T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yoksulluk ve yolsuzluk, siyasetin ana gündemidir!.

Bakalım, 3 Kasım erken genel seçim kampanyası, ne zaman gerçek zeminine oturacak?

Türkiye'yi biraz algılayabilen herhangi bir kişi, toplumun gündeminde iki ana konunun bulunduğunu hemen görür..

1- Yoksulluk!.
2- Yolsuzluk!.

Bu iki konuyu gözardı eden bir seçim kampanyası, sadece "siyaset" yerine "evcilik" oynamayı tercih edenlerin ilgisini çekecektir..

Türkiye'de geniş halk kitleleri, can yakıcı biçimde yoksullaşmıştır..

Son ekonomik kriz, toplumun bütün katmanlarını, değişik ölçülerde, ama derinine vurmuştur..

Dar ve sabit gelirliler, ciddi bir yaşam mücadelesi veriyor..

Küçük ve orta ölçekteki işletmeler, sermayelerini ve dolayısıyla yarına dönük girişim güçlerini, yitirmiş durumda..

Türk siyaseti, hem bu yoksullaşan kitlelere çıkış yollarını sunabilmeli, hem de içine düşürüldüğümüz ekonomik krizin sorumlularından hesap sormalıdır..

1997'den beri birlikte iktidarı paylaşan ANAP ile DSP ve 1999'dan bu yana iktidara ortak olan MHP, Türkiye'deki yoksullaşmanın baş sorumlularıdır..

Hiçbir laf ebeliği, dış ve iç politikadaki hiçbir saptırma, ANAP-DSP-MHP üçlüsünün, ülke ekonomisini kötü yönetmelerini unutturamaz..

Türk seçmeni, bu üç partiyi seçimde cezalandıracaktır, cezalandırmalıdır..

Kendilerini iktidara aday olarak gören partiler de, "Yoksullaşma"yı, seçim kampanyası platformundan eksik etmemelidir..

Siyasetin de, demokrasinin de varlık sebebi, bireylerin ve toplumun mutluluğunu ve güvenliğini sağlamaktır..

"ANAP-DSP-MHP" üçlüsü, geniş kitleleri mutsuz etmiştir.. İnsanların yarına dönük ümitleri ve güven duyguları yok edilmiştir..

"Yolsuzluk" konusuna gelince..

Dünya Bankası bulguları da, yerel araştırmalar da, Türkiye'de "İdare"nin ve "Siyaset"in, ciddi biçimde yasa ve ahlak dışı alışkanlıklar edindiğini gösteriyor..

"Rüşvet", "Nüfuz Ticareti", "Adam kayırma" gibi olgular, günlük yaşamın doğal parçaları olarak algılanıyor..

İktidara ortak olan partilerin, çeşitli bakanlıkları, siyaset rantının kaynakları biçiminde paylaştıkları biliniyor..

Bürokratik engeller ve kırtasiyecilik, "İdare"nin, başta girişimciler olmak üzere her kesimden, "Haraç" veya "Rüşvet" almasını sağlıyor..

Burada "Hukukun Üstünlüğü" değil, "Üstünlerin Hukuku" daha ağırlıklı görüntü vermekte..

Türkiye'de "Know-How" (Bilgi) değil "Know-Who" (Adamını bul) ilkesi daha geçerli..

"Görev Zararı" adı verilen kamu kaynaklı hortumlamalar ve gerçekten "Hortumlamalar", bütçeyi de, ekonomiyi de çökertti..

Sistem öylesine yalama oldu ki, ekonomiden sorumlu bir Devlet Bakanı'nın intihara teşebbüs etmesinin nedenleri bile araştırılmadı..

Bütün bunları Türkiye, ağır vergilerle, ağır iç ve dış borçlanmayla, İMF'ye bağımlılıkla ve yoksullaşma ile ödüyor..

Seçim kampanyası platformunda, "Yolsuzluk" konusu mutlaka gündemin önünde bulunmalıdır..

Eğer yolsuzlukların hesabı sorulmazsa, Türkiye daha derin yolsuzluklarla dolu bir yüzyıl daha yaşayacaktır..

ŞAKA

Gidenler ve gitmeyenler!

Erbakan'ı ve "Milli Görüş"ü "tehdit" olarak sunanlar, hep ne derdi?.

-Bunlar bir kere iktidara gelirse, bir daha gitmezler!.

Yaşanılan deneyler sonucu, kimin gidici, kimin "Hep Kalıcı" olduğu herhalde görüldü..

Cevap verin bakalım..

-Ecevit mi gitmezmiş, Erbakan mı?

ANAP'TA SONUN BAŞLANGICI

Erkan Mumcu AK Parti'de..

Erkan Mumcu'nun ANAP'tan ayrılıp, AK Parti'ye katılması, hafife alınacak bir olay değildir..

Kemal Derviş'in ne yapacağını derinine izleyen medya, Erkan Mumcu'nun AK Parti'ye katılmasını, neredeyse görmezden geldi..

Oysa "Erkan Mumcu Olayı", ANAP'ın bitişinin ve "Merkez"in AK Parti-DYP eksenine kaymasının ifadesidir..

Açık söyleyelim..

İMF veya Dünya Bankası, Türkiye'de halk kitlelerini, işçi ve memuru, emekçi kesimleri ne kadar temsil ediyorsa, Kemal Derviş de Türkiye'de "Sol"u o kadar temsil ediyor..

Oysa Erkan Mumcu, Türkiye'de Turgut Özal'la başlayan "Yenilenme"nin, "Değişim"in, "Liberalleşme"nin simgesi ANAP'ın, ruhunu temsil ediyor..

ANAP'ın, varlık sebebini hatırlayıp, kendine dönebileceği ümidiydi Erkan Mumcu..

Ama "Cilalı İmaj Devri"nin medyası, Leila ve Reina'dan başını kaldırıp, Mumcu'nun AK Parti'ye katılmasını göremedi..


2 Eylül 2002
Pazartesi
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED