T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

P O L İ T İ K A
Seçime dinamit

Yargıtay 8. Dairesi'nin, AK Parti lideri Erdoğan'ın adli sicilini silme kararını yok sayması "yargı bağımsızlığını" tartışmaya açtı. Bu girişimlerin seçimleri erteletmeye çalışan lobinin işine yaradığı belirtiliyor.

Seçimi erteletme lobisinin siyasi kaos çabaları devam ederken, Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin AK Parti lideri Tayyip Erdoğan aleyhinde verdiği karar kafaları karıştırdı. Ancak Erdoğan'ın miletvekili adayı olup olmayacağına ilişkin son karar çarşamba günü YSK tarafından verilecek.

Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun, Diyarbakır 4 No'lu DGM'nin "Erdoğan'ın adli sicil kaydının silinmesi" yönündeki kararına karşı, "usule aykırı olarak" yaptığı itirazı inceleyen Yargıtay 8. Dairesi, "4 No'lu DGM kararının yok hükmünde" olduğu kararını verdi. 8. Daire ayrıca, Erdoğan'ın sicil kaydının silinmesi istemini reddeden Diyarbakır 3 Nolu DGM'nin kararını da "oybirliği" ile onadı.

Naci Ünver'in başkanlığında, üyeler Kubilay Özkan, Serpil Çetinkol, Zeki Aslan ve Hamdi Yaver Aktan'dan oluşan heyetin, dün yaptığı iki saatlik oturumda alınan kararı Başkan Ünver açıkladı. Ünver, Diyarbakır 3 Nolu DGM'nin, Erdoğan'ın adli sicil kaydının silinmesi isteminin reddine ilişkin kararının onandığını, Erdoğan'ın, Diyarbakır 4 Nolu DGM'ye yaptığı itiraz başvurusunun "temyiz" olarak kabul edildiğini ve "adli sicil kaydı silinmeli" kararının "yok hükmünde olduğunu" açıkladı. Ünver, 3 No'lu DGM'nin "duruşmalı" karar vermesi gerektiğini, kararın yönteminin yanlış olduğunu ancak, sonucu doğru olduğu için onandığını söyledi. Kararda, "TCK'nın 312/2. maddesindeki değişikliğin, Erdoğan'ın eylemini suç olmaktan çıkarmadığı" öne sürüldü.

YSK'yı etkileme çabaları

Ancak hem başvuruya, hem de 8. Daire'nin kararına hukukçulardan sert tepki geldi. Siyaset kulislerinde 3 Kasım seçimlerinde barajın altında kalacakları endişesiyle bazı partilerin seçimleri erteletmek için "her yola" başvurdukları konuşulurken, Kanadoğlu'nun "usule aykırı" başvurusu ve Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin kararı, "adaletin siyasetin etkisinden kurtulamadığı" yorumlarına neden oldu.

Erteleme yasası ve TCK'nun 312. maddesinde yapılan değişiklik sonucunda Erdoğan'ın mahkumiyetine neden olan fiilin suç olmaktan çıktığı halde Kanadoğlu'nun hem Yargıtay'a hem de kişisel olarak Yüksek Seçim Kurulu'na başvurması, "Erdoğan'ın siyaseten cezalandırılması girişimi" olarak yorumlandı. Bu girişimlerin seçimleri erteletmeye çalışan lobinin işine yaradığı belirtiliyor. Kararın, YSK'yı etkilemeye yönelik olduğu öne sürülüyor.

Son sözü YSK söyler

AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hayati Yazıcı, Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin kararının siyasi nitelik taşıdığına inandığını, kararı Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda temyiz edeceklerini bildirdi. Erdoğan'ın milletvekili adaylığı konusundaki kararı YSK'nın vereceğini hatırlatan Yazıcı, şöyle dedi: "Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin kararı kendiliğinden hüküm ifade etmez. Bu kararın hüküm ifade etmesi için yerel mahkemeye gönderilmesi ve yerel mahkemenin yeniden karar vermesi gerekir. Yerel mahkeme ilk kararında direnme hakkı da bulunmaktadır. Bu nedenle Yüksek Seçim Kurulu önündeki sabıka kaydına göre karar verir. Sabıka kaydı da YSK'nın önünde durmaktadır."

Av. Tuna: Yargı barajı kuruldu

Hukukçular Derneği Başkanı Av. Hüsnü Tuna Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin Erdoğan ile ilgili olarak verdiği kararın "siyasi" olduğunu belirtti. Erteleme yasası ile devletin, bir başvuru olmadan bile Erdoğan'ın adli sicildeki kaydını silmesi gerektiğini ifade eden Av. Tuna, "Bu nedenle Yargıtay'ın tasarrufu siyasidir. Söz konusu kararın ceza hukukunda ve ceza hukuku usülünde izahı yok" diye konuştu.

Başsavcı Kanadoğlu'nun 4 No'lu DGM'nin verdiği kararı temyiz yetkisi bulunmadığını belirten Tuna, "4 No'lu DGM'nin verdiği karar kesindir. Kesin kararın temyizi olmaz. Bunun usülde yeri yok. Seçim yasasında bulunan yüzde 10'luk barajı yanında, adeta bir de yargı barajı ortaya çıkmıştır" dedi.

Bu arada, Yargıtay 9. Ceza Dairesi de, Murat Bozlak ile Akın Birdal hakkında Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin "memnu haklarının iadesi" kararını bozdu. Mahkeme, yeniden karar verecek.

Prof. Kuzu: Başsavcı usule uymadı

Anayasa Hukuku Profesörü Burhan Kuzu da, kararı şöyle değerlendirdi: "Diyarbakır 4. No'lu DGM'nin kararı kesindir. Bu karar karşısında Yargıtay'a gitme yolu yoktur. Başsavcı yetkisi dahilinde olmayan bir yola başvurmuştur, usulsüzdür. Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nin kararı da yok hükmündedir. Adli Sicil Kanunu'nun 8. maddesinde, adli sicilden silmek için davanın görüldüğü mahkemeye başvurulmasını içeriyor. 4 No'lu DGM de Adli Sicil'deki kaydın silinmesine karar vermiştir. CMUK'un 343. maddesinde, verilen kararın kesin olduğu belirtilmiştir. Adalet Bakanı bazı durumlarda Yargıtay Başsavcısı'ndan -ancak sanık lehine- Yargıtay'a götürmesini isteyebilirdi. Böyle olmadı. Eğer Yargıtay'dan kişinin aleyhine bir karar çıksa bile bu karar kişiyi etkilemez, durumunu değiştirmez. Adli Sicil'deki kayıt silinmiştir. İş bitmiştir. Biten işin neyini koşturuyorlar? Bu hukuk dışı yola başvurmaktır. 8. Ceza Dairesi'nin Mehmet Kutlular hakkında verdiği bir karar vardır. Kutlular da 312. maddeden ceza aldı. Yargıtay bu kararı bozuyor. Ve diyor ki Ankara DGM'ye, 'Sen bunu yeniden yargılama, çünkü suç olmaktan çıktı. TCK'nın 2. maddesine göre bunu değerlendir.' Ve böyle de yapılıyor. Aynı durum Erdoğan için de geçerlidir. Diyarbakır 4 Nolu DGM kararını buna dayanarak vermiştir."



17 Eylül 2002
Salı
 
Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED