Zira, daha önce de bu sütunda vurguladığımız gibi, Türkiye yönünden İsrail ile "aşırı sıcak" ilişkilerin "meşruiyeti"ni sağlayan, Ortadoğu barış süreci.

Ortadoğu barış sürecinin sağladığı "meşruiyet"ten yararlanarak İsrail ile geliştirilen ilişkilerdeki "aşırı hararet" ise, bu ilişkilerin "askeri işbirliği boyutu"ndan kaynaklanıyor. Böylesine "aşırı hararet", önceleri, Türkler'den ziyade İsrailliler'i şaşırtmış. İsrail'in önemli stratejik beyinlerinden, bir dönem Suriye ile müzakereleri yürütmüş olan ve İsrail'in "bir numaralı Suriye uzmanı" addedilen İtamar Rabinovich, bakın "The Brink of Peace: Israeli-Syrian Negotiations" (Barış Eşiği: İsrail-Suriye Müzakereleri, 1998) adlı kitabında ne diyor:

"... Şubat 1996'da iki ülke arasında bir Savunma İşbirliği Anlaşması imzalandı. İlişkilerin tarihçesine bakıldığında, bu, şaşırtıcı ve dramatik bir gelişmeydi... İlişkiler, 1980'lerde yavaş yavaş, 1990'larda ise dramatik biçimde gelişti... Bunun bir sebebi, Arap-İsrail barış sürecinin İsrail ile ilişkileri kolaylaştırmış ve meşrulaştırmış olmasıydı. Ama belki de daha önemli olanı, İsrail ile ilişkilerin Türk siyasetinin turnusol kağıdı olmasıydı. Eğer Necmettin Erbakan ve İslamcılar, İslam adına bu ilişkilere karşı çıkarlarsa, Atatürk'ün mirasının koruyucusu olarak askerler bu ilişkilerin peşine daha da büyük bir ihtiras ve hevesle düşeceklerdi. Dahası, İsrail'in gizli kalmasına razı olduğu bir ilişkiyi açığa vurmayı tercih ettiler."

İsrailliler artık şaşırmıyorlar çünkü Türk yetkililerin tavrı onlara yeterince "güven" sağlamış. Bu, Haaretz'deki yazıdan da anlaşılıyor. Yazıda bir İsrailli yetkilinin şu sözlerine yer veriliyor: "İsrail'in Türkiye ile ilişkileri o kadar derin ki, geri gitmesi hemen hemen imkansız. İlişkilerde bir soğuma her iki ülkeye de zarar verir. İsrail, Türkiye'yi destekleyen müttefiklerinin başında geliyor; bunun tersinin de doğru olması gibi." Yani, Türkiye de, İsrail'i destekleyen "müttefiklerinin" başında.

Gerçekten de, Türkiye-İsrail ilişkileri, el altından ve üstünden yürüyor. Geçen ayın 9 ve 10'unda Savunma Bakanlığı Müsteşarı Tümgeneral Amos Yaron, beraberinde İsrail istihbaratçılarıyla birlikte Ankara'ya gelerek, "güvenlik" konularını görüştü. İntifada'nın ertelettiği, üç yıl önce başlatılan Türk-İsrail-Amerikan ortak deniz tatbikatının üçüncüsü de yapıldı. Ve, İsrail Genelkurmay Başkanı Shaul Mofaz'ın, Eylül ve Ekim 2000'de iki kez ertelenmiş Ankara ziyareti dün de ertelendi.

Mofaz'ın ertelenen temaslarında, Fransa ile iptal edilen istihbarat uydusundan, 170 M-60 tankının modernizasyonu ile Popeye ve Arrow füzelerine uzanan projelerin görüşülmesi ve 150 milyon dolarlık bir projenin İsrail askeri sanayiine (IMI) verilmesi söz konusuydu.

Yasir Arafat'ın ani ve sürpriz Ankara ziyaretini bütün bu arka planın önünde görmek ve düşünmek gerekiyor. Ortadoğu'da bir süredir belirgin bir "Filistin-Mısır ekseni"nin bulunduğunu ve bunun bölgedeki temel "Sünni eksen" olduğunu daha önceki bir yazımızda belirtmiştik. Bu "eksen", S.Arabistan ve belli ölçülerde Ürdün ve hatta Suriye tarafından da arkalanıyor. Arafat, önceki gün Amman'daydı, dün Ankara'da.

Arafat, Sharon'un seçilmesinin sonucunda Barış Süreci'nin rafa kalkmasıyla oluşacak yeni bölgesel "stratejik denklem"de nasıl bir Türkiye görmek istiyor? Türkiye'yi; İsrail'in Filistin halkına yönelik saldırgan politikasına "stratejik güç ve derinlik" sağlayacak, Filistin toprakları üzerindeki işgalini pekiştirmesine "dolaylı destek" verecek bir konumda görmek istemediği kesin.

Türkiye'ye gelince; Barış Süreci'nin rafa kalkmasıyla doğacak "bölgesel siyasi boşluk"ta, ister istemez, Filistin (Arap) ve İsrail kıskacı arasında bunalacağı da kesin.


15 ŞUBAT 2001


Kağıda basmak için tıklayın.

Cengiz Çandar

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...