YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

Bizim işimiz zor

Adını versem 'saygınlığını' tartışmayacağınız biri, desteğe ihtiyacı olduğu dönemde, Türkiye gazetesine gidip Enver Ören'in kapısını tıklatır. Randevulu bir görüşmedir ve Enver Bey'in konuğuna nasıl davranacağına önceden karar verdiği hemen anlaşılır. Ziyaret sonrası konulan teşhisin "Enver Bey'e acıdım, yolun sonu yakın" olduğunu dün gibi hatırlıyorum... Burnundan kıl aldırmayan tavır, o 'saygın' ziyaretçiye de, yanındakilere de müthiş ters görünmüştür...

Bu olayı hatırlayışım, İhlas Finans Kurumu'nun (İFK) başına geleni çoktandır beklediğimi bildirmek için... Ben de bu toplum içinde yaşıyor, televizyon karşısında kanal kanal dolaşırken TGRT'ye de takılıyorum. İFK'nın diğer özel finans kurumlarından üç-beş puan daha yüksek kâr payı ödemesinin mâkul gerekçesini bulmakta ben de zorlanıyorum. Dahası kulaklarım açık ve size kadar ulaşmayan yüzlerce bilgi de kulaklarımda çınlıyor. Enver Ören'in kendi doğum gününde Sibel Can'a cip hediye ettiğini sağır sultan duyar da ben duymaz mıyım?

Bu bilgilere sahibim, ancak, yine de, İFK'nın ödemelerini yapamaz hale gelmesi, faaliyetlerinin durdurulması beni müthiş rahatsız ediyor... Bir ara herkesten yakın durduğu bir medya patronunun gazetelerine 'serbest atış' izni vermesi ve manşetlerini Seda Sayan ve Gülben Ergen fotoğraflarıyla süslemesi Enver Ören'de ne gibi bir etki yapıyor, bilmiyorum; ama ben yanaklarımın onun nâmına kızardığını hissediyorum... Bir ara, bizlere dönüp, "Bakın Türkiye gazetesi ve TGRT geniş yığınlara ne güzel açıldı, siz de öyle yapın" aklını verenler, diğer kanallara TGRT'ye atanana benzer yönetici teklif edenler, şimdi tavsiyelerini tutan Enver Bey'i aynı çivilerle çarmıha geriyorlar... Tökezlemeye gör, ilk tekme onlardan gelir...

Dertlerinin ne olduğunu ben biliyorum: 'Faizsiz sistem' olma iddiasındaki 'özel finans kurumları'nın (bu arada, imkân bulurlarsa, 'yeşil sermaye' dedikleri halka açık şirketlerin de) sonunu getirmek... Türkiye'deki mevduat sahibinin yalnızca yüzde 3.3'ünün tercih ettiği faizsiz sistemin çalışmadığını ispat ederlerse rahatlayacaklar; 'müslüman' iddialı, kendilerinden 'önderlik' beklenen tiplerin aslında 'soyguncu' veya 'sahtekâr' olduklarını dünya âleme ilân etmek de işin kaymağı...

İFK'nın başına gelen, 28 Şubat'ın, biçim değiştirmiş bile olsa, bütün acımasızlığıyla devam ettiğine işaret ediyor. 28 Şubat'tan olumsuz etkilenmemek için onun istediği kılığa bürünmek bile kurtulmak için yeterli olmadı; 28 Şubat 'uymayanı' silindir gibi ezerek, 'uyanı' rezil rüsvâ ederek hedefine doğru ilerliyor. İFK ile amaçlanan, hiç kuşkunuz olmasın, sadece onun değil benzer kurumların da devre dışı kalmalarıdır. Bu alanı boşalttığında, dikkatini yeni hedeflere çevireceği de şimdiden belli 28 Şubat projesinin...

Bizim işimiz ne kadar zor! Bir yandan günlük işleyişlerinden hiç memnunluk duymadığımız, hatta bazı davranışlarının anlatmaya çalıştığımız gerçeklere zarar verdiğini bildiğimiz kişi, grup ve kurumları, hem de en savunulamaz durumlarında, yalnız başlarına bırakamıyoruz. Kimisi kefen parasını emanet etmiş yüzbinlerce kişinin tasarruflarının zebil olmasını nasıl isteyebiliriz? Derdimiz, böyle bir ortamda, geriye bakıp yüzlerce örnek bulabileceğimiz suçlama noktalarını gözlere sokmak olamaz; derdimiz, meşakkatin az zararla atlatılmasını sağlamak bizim... Bu yüzden de, "Aman İhlas ayakları üzerinde durabilsin" diye yüreğimiz çarpıyor; o çarpıntı devam ederken sarsıntıdan diğer finans kurumları etkilenmesin diye dua ediyoruz...

Hayat boyu biriktirdiklerinin heba olduğunu düşünen kişilerin yürek sızısını dindirmek elbette mümkün değil; mal canın yongasıdır çünkü. Ancak bir uyarıda bulunmadan da edemeyeceğim: Böyle ortamlarda panik kimsenin işine yaramaz, parası yanan yandığıyla kalır... Yapılması gereken, eğer gerçekten şereflerine leke sürdürmek istemeyen insanlar iseler, İFK'nın sahiplerini, yöneticilerini, onları girişimlerinde destekleyenleri, danıştıkları kişileri, sorumluluklarını yerine getirme konusunda teşvik etmektir. Enver Ören ve arkadaşları, ne yapıp edip, tasarruflarını topladıkları insanları en az zarar görecek biçimde rahatlatmak zorundalar. İnsanlar iyi niyeti görünce kendi acılarını bile unutabilirler...

İyi niyet, sonunda tutulmayacağı bilinen sözleri birbiri ardına tekrarlamak değildir elbette; tasfiye durumundaki bir kurumu sanki hiçbir şey olmamış gibi takdim etmenin de iyi niyetle bir ilgisi olamaz. Kurumun sahip ve yöneticileri, mağdur edildiklerini hisseden insanlarla gerçekleri paylaşmalıdır her şeyden önce. Bunu sağlamak için de, itimat edilebilecek, toplumun saygınlığını tartışmayacağı, İFK kurulurken danışma kurullarında 'vitrin' olsun diye bulundurulan kişileri devreye sokmalı ve doğru bilgi akışını sağlamalıdır. İFK olayında, İhlas Grubu, yeterince açık ve güven verici bir üslubu henüz bulamadı. Enver Ören'e o konuda yardımcı olmak gerekiyor...

Daha önce TGRT haberlerini pek izlemezdim, şimdi ise gözümü ondan alamıyorum. Önceki akşam, haberlerin yarıdan fazlası alacaklıları teskin etmeye, gelecekle ilgili umutları ayakta tutmaya ayrılmıştı. Hadi, haberlerden tatmin olduk diyelim; sonraki programların neredeyse bütünü o tatmin hissini yerle bir etti.

Bizim işimiz zor, bilesiniz.


15 ŞUBAT 2001


Kağıda basmak için tıklayın.

Taha KIVANÇ

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...