T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Listelere uğramayan adalet ve demokrasi seçimlerden de uzak

Anayasa'da, yasalarda değişiklikler yapıyoruz, AB'ye uyum yasaları hazırlıyoruz, insan hakları, özgürlükler ve demokrasi açığımızı kapatmaya çalışıyoruz ama asıl eksikliğimizin anayasa ve yasalardan önce beyinlerimizde olduğunu görmezden geliyoruz.

Evet bizim asıl eksikliğimiz demokrasi ve özgürlükleri toplum olarak henüz hazmedememiş, içimize sindirememiş olmamızdır.

Yasalardan önce demokrat beyinlere ve demokrat kafalara muhtacız. Kafalar demokrat olsa mevcut anayasa ve yasalarla da özgürlükleri ve insan haklarını koruyabilir sosyal barışı temin edebiliriz. Üstelik yüzyıllara dayanan köklü bir hoşgörü anlayışının birikimine sahip ender ülkelerden biriyiz.

Dedim ya eksik olan yasalardaki değil beyinlerdeki demokrasi ve hoşgörü. İşin en tuhaf yanı da demokrasiyi kökleştirmek isteyen ve bunun edebiyatını yapan başta siyasi partiler olmak üzere diğer ilgili kurumların da demokrasiyi sindirememiş olmasıdır.

Erken seçim kararı, aday listeleri, küskünler ve siyasetin merkezindeki gelişmeler demokrasiyi kökleştirmek isteyenlerin henüz kendilerinin totaliter ve baskıcı zihniyetten kurtulamamış olduğunu göstermiyor mu?

Her fırsatta seçmene ve parti teşkilatına saygıdan bahseden, parti içi demokrasiyi diline pelesenk edinmiş olan bazı partilerin adayları belirlemede gösterdikleri dayatmacı ve çıkarcı tavırlarını parti içi demokrasiyle bağdaştırmak mümkün mü?

Teşkilatına yaptırdığı önseçim ve temayül yoklamalarını beğenmeyip iptal eden siyasi mantığı hangi demokrasi anlayışıyla bağdaştırmak kabildir? Liderin beklentilerine uygun düşerse ne âlâ ama ters düşerse 'tu kaka', bu mu parti içi demokrasi?

Teşkilatın istediği olacak, ayrıca anket yaparak adayların halk nezdindeki gücünü test edeceğiz diyerek teşkilatı heyecanlandıran ve aday adaylarını koşturan partilerde bir de bakıyorsunuz ki önseçim, temayül ve benzeri usüller hiç kaale alınmamış. Bu yollarla birinci gelen adam ya listeye hiç konmamış ya da seçilemeyecek kadar arka sıralar atılmış; öte yandan temayülde arka sıralarda yer almış halkın teveccühünden nasibi olmayan isimler de ön sıralara kurulmuş. Soruyorsunuz filan adamı ön sıraya koymuşsunuz ama teşkilat sevmez halk tutmaz falan da her kes tarafından sevilir size oy da getirir, ne iş? Cevap ilginç, efendim öne çıkarılan aday merkez ilçe yahut büyük ilçede doğmuş, sona bırakılan sevilen aday da küçük ilçe de doğmuş! Yani büyük adamın doğum yeri küçük ilçe olduğu için cezalandırılmış, küçük adamın doğduğu ilçe büyük olduğu için ödüllendirilmiş! Ya da hiçbir açıklama yok, öyle uygun görülmüş efendim.

Bütün partilerde durum aynı. Sabık genel başkanını listeye almayacak kadar demokrat partiler bile var! Hatta barajı aşma imkan ve ihtimali olmayan partilerde bile durum aynı. Adaylar teşkilata ve seçmene saygı içeren bir yöntem yerine tamamen ahbab çavuş ilişkisine dayalı küskünler üreten bir yöntemle tespit ediliyor. Bu da gösteriyor ki özlenen demokratik anlayış henüz partiler tarafından hazmedilmiş değil.

Bu adaletsizliğe siyasi partiler kanununun müsait olduğu doğru, ama liderler isterlerse pek ala demokratik yöntemleri hayata geçirebilirler.

Ben bunun için senelerdir "önseçimsiz tercihli sistem"i her fırsatta gündeme getirmeye çalışıyorum.

Sistem kısaca, genel merkezin aday adayları içinden seçim bölgesindeki milletvekili sayısının iki katı ismi belirleyip YSK'ya vermesi, bu isimlerin sıralama olmaksızın oy pusulalarına alfabetik olarak yazılması, seçmenin evet mührünü önce partinin sonra da tercih edeceği adayın önündeki yuvarlağa basması, en çok tercih alanın birinci takip edenin ikinci ve böylece sıranın da halk tarafından belirleneceği bir yöntem. Bu yöntem seçim yasasındaki önseçim maddelerinin iptali ve 5 maddede küçük bir değişiklik ile sağlanacak son derecede pratik bir çözüm. Bu yönteme göre hareket edilseydi bugün küskünler diye bir grup oluşmazdı. Hem bütün milletvekillerini hem de yenileri oy pusulasına yazardınız, vekiller mecliste imza toplamak yerine gider halktan oy toplamaya çalışırdı, küskün müskün de çıkmazdı. Yukarıdaki haksızlıklar da yaşanmazdı. Mevcut sistem halkı seçici yapmadığı için vekiller hala Ankara'dalar ve seçimi erteletme sevdasındalar.

Her neyse aday listelerinde gördük ki siyasi partilerin hemen hepsi parti içi demokrasinin sadece edebiyatını yapıyorlar sıra uygulamaya gelince yanına bile uğramıyorlar.

Bazı liderler öyle de kurumlar kurullar çok mu farklı. Bir yandan özgürlüklerin genişletilmesi için AB'ye uyum yasaları çıkarıyoruz öte yandan bir eski başbakanı, kimi siyasileri, adayları ve hatta iktidara yürüyen bir partinin genel başkanını seçimlere sokmamak için ihtarlar yazıyor yasakları öne çıkarmaya çalışıyoruz.

Dedim ya bizim toplum olarak yasalardan önce demokrat beyinlere ihtiyacımız var. Önce beyinlerin kafaların içi demokrasiyi içine sindiresi lazım.

Bu olmadan çıkarılacak yasalarla bir yere varılması mümkün mü?


15 Eylül 2002
Pazar
 
Resul Tosun
RESUL TOSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED