|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
11 Eylül hâdisesi İslâmî Şiddet ve/veya İslâmî Dehşet (terör) olarak tanımlanınca, İslâm ve şiddet ya da dehşet lafızlarının, yani bir iyi ile bir kötünün yanyana gelmemesi, getirilmemesi mümkün olabilir mi? Olamaz! O halde şu suâle cevap aranmaya başlanır: Nasıl olup da İslâm Dini, şiddet ve dehşetin kaynağı haline gelebiliyor? Gerçekte bu dinin mensuplarını böylesine şiddet ve dehşet ehli kılan nedir? Bu denli köklü bir şiddet ve dehşetin zuhûru için sırf bir inanma ya da düşünme biçimi tek başına iknâ edici bir sebep gibi görünmediğinden/gösterilemediğinden, üstelik bir de bu saymaca mevzûları kendisine iş edinenler arasında müslüman kimseler de bulunduğundan, ister istemez bu şiddetin ardında "itikadî" değil, "sosyal ve iktisadî" nedenler aranmaya başlanıyor ve tabiatıyla hemen de bulunuyor: İslâm dünyasının geri kalmışlığı. YANİ İslâm dünyası iktisaden geri kaldığı içindir ki bu yoksul insanlar zengin güçlere (Batı'ya, bilhassa Amerika'ya) karşı şiddete başvuruyorlar ve -Filistin halkının gördüğü kaba zulüm örneğinde olduğu gibi- kimi haklı gerekçeleri de vesile edinerek bu şiddet ve dehşeti hem sürekli hale getiriyorlar, hem de her geçen gün -11 Eylül örneğinde görüldüğü gibi- bu şiddetin miktarını artırıyorlar. İmdi, bu akılyürütmeyi bir özetlemeyi deneyelim: Ortada bir İslâmî Şiddet/Dehşet olduğu kesin ve fakat sebep İslâm'ın kendisi (itikad) değil, bilakis bu dinin mensuplarının yoksulluğu ve geri kalmışlığıdır. Şöyle dense: - Eğer ortada bir İslâmî Şiddet/Dehşet varsa, bu şiddetin sebebi acaba niçin İslâm'ın bizzat kendisi olmasın?!? Nitekim bu terkipte zaten şiddet sözcüğü İslâmî olmakla niteleniyor değil midir? Önce şunu belirtelim: Bu tartışmaya taraf olanlar, daha doğrusu İslâmî Şiddet/Dehşet olgusunu ciddiye alanlar açısından, son tahlilde bir itikad olmak itibariyle İslâm'ın kendisini sebep olarak ilan etmekte herhangibir fayda mülahaza edilmemektedir. Çünkü bu terkibi ısrarla işleyenlerin amacı esas olarak itikadî değil, bilakis siyasî ve iktisadîdir. Bu bakımdan bir itikadı/bir dini bu tür yollarla zayıflatmak istemelerinde dinî (itikadî) bir amaç yoktur. İkincisi, bir itikad olarak İslâm, üzerinde hesap yaptıkları coğrafyanın kolay kolay yok edilebilir dominantlarından değildir. Binaenaleyh doğrudan din'in kendisini suçlamakta herşeyden evvel aklî (stratejik) bir fayda bulunmamaktadır. Bu propaganda saldırısında Batılılar açısından dinî ve aklî sebepler olmadığı kabul edilse bile, her halukârda hissî (psikolojik) nedenlerinin olabileceği akla gelebilir ki bu ölçekteki bir tartışmanın birincil taraftarlarının hissî davranacağını varsaymak değil sadece siyaset, tarih de bilmemek demektir. (Kimbilir belki bir vesileyle şu meşhûr "tarihî düşman" nitelemesinde yer alan tarihî sözcüğünün ne kadar kolaylıkla siyasî/iktisadî sözcükleriyle yer değiştirebilir olduğunu bahis mevzû edebiliriz.) Bu tartışmanın İslâm dünyası dahilindeki taraftarlarına gelince, ekseriyet itibariyle en nihayet kendileri de müslüman olduklarından, olmayanları da en azından mensubu bulundukları halkın hassasiyetlerini açıkça rencide etmek istemediklerinden, bu kimseler de dinî ve dinî değilse hissî, şayet hissî dahî değilse aklî sebeplerle bir itikad olarak İslâm'ın kendisini suçlayamazlar, suçlamazlar. Bu takdirde geriye kalan tek seçenek, İslâm'ın yanlış yorumlandığını söyleyip İslâm'ın kendisini değil, onun yanlış yorumlarını suçlu ilan etmektir ki dikkat edilirse yapılan da esasen budur. [Biraz olsun murakabe haysiyeti olan zevât, İslâmcılarımızda Müslümanlığı savunmak adına kolaylıkla bu dinin mensuplarını (müslümanları) suçlamak, din yerine dindar insanları feda etmek gibi bir mantık ve üslûb zaafının bulunduğunu farketmekte zorlanmayacaklardır.] "İslâm'ın yanlış yorumu" şeklindeki açıklama, İslâm-Şiddet tartışmaları yerine İslâm dünyasının geri kalmışlığı (İslâm mâni-i terakki değildir) tartışmalarına tatbik edilirse şu sonuçla karşılaşmak kaçınılmazdır: "İslâm Dünyasının geri kalmışlığının nedeni İslâm değil, İslam'ın yanlış yorumudur!" 1) "İslâmî Şiddet'in nedeni İslâm dünyasının geri kalmışlığıdır/İslâm dünyasının geri kalmışlığının nedeni İslâm'ın yanlış yorumudur/O halde İslâmî Şiddet'in nedeni İslâm'ın yanlış yorumudur." 2) "İslâm yanlış yorumlanmasaydı geri kalınmazdı/Geri kalınmasaydı şiddete başvurulmazdı/O halde şiddeti önleyecek ve İslâm dünyasını geri kalmaktan koruyacak yeni ve doğru bir yoruma ihtiyaç var." Sizce bu akılyürütme nasıl sonuçlanır dersiniz?!?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |