T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bu Vatan Kimin? (3)

Bakalım yine dizgi bir yanlışı var mı diye dünkü yazıma bu kez gazetede göz atınca (söylemesi ayıp ama) son cümlelerde yer alan tespit doğrusu benim de hoşuma gitti! Bayağı güzel olmuş; eski Sabah yeni Vatan başyazarının gazetenin ilk sayısına yazdığı yazıyı "Daha özgür, daha zengin, daha temiz bir gelecek için bizi destekleyin ve cesaretlendirin. Kendimiz ve çocuklarımız için böyle bir geleceği inşa etmeye mecburuz" dileğiyle noktalamasını "Kendiniz ve çocuklarınız için bu kadarı yetmedi mi?" şeklinde yorumlamam doğrusu hiç de fena olmamış! Haksız mıyım, yetmedi mi?

Dün söylemiştim, bu Vatan olayı gerçekten de kötü bir şaka gibi bir şey... "Eski Sabah"ı (patron hariç) okurlara özgürlüğün kalesi gibi sunmaya çalışmak doğrusu çok eğlenceli... Eski Sabah'çıların kaleminden öyle tespit ve iddialar dökülüyor ki, insan gözlerine inanamıyor. Zafer Mutlu'nun altını çizdiği gibi gerçekten de hepsi birer "zeka parıltısı"! Bakın mesela Ruhat Mengi, basında "pre-Vatan" dönemi nasıl tarif ediyor: "Okuyucu okuduğu haberin doğruluk derecesinden emin olmadığı gibi, herhangi bir siyasi parti veya güç odağının etkisinden de emin değildi. Bir partiden diğerine en usta cambazdan daha ustaca atlayan siyasetçiler gibi, medya da açıkça siyasi yönlendirme yapıyor, istediği isimleri aklıyor, olayları çıkarları doğrultusunda verebiliyordu." (!) Siz söyleyin çok komik satırlar değil mi? Sanırsınız ki bu satırlar, eline Vatan'la birlikte kalem alan birisine ait. Sanırsınız ki, bu satırların yazarı tasvir ettiği sahnenin bir oyuncusu değildi. Yeri gelmişken unutmadan hatırlatalım: Köşeyazarının basının yaptığı kötülükler arasında saydığı "olayları çıkarları doğrultusunda vermek" misyonu ne yazık ki Vatan'da da aynen devam ediyor. Hatırlayın, Diyarbakır DGM'den Tayyip Erdoğan'ın siyasi geleceğine ilişkin geçen gün çıkan haber Vatan'ın birinci sayfasında eften püften birkaç haber arasında gargaraya getirilmek istenmiyor muydu?

İsterseniz başka yazarlara da kısaca göz atalım: Mesela Zülfü Livaneli'nin "Yeni Dönem" başlıklı yazısı. Livaneli, gazetenin ikinci sayısında yer alan bu yazısında "Laila'cılar"ı, "silikonlu varoş kızları"nı, "Poturu, şalvarı çıkaran, Armani, Zegna giyinmeye" merak saranları bir güzel haşlayıp ülkenin içine düştüğü "fetret" devrini bir güzel tasvir ettikten sonra bakın sözü aniden nereye getiriyordu: "İş öyle bir noktaya geldi ki Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman dayanamadı ve ahlâk yapımızın nasıl tahrip edildiğini anlattı." (!) Evet "aniden", hiç mi hiç yeri değilken, öylece kendiliğinden varılan bir sonuç olarak! Yazısına böyle "aniden" çıkıveren şaşırtıcı hatırlatmalar yerleştiren Livaneli ertesi gün belki yüz kez tekrarladığı yaşam öyküsüne ilişkin bakın ne tespitler yapıyordu: "Öyle ya; isyan duygumu yitirmedim, otoriteye baş kaldırma alışkanlığımı da."

Söylemiştim, Vatan'da Livaneli ile sırt sırta yer alan köşeyazarı Tuğce Baran adlı, benim cinsiyeti hakkında (yani erkek mi kadın mı) şüphelerim olan genç (?) bir yetenek. Belki hatırlıyorsunuzdur, bu imzayla Sabah'ın eki Günaydın'da karşılaşıyorduk. Aklına geldiği gibi yazan, serbest takılan bu kadın (?) köşeyazarı Vatan'da yayımlanan ilk yazısında haftanın her günü Livaneli ile sırt sırta yazmasına kendisi de şaşırmış olarak duygularını şöyle ifade ediyordu: "TRANSFER OLDUM!!! Yaaa... He he he... Beni de aldılar... Garip ama gerçek... Üstelik ana gazetede yazıyorum... Rüya gibi... İnanmakta ben de güçlük çekiyorum... Ama oldu valla..." Hadi madem ki bu konuya girdik, "Tuğçe Baran"ın 5. Sayfadaki köşesinde ülkenin içine düştüğü "ahlak bunalımı"ndan dert yanan Livaneli'yi çileden çıkaracak birkaç satırına daha yer verelim. "Tuğçe Baran", ülkede "sarışınlar"a ilişkin tavırları gözden geçirirken şöyle yazıyor: "Sarı saçlı mı o zaten aptaldır, cahildir, politik herhangi bir görüşü de tavrı da olamaz, aklı fikri 'fik fik'tedir..." Şaka değil, okur gözünde bu "Tuğçe Baran"ın cinsiyeti sahiden tartışmalı!

Lafı çok uzattık ama Vatan da bayağı bereketli toprakmış... Gazetenin ilk sayısında Sabah'tan "dış politika" (ama ne "dış politika"!) yazılarıyla tanıdığımız Sedat Sertoğlu'nun Abidin Dino'nun eşi Güzin Dino'nun "75'lik bir Fransız'a tutulması" hakkında kaleme aldığı düzeysiz "haber"den ve hemen ertesi gün Zafer Mutlu'dan gelen "İlk gün özrü"nden hiç söz etmeyin! (Mutlu'ya göre bu haber "ilk günün büyük yoğunluğundan ve karmaşasından" kaynaklanıyor ve Vatan'ın "yayın ilkeleri"ne hiç uymuyordu.) Vatan sadece köşeyazarları ve imzalı "dış dünya" haberleri açısından problemli değil; gazetelerimizin "Yaşam" başlığı altında sunduğu olurolmaz haberlerde de sorun çok. İsterseniz bu bahse ilişkin olarak da bir örnek verelim: Vatan'ın dünkü sayısının birinci sayfasında "Her Türk garson gencin rüyası!.." başlıklı okurları hiç mi hiç ilgilendirmeyen bir haber vardı. Anlatılan hikayeye göre, Bodrum'da bir otelde çalışan 26 yaşındaki bir genç, iki ay önce tatile gelen 72 yaşındaki Belçikalı bir öğretmen ile berabermiş ve aşıklar yakında dünya evine girecekmiş. Yani özetle, tatil yörelerinden gelen şu bildik hikayelerden birisi. Peki iyi de ya gazetenin attığı başlığa ne demeli? "Her Türk garson gencin rüyası!..." Yok canım, bu rüya "Her Türk garson"un değil, olsa olsa gözleri paradan başka birşey görmeyenlerin rüyası olabilir...

Ne diyordu Orhan Şaik Gökyay, "Bu Vatan Kimin?" sorusuna cevap olarak? Bu Vatan, "tutuşup kül olan ocaklarından (...) Alnına ışık vuranlarındır!"


10 Eylül 2002
Salı
 
KÜRŞAD BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED