|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Amaç; çıkış ve diriliş
Düşünce adamı ve şair Sezai Karakoç Diriliş Partisi döneminde gerçekleştirdiği konferanslarını kitap haline getirdi. Geçen hafta piyasaya çıkan “Çıkış Yolu: Ülkemizin Geleceği” başlıklı kitabının önsözünde Karakoç, Türkiye'nin iki yüz yıldır Batı'da bir çıkış yolu aradığını, ancak parçalanmaktan kurtulamadığını vurgulayarak yakın geçmişte yaşananları yorumladı. Batı bizi paramparça etti “Avrupa bizden, eşit bir üye gibi, kendisine katılmamızı istemiyor. Onun istediği, kayıtsız şartsız kendisine teslim olmamız ve ondan sonra da ülkemizi paramparça edip paylaşmaktır. Bunu sureti haktan görünerek elde etmek istiyor. I. Dünya Savaşı'nda silahla elde edemediğini, şimdi tek kurşun atmadan, bizi aldatarak sağlamak istiyor” diyen Karakoç sözlerini şöyle sürdürüyor: “İki yüzyıllık maceramızda olduğu gibi, devlet adamlarımızın, gözlerini gerçeklere yumarak, hülyalar içinde yüzmeleri, milletimizi çağın gerektirdiği ekonomik ve askeri güce kavuşturucu gece gündüz çalışma zahmetini omuzlamayı göze alacakları yerde, kolaya kaçıp Avrupa Birliği'ne katılarak kurtulma ham hayaline kapılmaları, bizi en kritik bir noktada, savunmasız, çaresiz ve umutsuz bırakmaktadır.” Türk aydınının ne diktatör ruhlu, ne halktan kopuk olmaması gerektiğini ifade eden Karakoç, aydınların halkına bağlı, halkına, milletine, insana saygılı, erdem esasını temel alan ve medeniyeti maddi ve manevi cihetleriyle yeniden dirilten bir kadro teşkil etmesini istiyor. Kitaptaki görüşlerinde daha çok Türkiye'nin dünyadaki ve bölgedeki yerini, yanı sıra diğer dış politika seçeneklerini de tartışan fikir adamı Karakoç, “Bizim alın yazımız Misak-ı Milli hudutlarıyla sınırlı değildir. Çünkü, bu coğrafya parçası, milletimizin memleketimizin, ülkemizin sadece bir parçasıdır. Bir yanıyla Avrupalıların çizdiği sınırlardır ülkemizin bugünkü sınırları. Bu sınırlar bizi İslam aleminden tecrit etmektedir, bizi güçten düşürmektedir. Batılılar bizden koparılan toprakları da paramparça etmişlerdir” diyor. Medeniyet muhasebesi gerek Türkiye'nin geçmişte, Doğu'nun önünde Batı'ya göğsünü siper ettiğini belirten Karakoç, “Türkiye dayanabildiği kadar insanlığı korumuştur. Şimdi bu büyük değişim hareketinde bizim yeniden bu muhasebeyi yapıp, bir medeniyet muhasebesi yapıp, tahlillerimizi gözden geçirip, yeni baştan kimliğimizi tanıyıp, yeni bir çıkış yolu bulmamız lazımdır. Bulamadığımız takdirde, hem o görevimize yeniden kavuşamayız, hem zaten bizde paramparça olup ayaklar altında kalırız” şeklinde konuşuyor. Karakoç 1992 konferanslarında Musul ve Kerkük meselesine de geniş yer veriyor, saptamalarda bulunuyor. Karakoç, Musul ve Kerkük'ü o zaman vermemiş olsaydık, şimdi Güneydoğu sınırımızın kolay kolay zorlanmıyor olacağını söylüyor. Diriliş Yayınları Tel: 0 212 519 04 57 / Ankara Dağıtım: Fatih Kitabevi tel: 0 312 433 53 57
Yeni oluşumu, tecrübelerin ışığında gerçekleştirmeliyiz
Kitabı “Çıkış yolu”nda İslam medeniyetinin Ortadoğu'nun özgün, orijinal ve kendi medeniyeti olduğunu vurgulayan Sezai Karakoç, İslam'ın bir nevi Doğu'ya ve Batı'ya karşı, Ortadoğu'nun yerli kendini koruma sistemi olduğunu belirtiyor. Türkiye'nin kararlı olarak kendi medeniyetine dönmesi gerektini ifade eden Karakoç, “Milleti, medeniyetimizi, devleti, ülkeyi yeniden tarif etmeli ve ona göre şimdi yeniden doğan Türk İslam ülkelerine de o görüşlerle yardımcı olmalıyız. Afrikaya öyle bakmalıız, kendi pazarımızı kurmalıyız. Kendi birliğimizi kurmalıyız. Ve kendi büyük medeniyetimizin yeniden dirilişini gerçekleştirmeliyiz” şeklinde konuşuyor. Karakoç sözlerini şöyle sürdürüyor: “Nasıl Batı medeniyeti bir yelpaze ise, orada bir çok fikirler, sistemler varsa, kapitalizm, sosyalizm vb., İslam medeniyeti de bir yelpazedir. Bu yelpazede de bir takım modeller olabilir. İşte bu modeller arasında bir uyum gözeten ve bunların üstüne çıkan, en genişini sağlayan Osmanlı deneyiminden hareket etmeliyiz. Bu dediğim Osmanlıların taklidi değil. Yeniden dirilişi de değil. Onların şartları ayrı, bizim şartlarımız ayrı. Fakat, onları çok iyi inceleyerek, bazı geçmiş zengin tecrübelerden yararlanarak, yeni bir oluşum, yeni bir hedef, yeni bir amaçla dirilişi gerçekleştirebiliriz.”
|
|
|
|
|
|
|
|