T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R

Bir yiğit öldü...

Onunla 30 yıldır süren bir dostluğa sahiptim. İstanbul'a her gidişimde evinin kapısı bana ardına kadar açardı. Tam manası ile “dost” ve “yiğit” bir adamdı. Adeta “adam gibi adam” sözcüğü, meslektaşım Tayfun Gündoğar için söylenmişti..

Geçenlerde vefat eden büyük kızı beni “nişanlım” diye çağırırdı. Kızının kaybından sonra, hayata bağlanış direnci kırılmıştı, Tayfunumun.

Pazar günü evimde Maraton programını izlerken, sevgili Şansal'ın bildirdiği vefat haberi ile, olduğum yere yığılıp, kaldım.

Kardeşim, can dostum, yiğit insan Tayfun Gündoğar vefat etmişti.

En son bir hafta önce telefonla görüşmüştüm. 7 aydır hastanede ve 22 kez ameliyat olmaktan bıktığını söylemişti. Sesi çok zor çıkıyor, anlaşılan yolun sonuna gelmişti. Fakat, ölüm konusunda, bir türlü üzerine toz konduramıyordum.

Sonunda, emir büyük yerden geldi ve ruhunu teslim etti.

“Ölüm” şöyle veya böyle herkesi bulacak.

Ancak...

Tayfun'a ölümü hiç yakıştıramadım.

Sırım gibi boyu, çakmak çakmak bakan mavi gözleri, pırıl pırıl olan kalbi ile fani dünyamızdan göçtü, gitti.

Allah, ailesine ve sevenlerine sabır versin.

Benim için bundan sonrası daha zor olacak.

“Niye mi?”

Erol Yaşar'dan sonra, bir iyi insan ve can kardeşimi daha kaybettim.

Dediğim gibi, emir büyük yerden gelmişti.

Bu üzüntülü günümde, bir teşekkür borcumu da yerine getirmek zorundayım.

Tayfun'a musallat olan o beter hastalık nedeniyle “kucağını” ve “gönlünü” açan Cem Uzan'a minnet borçluyuz. Onun, Tayfun'u yaşatmak için neler yaptığını yakından biliyorum. Allah ondan, bir değil, binlerce kez, razı olsun.


14 Ağustos 2002
Çarşamba
 
GÜRAY SOYSAL


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED