T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Huzura doğru, mertçe...

Dönüşü olmayan ve partileri halkın önüne zorunlu olarak koyan bir atmosfere giriyoruz:

3 Kasım seçimleri...

Bu seçimlerde, benim ilgimi çeken, AK Parti olmaktadır...

Ne de olsa, AK Parti'nin genel başkan ve yönetici kadrolarının yüzde 70'i benim otuz yıllık "arkadaşlarım"dan oluşuyor, öyle ise bu parti hakkında, söyleyecek sözümün olmasını gerekli kılıyor.

Bir kerre, genel başkan Sayın Erdoğan'ın "aday olur, olmaz" tartışmalarının sürdüğü bir ortamda, genel başkanın yaptığı veya kontrol ettiği liste sıralaması ve aday tesbitindeki "isabetli kararı"nı sağduyu içinde, objektif bir kıstasla değerlendirmek gerekirse, ilerisi için "müsbet" bir puan olarak görülüyor.

AK Parti, çetin ve tenkitçi rakiplerle seçime giriyor ve ilk olarak, "ampulü" TBMM'ye taşıyacak olması, nasıl bir "ışık hüzmesi" ile parlamenter hayata renk katacağını ortaya koyacaktır.

Amma, gördüğümüz kadarı ile, adayların sıralamasından çok, listelerde yer alan kişilerin, ilk anda beyan ve ifadeleri ile, halkın beklediği "temiz toplum ve temiz siyaset" ilkelerini şiar edinip, en az genel başkan kadar şeffaf ve berrak bir gelecek için, geçmişten gelen temel değer ve inançlarını da şaşmaz kurallar içinde, geleceğe umut ve ışık saçacak bir yapı oluşturmasını gerekli kılıyor.

İlk anda, bütün adaylar; mal varlıkları, temel değerleri ve hayatları boyunca elde ettikleri mal ve mülkleri, açık ve net bir biçimde sergilemeleri ve seçildikten sonra, fırsat eşitliği ve dengeli kalkınmada paylaşımcı bir yön ve yöntemden asla şaşmayacaklarını deklare etmelidirler.

Siyaset, zor bir "zenaat" olduğu bilincinde, geçmişten gelen -varsa- yanlış alışkanlıklarını terkle, partilerinin adına yakışır bir "aklık-paklık" çizgisinde politika üretmeli, o eski "politika, eşittir entrika" yakıştırmacasını silip atmalılar ki, rakip partilerin hiç biri onların üzerinde bir leke veya siyah noktayı bile, "habbeyi kubbe yapan zihniyet"le işbirliği içinde, birinci parti olmanın rekabeti arttıran havasına bir katre ket vurmayı da, denemiş olacakları şüpheden arıdır.

Kırk yıllık "Fatihli" olduğumuz gibi, yirmi beş yıllık da, "Fındıkzade"liyiz. Bu yaştan sonra, hiç bir kimse karşımıza çıkıp da, "Sayın Albayrak yıllarca seçim meydanlarında nutuk atıp, adil düzen istemiştin. Şimdi eski arkadaşların bir çok dümenler çeviriyor, bunun vebalinden nasıl kurtulacaksın?" diye bir soruya ve yakıştırmaya muhatab olmak istemiyorum:

AK Parti lideri, bütün geçmişi ve icraatı dört buçuk yıllık "İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı"ndaki eserleri ile bir döneme damgasını vurmuş bir kişi olarak, partisine girmiş ne kadar aday, mebus ve belediye başkanı varsa, tümünün icraat ve çalışmalarını gözönünde bulundurmalı ve "yumuşak karnı" varsa, onu daha şimdiden tedavi veya karın kaslarını kuvvetlendirici tedbirleri alması gerekir ve "danışmanları"da ona gereken bilgileri vererek, "imtiyazsız, sınıfsız bir toplum" için değil genel seçimleri, bir buçuk yıl akt edilecek "yerel seçimleri"nde gereken nasibini almaya hak kazanmalıdır.

Zira AK Parti lideri nasıl ki, yerel yönetimdeki performansı ile Türkiye'de "bir numaralı parti"yi kurup, halkın önüne geçmişse, bundan sonra da genel seçimlerde göstereceği başarı ile, bir kerre daha yerel seçimlerin üzerine damgasını vurmuş olmanın ipuçlarını yakalayıp, yerele hakim olan genele, genel hakim olan da yerele hakim olup, hak sahibliği yapabilir, diyerek, dikkatleri hiçbir ihtimal ve ihmalden uzak tutmamalıdır. Ki, gördüğümüz kadarı ile, halkın sevgisini kazanmış, genç neslin umudu olmuş bir "yeni lider" milletin umutlarını boşa çıkarmayacak bir feraset ve dirayete imza atacak güçtedir.

Yalnız, bir de rakip partiler ve eski "politika arkadaşları"nın ayrı kulvarda baş gösteren koşuları, onun herhangi bir hata veya yanlış oyun kuralıile sahneye çıkması, asla affedilmez ve anında değerlendirilip karşısına "imha edici plan"larla çıkartılır, havasını teneffüs etmekteyiz!

Bu kokuşmuş ve mundar düzen içinde, politika yapmak, bir feraset ve kıyaset meselesidir!

Yoksa, öyle parlamento dışı veya sandık harici metodlarla hiç bir halk hareketinin önü alınamaz! AK Parti de bu yolda, Türkiye'nin önünü açacak bir "demokratik hareket ve sosyal barış" imtihanı ile başbaşadır.

Tesbit edilen adayları, bu hususta çok hassas ve direnç sahibi olarak, gelecek her türlü sadme darbe ve baskıya hazırlıklı olmalılar!

Notlar: 1) Dostum Ali Bulaç, "Bilgi ve Düşünce" adlı aylık bir bilim ve düşünce dergisi çıkartıyor, başarılar dilerim! Selâmlar...

2) Nizip'ten Sayın Şaban Yıldız'a: Kim ne yaparsa, amel defterine yazılır ve kim ne isterse, Cenab-ı Hak ona verir ve sonra da hesabını sorar, endişe etmeyiniz! Selâmlar...

3) Samsun'dan edebiyat öğretmeni Sayın Recep Seyhan'a; tenkit ve tahlilleriniz için teşekkürler. Edebiyat hocası değilim, araştırmacı-yazarım. Bu sakımdan, keşke imkanım olsa da bir "musahhih-sekreter" tutup, yazılarıma bir şekil verebilsem! Sizin gibi İmam-Hatipli bir "edebiyat hocası" ile çalışmak ne güzel olurdu! Bahs ettiğiniz yazarların hepsinin birer sekreteri ve hepsi de, sizin 657'ye göre aldığınız maaş kadar maaş alırlar/Selâmlar...


www.sadikalbayrak.com

15 Eylül 2002
Pazar
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED