T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Erdoğan artık yasaksız

Neler umut etmediler ki! Seçimler iptâl edilecek diye beklediler. Seçimler iptâl edilmese bile, Tayyip Erdoğan milletvekili seçilemeyecekti. Bu arada, hakkındaki çeşitli davalardan birinden mahkûm olup, siyasete toptan veda etmek zorunda kalacaktı. Derinden derine ona iktidarı teslim etmeyecekleri söylentilerini de yayıyorlardı.

Fitne

Ama, Diyarbakır 4 No.'lu DGM'nin Tayyip Erdoğan'ın avukatının itirazını kabul ederek, 312'den kaynaklanan mahkûmiyetini sicilinden silmesi, bütün hesapları altüst etti.

Erdoğan, başbakan olamayınca, partide bir hizipleşme doğacağı tahminleri de yapılıyordu. Kendilerini "Siyasal İslâm" uzmanı ilân edenler, Tayyip Erdoğan'ın yerine kimin başbakan olabileceğini yazıp çiziyordu: Abdülkadir Aksu; Vecdi Gönül; Abdullah Gül; Abdüllâtif Şener vs...

Sanki bir fitnenin tohumlarını ekmek arzusundaydılar.

Ama, işte, 4 No.'lu DGM'nin kararıyla bütün hayaller suya düştü.

Anayasa Mahkemesi kararı

6 Şubat 2002'de gerçekleşen 312'nci madde değişikliği ile, Tayyip Erdoğan'ın fiili, suç olmaktan çıkmıştı. Dolayısıyla 3 No.'lu DGM'nin bu durumu tesbit ederek, Erdoğan'a "temiz sicil" vermesi gerekirdi.

Ama, mahkeme, 312'nci madde kaldırılmadı gerekçesiyle, Tayyip Erdoğan'ın sicilindeki mahkûmiyeti silmeyi reddetti.

Öte yandan, Anayasa Mahkemesi de, Yargıtay Başsavcısı'nın başvurusu üzerine, Tayyip Erdoğan'ın, AK Parti'nin kurucu üyesi ve kurucu Genel Başkanı olamayacağını kararlaştırmıştı. Anayasa Mahkemesi, Tayyip Erdoğan'ın kurucu olamayacağı kararını, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olmamasına dayandırıyordu. Siyasi Partiler Yasası'na göre, sadece milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olanlar kurucu olabiliyor.

Anayasa Mahkemesi, 312'den mahkûm olan Tayyip Erdoğan'ın, milletvekili seçilmesinin mümkün olmadığını belirtiyordu. 6'ya 5 alınan bu kararda, Tayyip Erdoğan'ın, erteleme yasasından yararlanmadığının da altı çiziliyordu.

* * *

Peki, nasıl Hasan Celâl Güzel erteleme yasasından yararlanıyordu da, Tayyip Erdoğan'a bu hak tanınmıyordu?

Bu soruya cevap aranırken, gerekçe olarak, Erdoğan'ın cezasının, erteleme yasası çıkmadan önce infaz edilmesi gösteriliyordu.

İnfaz tarihi

Ama basınla ilgili erteleme yasasının kapsamını genişleten, miting, panel gibi toplantıları da erteleme kapsamına alan yasa, 22 Aralık 2000'de çıktığında, Hasan Celâl Güzel'in de cezası infaz olmuştu. (Hasan Celâl Güzel 16 Aralık 1999'da cezasını çekmeye başladı. 10 Mayıs 2000'de tahliye oldu)

Farklı muamelenin sebebi neydi?

Tayyip Erdoğan'ın infazı 26 Mart 1999 tarihinde başlamıştı. Erdoğan 24 Temmuz 1999'da tahliye olmuştu.

Anayasa Mahkemesi, basınla ilgili erteleme yasasının 3 Eylül 1999'da yayınlanmasından hareket ederek, "Bu yasa ilk gün, panel ve mitinglerde sarfedilen sözleri de ihtiva etseydi, Hasan Celâl Güzel bundan yararlanacak ve cezası ertelenecekti" diyor.

Güzel cezasını çekti ama, bu cezadan doğan hak mahrumiyetleri sürüyor. Hak mahrumiyetleri 3 yıllık deneme süresince ertelenir; yasada öngörüldüğü şekilde, 3 yılın sonunda da, (3 Eylül 2002'de) tamamen ortadan kalkar.

Yukarıdaki görüşleri savunan Anayasa Mahkemesi, "Hasan Celâl Güzel cezasını çekti diye yasadan yararlandırılmazsa, adalete teslim olmayıp kaçan insanı ödüllendirmiş olursunuz" diyordu. Hak mahrumiyetlerinin, (siyasi hak yoksunluğunun) ertelenmesi gerektiğini, 3 Eylül 2002'de de yasağın tamamen ortadan kalkacağını belirtiyordu: Hasan Celâl Güzel, bu karara göre hem siyasi parti üyesi olabiliyor, hem de milletvekili seçilebiliyor.

312'nci madde değişikliği

Anayasa Mahkemesi'nin 6'ya 5 verdiği karara göre, Tayyip Erdoğan ise, 24 Temmuz 1999'da tahliye olduğu için, 3 Eylül 2002'de çıkan yasadan yararlanamıyor.

Sırf tahliye tarihi yüzünden Hasan Celâl Güzel ile farklı bir uygulamaya muhatap kılınıyor.

Bu yüzden, kimse işin içinden çıkamıyordu: "Tayyip Erdoğan yasaklı mı, değil mi?" sorusu sürekli tartışılıyordu.

Aslında Anayasa Mahkemesi kararı orta yerde dururken, Yüksek Seçim Kurulu'nun, Tayyip Erdoğan'a milletvekilliğinin yolunu açmaması ihtimali kuvvetliydi.

Haksız bile olsa Anayasa Mahkemesi, Tayyip Erdoğan'ı, erteleme yasasından yararlandırmamıştı. Ama 4 No.'lu DGM'nin 312'nci madde değişikliğini göz önüne alarak verdiği karar durumu değiştirdi.

* * *

Anayasa Mahkemesi ile, 4 No.'lu DGM'nin kararı niçin birbiriyle çelişiyor? Anayasa Mahkemesi, Tayyip Erdoğan'ın milletvekili seçilemeyeceğini açıklarken, 4 No.'lu DGM, mahkûmiyeti sicilden nasıl düşürüyor?

Çünkü Anayasa Mahkemesi, Tayyip Erdoğan hakkındaki kararını, Ocak 2002'de verdi. 6 Şubat 2002'de, 312'nci madde değişti. Anayasa Mahkemesi, gerekçeli kararını daha sonra (19 Temmuz 2002'de) yazdı. Gerekçeyi yazarken, Ocak'ta aldığı karara bağlı kaldı ve 312'nci maddenin değişikliğini göz önünde bulundurmadı.

Bu sebebten dolayı, Tayyip Erdoğan'ın milletvekili seçilemeyeceğini kararın gerekçesine yazdı.

Diyarbakır 4 No.'lu DGM ise, doğrudan 312'nci madde değişikliğine göre, Erdoğan'ın sicilini temizledi.

Bu yüzden, "Anayasa Mahkemesi'nin kararı mı uygulanacak, yoksa 4 No.'lu DGM'nin kararı mı?" sorusu yanlıştır. Anayasa Mahkemesi'nin kararında 312'nci madde değişikliği göz önüne alınmamıştır.

Anayasa'nın 76'ncı maddesi

Nadir de olsa, bazı hukukçular, Anayasa'nın 76'ncı maddesine dayanarak "...ideolojik eylemleri tahrik ve teşvik suçundan hüküm giymiş olanlar, affedilseler bile milletvekili seçilemezler" görüşünü savunuyor.

Tayyip Erdoğan'ın suçunun, 76'ncı maddedeki tarife girdiği iddia ediliyor. Dolayısıyla, 4 No.'lu DGM'den temiz sicil alsa dahi, milletvekili seçilemeyeceği ileri sürülüyor.

Şimdi bu görüşün neden yanlış olduğunu izah edelim:

312'den mahkûm olanlar affedilseler dahi milletvekili seçilemezler ibaresi bulunmasına rağmen, Anayasa Mahkemesi, Hasan Celâl Güzel'in parti üyesi olabileceği ve milletvekili seçilebileceği kararını vermedi mi? Tıpkı ana ceza gibi, bu cezadan doğan hak mahrumiyetleri de ertelenir sonucuna varmadı mı?

Demek "affedilseler bile milletvekili seçilemezler" hükmü, erteleme uygulamasında geçerli değil. 3 yıl süren "iyi hal" sonucunda, memnu haklarını mahkemeden geri alanlar açısından da geçerli değil.

Peki, fiil, suç olmaktan çıkarsa, halâ siyasi yasağı sürdürmek nasıl mümkün olacak?

312'nci madde değişti ve ağırlaştırıcı unsur, suçun aslî unsuru haline geldi. Bugünkü kanun metnine göre, Tayyip Erdoğan'ın fiili artık suç sayılmıyor.

Kaldı ki Anayasa'nın 76'ncı maddesinde yer alan, anarşik ve ideolojik eylemleri teşvik ve tahrik ile, 312'nci madde, bire bir örtüşmüyor. 312'nci maddede, "Halkı kin ve düşmanlığa teşvik ve tahrik" cezalandırılıyor.

* * *

Bence Erdoğan'ın önünde engel kalmadı.

Çıkmayan candan umut kesilmez misâli, son ana kadar, daha kimbilir ne gibi oyunların peşinde koşacaklar.


10 Eylül 2002
Salı
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED