|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yazımıza önemli birkaç soruyla başlamak istiyoruz: Acaba Pamukbank'ın satışıyla ilgilenen bir medya patronu var mı? Varsa, bu medya patronunun gazetesinin genel yayın müdürü (Hani "Devlet" diye adlandırılan gazetenin genel yayın müdürü) geçenlerde Ankara'ya gidip tam 4 saat Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu Başkanı Engin Akçakoca ile görüştü mü? Engin Akçakoca, bu genel yayın müdürü aracılığıyla, üst kademede görev yapan bir komutandan randevu alıp destek istedi mi? Aynı genel yayın müdürü, Danıştay üyelerine "Devletten yana tavır almalısınız" telkininde bulundu mu? Bu telkinlerin yanısıra başka ne gibi konuşmalar cereyan etti? BDDK-RTÜK
Yukarıdaki sorularıma cevap veren çıkarsa, bağımsız kurulların sakıncaları da daha iyi anlaşılır. Bağımsız kurulu, siyasetin tesirinden arındırıyorsunuz ama, bu defa farklı etkenler devreye girebiliyor. Meselâ "Güç bendee!"diyen büyük bir medya patronu... Bu arada, BDDK'ya gönderdiğimiz ve bir nüshasını da muhafaza ettiğimiz 23 Temmuz 2002 tarihli uyarı mektubunu sütunlarımıza almak isteriz. Engin Akçakoca'ya, RTÜK Yasası'ndaki değişikliği, Cumhurbaşkanı'nın veto gerekçesini (18.6.2001), Nisan 2002'de, Sezer'in veto gerekçesine kulak asmadan kanunun Meclis'ten aynen geçirildiğini anlatıyor ve özetle şu görüşleri dile getiriyordum: "...Yeni RTÜK Yasası'nda 29'uncu madde değiştirilmiş, (e) ve (d) bentlerindeki hisse oranının yerini % 20'lik izlenme oranı alırken, kamu ihalesine girme yasağı kaldırılmıştı. Cumhurbaşkanı, 18.6.2001'de bu değişikliği veto ederken, 'düzenlemelerin, özellikle büyük sermaye gruplarının televizyon ve radyoculuk alanında tekelleşmelerine olanak yaratacak içerikte olduğunu' belirtiyor 'televizyon sahibi bir kişi ya da sermaye grubunun kamu ihalesine girmesinin, medya gücünün kullanılması sonucunda, haksız rekabete yol açacağını' şöyle vurguluyordu: "Ülkemizde olduğu gibi, henüz demokrasisi yeterince gelişmemiş, sağlam temellere oturmamış, özelleştirmesini tamamlayamamış ülkelerde, medyanın devlete karşı taahhüde girmemesi, yaşamsal önem taşıyan bir ilkedir. Devletle ticari ilişkilere giren medya sahiplerinin, siyasi iktidar lehine yayın yaparak, ya da tam tersi baskı oluşturarak kamu ihalelerini alma avantajını sağlayabileceği kuşkusu, yukarıda sözü edilen ilkenin korunmasının ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Serbest piyasa ekonomisinin en büyük özelliği, rekabet ortamının yaratılmasıdır. Birçok radyo ve televizyon kuruluşuna sahip olan kişi ya da sermaye grubuna, kamu ihalelerine girebilme hakkının tanınması, bu özellikle de bağdaşmamaktadır... İhaleye girme yasağının kaldırılmış olması, kamu yararı açısından çok ciddi sakıncalar doğurabilecek bir gelişmedir." Kanun boşluğu
Akçakoca'ya yazdığım mektupta, veto edilen kanunun Nisan 2002'de yeniden ele alındığını ve Meclis tarafından aynen benimsendiğini anlatıyor, bunun üzerine Sezer'in, Anayasa Mahkemesi'ne, veto gerekçesine benzer bir gerekçeyle başvurduğunu, sahipliği düzenleyen ve ihale yasağını kaldıran 29'uncu maddenin (e) ve (d) bentleri hakkında yürürlüğü durdurma kararını mahkemeden aldığını hatırlatıyordum. Mektubumu, kanunî boşluktan yararlanmak isteyenlerin bulunduğunu söyleyerek, şöyle tamamlıyordum: "Kanunî boşluktan yararlanarak, eski kanunun yasaklayıcı hükümlerinin yürürlükten kalktığını ileri sürerek, Pamukbank'ı almak isteyen televizyon sahipleri var. Cumhurbaşkanı'nın veto gerekçesi ve Anayasa Mahkemesi'nin kararı göz önünde bulundurulduğunda, bir medya patronuna, Pamukbank ihalesine girme imkânı vermek, muvazaaya ve kanuna karşı ihaleye göz yummak anlamına gelir. Böyle bir yanlışa düşmeyeceğinizi umut ederek, 'Bilmiyorduk' denilmesini engellemek için size bu yazıyı gönderiyorum." Kartel dağıldı, güç parçalandı. Star; Çukurova Grubu; Dinç Bilgin ve Turgay Ciner; Doğan Grubu. Şimdi birbirleriyle yarışıyorlar! Kısacası, rekabet filizlendi. Çalışanlar biraz rahat nefes almağa başladı. Digitürk çok sayıda bilgiyi, haberi, denetimsiz (çıkar eleğinden geçirmeden) nisbeten objektif bir biçimde bizlere ulaştırıyor. Gelin görün ki, 1 nolu elemanını, (genel yayın müdürünü) Ankara'ya gönderen patron, asıl Digitürk ve Turkcell ile ilgiliymiş. Büyük patron, Pamukbank ve Yapı Kredi'den sonra ağzı sulanarak; iştiraklere sıra gelmesini bekliyormuş. Kurt iştahı
Meşhur, kırmızı şapkalı kız kitabını hatırladım. -Senin gözlerin neden bu kadar büyük? -Çıkarlarımı daha iyi görmek için. -Senin ellerin niçin bu kadar iri? -İnsanlar hakkındaki iftiraları daha rahat yazabilmek için. -Ya ayakların? -Rakiplerimi tekmelemek için. -Ağzın neden böyle? Hele dişlerin.. -Menfaatimi zedeleyeni 'Ham' yapmak için. Kurtlar sofrasında bir kurt. Şöyle en iri cinsinden. Hayli cüsseli. Seçim yapılmadan malı kapatma derdindeler. Yasadaki boşluktan yararlanmaya hazırlanıyorlar. Bağımsız kurullar siyasetin denetiminde olmayınca, başka güç odaklarıyla içli dışlı hale gelebiliyor. Haber-Türk, Pamukbank ve Yapı Kredi'nin satışını İMF'nin taleb etmediğini, BDDK'nın kendi inisiyatifiyle böyle bir taahhüdün altına girdiğini açıkladı. Karamehmet'in, durumu, Başbakan Ecevit'e ileten mektubu, Habertürk'te yayınlandı. O zaman, BDDK Başkanı Engin Akçakoca'nın Mehmet Karamehmet'in teklifini değerlendirirken, doğru karar verip vermediği daha tartışmalı hale gelmez mi? Madem bu tedbirin alınmasını IMF talep etmedi... Acaba, Karamehmet'in "Pamukbank ile Yapı Kredi birleştirilsin, iki banka birleştikten sonra, 2002 yılında 950 milyon dolar, 2003 yılında da 2 milyar dolara yakın bir ödeme yaparız" yolundaki teklifi kabul görseydi daha yerinde bir karar mı alınmış olurdu? 7.5 milyar/20 milyar
Engin Akçakoca yaz aylarında yaptığı bir toplantıda 19 bankayı eski sahiplerinden 7.5 milyar dolar borçla devraldığını, ama bütün mükellefiyetler devlet tarafından karşılandığı için sonunda 20 milyar dolarlık bir maliyetle karşı karşıya kalındığını anlatmıştı. Fon'a devredilen bankaların mevduatlarının yanısıra, kredi portföyü de Fon'a intikal ediyor. Mevduat çekildikçe, verilen garanti sebebiyle, Fon, parayı müşteriye ödüyor. BDDK, sadece 7.5 milyar doları eski banka sahiplerinden alacak. Geri kalan açık, krediler tahsil edildikçe kapanacak veyahut kapanamayacak. Bu durumda, neden, üstelik İMF'den böyle bir talep gelmediyse, Pamukbank işinde acele edildi? Özellikle Mehmet Emin Karamehmet'in talebi makul karşılanamaz mıydı? Sadece siyasette değil, ticarette de kurt kapanı var. Zaten siyaseti şekillendirme çabalarının altında, menfaat hesapları yatıyor. Medya patronu, genel yayın müdürünü Ankara'ya gönderdi. Siz onları gazeteci sanıyorsunuz ama onlar yağma Hasan'ın böreğinin peşinde. Not: Yüksek Seçim Kurulu'nun kararını salı günkü yazımda değerlendireceğim.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |