T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Türk pozitif hukukuna da aykırı" (2)

Cuma günü bu köşede yayımlanan yazımda Prof. Mustafa Erdoğan'ın okuyana bilgi olduğu kadar fikir de veren "'Kamusal alan' ve hukuk" başlıklı yazısının bir bölümünü gözden geçirmiştik. Erdoğan'dan aktardığımız ilk tespit doğrusu çok ufuk açıcıydı; yazar, başörtülü öğrencilerin üniversitelere alınmamasını, açık bir insan hakları ihlali olmaktan başka, "Anayasa'nın kendisi de dahil olmak üzere yürürlükteki Türk pozitif hukukuna aykırı" bir yasak olarak değerlendiriyordu. Yani açıkçası, idarenin uyguladığı "başörtüsü yasağı", hiçbir yasal temeli olmayan tamamen keyfi (siz bunu "ideolojik" olarak da okuyabilirsiniz) bir yasaktı. Hadi bakalım, kolaysa çıkın işin içinden bakalım!

Bugün için de, yazının özellikle "kamusal alan" olarak adlandırılan kavrama ilişkin bölümünü gözden geçirmeyi kararlaştırmıştık. Erdoğan sadece "hukukçu" kimliğiyle değil, aynı zamanda her "anayasa hukukçusu"nun hiç değilse aşina olması gereken "siyaset felsefesi"nin konu ve problemlerine de çok yakın birisi olarak temayüz etmiş bir bilim adamı olduğundan, doğrusu bu faslın altından da çok iyi kalkmış. Cuma günkü yazımda da söylemeye çalışmıştım: Bu işler, yani "hukuk", "demokrasi", "özgürlükler" gibi ciddi işler söz konusu olduğu zaman, haklı olarak, dünyanın her aklı başında ülkesinde olduğu gibi bu işleri tartışmaya soyunanlarda özel bir "bilgi", ve özel bir "fikir" birikimi aranır. Yoksa, bizde olduğu gibi, bir de bakarsınız ki eline kalemi ve mikrofonu alan herkes "bol keseden" teori ve pratik üretmeye, "kamusal alan"la "havaalanını" karıştırmaya, aklının erdiği biçimde "özgürlükler" tasnifi yapmaya çoktan koyulmuş bile...

Erdoğan, bu bahse ilişkin olarak önce yine değerli bir tespit yapıyor: "Bir kere, 'kamusal alan' bir hukuk terimi değil. Hukuk terminolojisinde 'kamu hukuku'; 'kamu hizmeti'; 'kamu görevlisi' gibi terimler var, ama 'kamusal alan' diye bir terim yok." Görüyorsunuz bu ilk tespitle bile, ortalık epeyce aydınlandı! Erdoğan'ın bu tespitini şöyle açmak meşrudur sanırım. Dolayısıyla, "hukuk terminolojisi"nde yeri olmayan bir terimin bizde olduğu gibi Anayasa Mahkemesi'nden Yargıtay'a, İdare Mahkemesi'nden Danıştay'a, kararlarını mutlaka, ama mutlaka hukuk terimleriyle kaleme almak durumunda olan yargı organlarının dosyalarına girmiş olması kayıtsız kalınabilecek bir "yanlış" değildir. Peki, "kamusal alan" terimine "hukuk terminolojisi" içinde yer yoksa, bu terim nereye aittir? Erdoğan: "Bilindiği gibi, 'kamusal alan' siyaset felsefesinin bir terimi ve güncel tartışma konularından biri." Görüyorsunuz, yazarımız haddinden fazla "tevazu" gösteriyor ve bu cümlesine "Bilindiği gibi..." diyerek başlıyor! Oysa o da pekâla biliyor ki, cümle "Bizde bilinmediği gibi..." diye başlamalıydı! Haksız mıyım; "bilinse" manzara böyle mi olurdu? "Bilinse" birkaç hakimin kafa kafaya vererek mahkeme kararlarına soktuğu, "hukuk terminoloji" içinde yer almayan bir terimden hareketle ortalık böyle toz duman olur muydu?

Erdoğan çok güzel açıklıyor: Hukuk biliminin başı, kendine özgü terminoloji içinde yer alan "kamu hukuku-özel hukuk", ya da "kamu hizmeti-kamu görevlisi" gibi kavram çiftleri hakkında "bitmez tükenmez" teorik tartışmalarla zaten yeteri kadar meşgulken, "siyaset felsefesi"nden ithal "kamusal alan" terimini de araya sokarak yeni problemler yaratılmasının sırası mı? Ayrıca tek başına "kamusal alan" terimini ele alacak olsanız, işin içinden çıkmak belki daha da zor; karşımızdaki terimin öyle "havaalanı" filan gibi açık seçik bir tanımı yok ki!... Eski Yunan'dan bugüne öyle değişiklikler geçirmiş, içeriği öyle genişlemiş ve zenginleşmiş ki, onun durumu da aynen tartışmalı hukuk terimleri gibi olmuş bitmiş, kavanoza konarak rafa kaldırılacak bir hale gelmiş olmaktan çok uzak... "Özgürlük" meselesiyle son derece sıkı bağları olan bu tür kavramların başka bir tarihe sahip olması zaten beklenemez. "Kamusal alan" üzerine de bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da daha çok kafa yorulacak; dolayısıyla bu kavramı "donmuş", tanımı kesin olarak yapılmış, kullanıma hazır hale gelmiş bir "araç" olarak görmek çok büyük bir yanlış. "Siyaset felsefesi" bu kavramı "yasakçılar" cephanesiz kalmasın diye mi üretti? Bu kavramdan yerine getirmesi beklenen işlev de, özgürlüklerin daha bir zenginleşip, daha bir çeşitlenmesine katkı sağlaması değil mi? Erdoğan'ın bu sorularla ilişkilendirilmesi mümkün olan şu yorumunu da okuyalım: "Bana öyle geliyor ki, devlet seçkinlerinin başörtüsü sorununu 'kamusal alan' kavramı yardımıyla çözmeye yönelmelerinin asıl nedeni, bir şeyi 'kamusal' olarak nitelemenin devletin alanını keyfi olarak genişletmenin meşru bir gerekçesi olabileceğini düşünmeleridir. Böyle düşünenler, 'kamusal'ı, el çabukluğuyla, 'devlete ait olan' anlamında kullanıyor; böylece devletin elinin uzanamayacağı hiçbir özel, sivil veya gerçekten kamusal alanın ve etkinliğin kalmamasını sağlamaya çalışıyor." Çok yerinde bir tespit; bakalım bu uğurda başka hangi kavramlar imdada çağırılacak?

Sonuç olarak, ilk önerimi tekrarlıyorum: Erdoğan'ın son bir aydır "kamusal alan" konusunda gece gündüz sürdürdüğümüz tartışmaya esaslı bir biçimde nokta koyan "'Kamusal alan' ve hukuk" başlıklı yazısı bol miktarda çoğaltılıp ilgili kişi ve odaklara ulaştırılmalıdır; artık "brifing"lerle mi, yoksa başka yollarla mı olur orasını bilemem...


9 Aralık 2002
Pazartesi
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat| Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED