|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yazıya başka bir başlık koyacaktım ama, hadi ağzımı bozmayayım dedim. Daha doğrusu bir zamanlar ağzını bozmuş bir milliyetçi liderin laflarını başlığa koyarak sizi rahatsız etmek istemedim. Hatırlarsınız, rahmetli Alparslan Türkeş bu mozaik meselesine oldukça radikal yaklaşmaktaydı. Kürtçe'nin Türkiye mozaiğinin bir parçası olduğuna ilişkin bir açıklamayı, "Ne mozaiği ulan?" şeklinde cevaplandırmıştı. Ege Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit Tolon'un, Sezen Aksu'nun Efes Antik Tiyatro'da verdiği konsere ilişkin sözleri, ne yazık ki bana Türkeş'in bu açıklamasını anımsattı. Paşa, Kürtçe, Ermenice ve Rumca şarkılar söylendiği için olsa gerek, Sezen Aksu'nun konseri için, " Türkiye mozaiği adı altında anlamsız bir konser" demiş... Aslında Kürtçe şarkı söylediği için kızdığı anlaşılıyor. Belki Ermenice söylediği, Ermeniler'i de sahneye çıkardığı için Sezen'e daha da kızmış olmalı. Belki de hepsi için... Türkiye'nin bir mozaik olduğu söylendiği için paşa kızmış olabilir. Türkiye'nin mozaik olması ne demek? Bir hikaye anlatayım, bu soruya yanıt vermeden önce. Dün Brüksel'de bir insan tanıdım. Kerkük Türkmeni'ydi. Çok uzun yıllar önce memleketinden kopmuştu. İsveç'ın ücra bir küçük kentinde yaşıyordu. Yaşı neredeyse 60'lara gelmişti. Karşısında, Türkiye'den, Hatay'dan gelmiş bir başka Türkmen kökenli vardı. Tamamen tesadüftü... Az önce tanışmışlardı... O da Suriye Türkmenlerindendi köken olarak. Hatay'daki çok etnisiteli yapıdan söz ediyordu. Hatay'daki çok dinli, çok kültürlü o harika mozaiği anlatıyordu. Ermenileri, Sünni Kürtleri, Alevi Kürtleri, Yahudileri, Hristiyan Arapları, Ortodoksları, Katolikleri, Protestanları, Alevi Araplar, Lazları, Çerkezleri, Afganları, Romanları ve diğerlerini... Kerküklü, İskenderun'u soruyordu durmadan, karşısındaki Hataylı Türkmen'e... Havasını, suyunu, dağını, insanlarını... Yanında bir İstanbullu oturuyordu. İzmir'de dünyaya gelmişti ama İzmirli değildi... Babası İstanbul'da doğmuştu, dedesi Erzincanlı'ydı. Dedesinin doğduğu ve ailesinin bir kısmının hâlâ yaşadığı, adı sonradan değiştirilen köyün Kürt köyü mü, Ermeni köyü mü olduğunu bilmiyordu. Sormaya da gerek görmemişti... Annesi Manastırlı'ydı... Ailesi ile birlikte Balkan Harbi yıllarında Türkiye'ye göçmüşlerdi. Ninesi Balkanları, Makedonya'yı anlatırdı. Ninesi'nin annesi katıksız bir Arnavut'tu... Ninesinin anlattığına göre evlerinde, Türkçe'den başka Bulgarca, Makedonca, Boşnakça ve Arnavutça da konuşuluyordu. Karşı masada bir genç kız, Türkmen'e ve masadakilere doğru gülümsedi, "Günaydın" dedi. Türkçe öğrenmiş bir yabancının aksanına benzer bir aksanla.. İstanbullu sordu? Nerelisin? Türkiyeli misin? Yoksa Türkçe öğrenmiş bir Belçikalı ya da Hollandalı mısın? "Babam Türkiyeli" diye cevap verdi genç kız. Ben burada doğmuşum. İsveç'te yaşayan Kerkük Türkmeni hâlâ İskenderun'dan sözediyordu... Sonunda dayanamayıp sordu Hataylı Türkmen. "Ne yapacaksın? İstersen önce bir gel gör İskenderun'u" "Orada yaşayabilir miyim diye soruyorum. Ev fiyatları nasıl?" "Niye?" dedik hep bir ağızdan... "Kerkük'e ne de olsa yakındır orası. Havası gelir hiç olmazsa, havasını alırım oralardan" dedi. Kerkük'e artık gidemeyeceğini biliyordu. O sırada annesi Türkiyeli olan Belçikalı kız masadan kalktı. "İyi günler" dileyip gitti. Habere baktım.. Tolon Paşa hakikaten Sezen Aksu'nun sergilediği Türkiye tablosundan rahatsızlık duyuyordu. 30 Ağustos'ta böyle bir konserin düzenlenmiş olmasını kuşkuyla karşıladığını söylüyordu. Paşa'nın etnik kökenini bilmiyorum, aslında merak da etmiyorum ama, bir eşelense Allah bilir ucu nereye gidiyordur. O da bu mozaiğin bir başka parçasındandır belki de... Paşa bir bakıma hem kendi geçmişini hem de o topraklarda yaşayan insanların geçmişlerini, kökenlerini inkar ediyor. Türkiye denilen mozaiği inkar etme çabasında... Tıpkı Türkeş'in ve şimdi de onun müridi olan Devlet Bahçeli'nin yaptığı gibi... Evet, kabul etseniz de etmeseniz de, kökünu kurutmuş olsanız da olmasanız da, baskılarla sindirmiş olsanız da olmasanız da bu insanlar o eşsiz mozaiğin parçası... Paşa'nın, paşaların kabul etmesi ya da etmemesi bir şey değiştirmiyor. Hepimiz bu mozaiğin bir parçasıyız paşam. Kürtler de, Ermeniler de, Arnavutlar da, Türkmenler de. Kusura bakmayın. 30 Ağustos'da keyfiniz kaçtıysa demek ki bir oturup düşünmenizin artık zamanıdır. Bu ülkenin mozaikliğinden kuşku duyulduğu için geldiğimiz durum ortada... Kusura bakmayın paşam, biz bu mozaiğin bir parçasıyız. Sezen ne demiş: "Ermenice söyledik bölünmedik, şimdi Kürtçe söyleyelim ve yine bölünmeyelim" Sayın paşalar, bırakın şu kuşkuculuğu artık. İyisi mi, siz de bir şarkı tutturup bu eşsiz mozaiğin parçası olmaya bakın. Eminim çok keyif alacaksınız...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |