|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
ALİ GÖÇER
İkincisi de ne yazık Şehir Tiyatroları'nda yaklaşık 60 yıldır kendine yer bulamamış Necip Fazıl Kısakürek'in Bir Adam Yaratmak oyununun provasını izleme heyecanı yaşadım. Öncelikle Şehir Tiyatroları Yönetimi'ni, tüm olumsuz çevre baskılarına ve spekülasyonlara aldırmadan sanatın, sanatçının ve bu ülkeye ait her değerin yanında olmak gibi bir duruş sergilemedeki vizyonları için kutlamak isterim. Necip Fazıl'ın oyunları özellikle de Bir Adam Yaratmak çağdaş bir oyun. Bu oyun cumhuriyet dönemi tiyatrosunda düşünsel bir psikolojik dramanın ilk ve en güzel örneklerinden biridir. Oyunun tiyatrodaki yeri, felsefi bakış açısı kuşkusuz yeniden tartışılacaktır. Ben oyunun prova aşamasında bile insanı sürükleyip götüren birkaç yönüne değinmek istiyorum. Bir yönetmenin oyunu öncelikle iyi okuması gerek. Yani texti alıp satır satır okumaktan söz etmiyorum. Oyunun anlatmak istediği düşünceyi anlamak, oyunun atmosferini kavramak ve alt metin çözümlemesini iyi yapmak gerekiyor. Bu çerçevede Yönetmen Mahmut Gökgöz'ün oyuna hakim biri olduğu anlaşılıyor. Zor bir oyun olan Bir Adam Yaratmak doğru bir adres tarafından yönetiliyor anlaşılan. Ancak Necip Fazıl'ın bir yazar ve düşünce adamı olarak ortaya koyduğu ve bütün çilelerin Tanrı'ya giden yolda yaşanan serüvenler olduğu ve bu doğrultuda düşünsel tezini açımlayan temel cümlelerinin olduğu ve cümleler üzerinde fazla müdehaleci olmamak gerektiğini kabul etmek gerek. Oyunun dokusu bozulmadan tabiî ki dramaturgi çalışması ve yönetmen yorumlaması yapılabileceğinin farkındayım. Bu konuda yönetmenin hassas davrandığı kanısındayım. Öte yandan oyunun neredeyse tek başına omurgasını oluşturan Hüsrev karakterini oynayan S. Bora Seçkin'in şaşırtıcı biçimde iyi bir performans sergilediğini söylemeliyim. Dramatik kurgudan çok oyunun iç gerilimi ve Hüsrev'in zihin çilesinin yansıtılması üstüne kurulu olan oyunda bu yükü Bora Seçkin oldukça başarılı biçimde taşıyor. Öteki oyuncuların oyuna katkıları, ustalıkları ölçüsünde yansıyacaktır bundan kuşkum yok. Bu halde kaba haliyle yapılan provanın bile böylesine etkileyici oduğunu düşününce insan heyecan duyuyor. Dekor, ışık, kostüm, müzik, izleyici gibi faktörlerin oyuna katılmasından sonra replikler de yerli yerine oturacak. Oyuncu ezberleri tamamlanancak ve oyuncular oyun sahneler gibi değil, oyunu yaşar gibi oynamaya başlayacaklar. İşte o zaman çok daha çapıcı hatta sarsıcı bir çalışmanın ortaya çıktığını göreceğiz. Umarım öyle olacak. Bu oyuna çoğunluğun bakmak istediği gibi ölüm korkusunu sabit bir fikir haline getirmiş marazi bir beynin çilesi olarak bakmak yanlış bence. Entelektüel bir varoluş ve yaratılış serüveni üstüne insan aklının sınırlarını zorlayan soylu bir yüreğin ve kaliteli bir beynin koca dünya içindeki onulmaz yalnızlığını anlatıyor oyun. O yalnızlık serüveni içinde adeta Tanrı'yla hesaplaşmaktan Tanrı'ya mutlak teslimiyete doğru bir yol izliyor. Bu yolda Hüsrev karakteri çevresindeki yapay insan görüntülerine çıkar çetelerine, modern dünyanın teknik imkanlarını bireyin yatak odasına kadar götürerek mahremiyet duygularını zedeleyen ve hayatı koca bir mahkumiyete dönüştüren güçlere karşı umursamaz bir yalnızlık içinde gülümsüyor. Hüsrev'in trajedisi budur. Yönetmenin bunu iyi okuması bu oyunu çözümlemede bence bu ekseni iyi kollaması gerek. Hüsrev'in düşünsel çilesi ve yaratılışın sırrını kurcalamaya ilişkin insanı deşelemesi ve aklın sınırlarına varıştaki dehşet duygusunu Bora Seçkin'in yüksek bir performansla sergilediğini gördüm. Oyun insanlık kavrayışının tarih boyunca çok zorlandığı kader kavramını deneysel olarak örneklere açıklıyor. Bu derin tahlillerde izleyicinin kaçıracağı sözcükler ya da cümleler oyunu anlamada önemli gedikler açabilir. Bu açıdan da ses düzeni ve Hüsrev karakterinin diksiyonu özellikle altı çizilecek bölümlerde daha dikkatli olmalıdır. Hüsrev karakterini oynayan Bora Seçkin seyirciye oynamadan ve oyunculuk imkanların dışsal bir sergileme alanı görmeden içsel bir yaşama ve o derin acıyı duyma derinliğini sahneye taşımayı sürdürürse sanırım çok kaliteli bir çalışma çıkacaktır ortaya. Gördüğüm prova çalışmasında Bora Seçkin'in bu içselliği yakaladığı kanısına dair güçlü bir izlenim oluştu bende. Umarım bu tarzı daha da derinleştirir.
Bu oyunu izlemek için kendi adıma 2 Ekim'i daha bir heyecanla bekliyorum.
|
|
|
|
|
|
|