T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Siyasette ilgili merci Silahlı Kuvvetler mi?

Tatil dolayısıyla yazılarıma ara verdiğim süre içinde birçok olay gelişti. Ancak; Bunların çoğunun aktüalitesi geçti.

Fakat biri var ki; Ele almadan geçemeyeceğim. Bu; Niteliği itibariyle, muayyen bir zaman ve dönemle de sınırlı olmadığından aktüalitesi geçmiş de sayılamaz.

Bir gazetemizde "TÜSİAD'ın askerlere sunduğu rapor" başlığı ile (Türk Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) henüz DSP'deki dağılma başlamadan hazırlattığı (Erken Seçimin Muhtemel Parlamento Bileşimleri ve Hükümet Seçenekleri) isimli çalışmanın

TÜSİAD yönetimince geçtiğimiz günlerde Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Büyükanıt ile Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreteri başta olmak üzere İLGİLİ yerlere ilettiği ve şimdi Ankara'da devlet koridorlarında TÜSİAD'ın bu bilgi notunun konuşulduğu) haberi yer alıyordu.

Haberin bir bölümünde de "AKP, değişmezse yine 28 Şubat olur uyarısı" başlığı ile şunlar yazılı: "Mayıs 2002'de yapılan kamuoyu araştırmasının öngördüğü, oy dağılımında köklü değişiklikler olmadığı takdirde, yapılacak bir erken seçimden çok büyük olasılıkla AKP-ANAP, ya da AKP-DYP koalisyonu çıkacaktır. Bu hükümet seçenekleri toplumsal uzlaşma açısından değerlendirildiğinde, kaçınılmaz olarak istikrarsızlık yaratacağını öne süremeyiz.

Bu seçeneklerle ilgili istikrarsızlık endişesinin, Türkiye'de tarihsel olarak benimsenmiş olan laiklik anlayışında, AKP'nin köklü değişiklikler yapmak isteyeceği, bu değişikliklere de toplumun büyük çoğunluğunun, özellikle de Silahlı Kuvvetler'in karşı çıkacağı şeklinde özetlenebilir."

Bu rapor ve haber; AKP'nin, artık çıplak gözle bile görülebilen seçimlerdeki başarısına bazı merkezlerce maniplasyona başlanıldığı intibaını veriyor.

Laiklik anlayışının; Türkiye'de tarihsel olarak benimsendiği falan yok.

"Laiklik" TAMAM. Anayasamızda da yer alıyor.

Ama; Bütün hür ve demokratik dünyadakinin aksine, Türkiye'de uygulanan "Yanlış laiklik anlayışına" HAYIR.

Bu yanlış laiklik anlayışı; bir takım dayatmalarla getirilmiş.

Yoksa, böylesine bir laiklik "Türkiye'de tarihsel olarak" benimsenmiş değil.

"Dünyadaki bütün hür ve demokratik ülkelerde olduğu gibi doğru bir laiklik anlayışını benimseyelim" demek suç mu?..

Bu bir yana, araştırma kendi içinde bile tutarsız. (AKP'nin prensiplerine toplumun büyük çoğunluğunun karşı çıkacağını) söylüyor. Öyle ise; millet oy vermez. AKP'e iktidara gelemez. Olur biter...

Ancak, aynı araştırmada AKP'yi hükümette istemeyenlerin % 28.1 olduğu belirtildiğine göre: (100-28.1=71.9), toplumun &71.9'u AKP'nin iktidar olmasına karşı değil.

Bu nasıl bir orandır ki, bu rakamlara rağmen; "Toplumun büyük çoğunluğu karşı çıkacaktır" sonucuna ulaşılabiliyor!..

Araştırmada bile, açıkça "AKP'nin egemen parti olarak temayüz ettiği", "AKP'den sonraki parti olarak gözüken DYP'nin 16 puan geride olduğu, DSP'nin hemen hemen çöktüğü ve MHP ile ANAP'ın barajın altında kalması ihtimalinin olduğu" belirtiliyor.

Bütün bunlardan sonra; AKP'ye toplumun büyük çoğunluğunun karşı çıkacağını söyleyebilmek, kendi içinde tutarsızlık değil de nedir?

Fakat; üzerinde durmak istediğim başka. Haberin, (Bu raporun Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Büyükanıt ile Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreteri başta olmak üzere İLGİLİ yerlere ilettiği) kısmını ele almak istiyorum.

Türkiye'nin bir kısım işverenleri, tamamen siyasi bir konuda Silahlı Kuvvetleri ve MGK'nu ilgili yerler olarak görüp böylesine bir raporu onlara iletiyor ve bir kısım basın da bunu benimseyecek şekilde veriyorsa, Türkiye'nin niçin çalkantılardan kurtulamadığı ortaya çıkar.

Silahlı Kuvvetleri siyasetin içine veya kısır çekişmelere çekme ve bu şekilde aslında yıpratma gayretleri beyhudedir.

Silahlı Kuvvetler 27 Mayıs 1960 ve 28 Şubat 1997'den çok deneyimlidir. Bu gayret ve maniplasyonlara gelerek kendisini yıprattırmaz.

Anayasamız, her kurumun görev yetkilerini belirlemiştir.

Türkiye Anayasal bir hukuk devletidir.

Bilinsin ki; Silahlı Kuvvetler, milleti ve siyaseti şikayet mercii değildir.

1950'lerde "Bizi Hüssolar, Hassolar mı idare edecek?" diyerek halkı küçümseyen ve kendisine "elit" diyenlerin "halka rağmen halk için" parolaları geçerli değildir.

Halk 1950'de, Milli Şef hegemonyasına rağmen; Demokrat Parti'yi iktidara getirerek cevap vermiştir.

1983'de de, o zamanki Devlet Başkanı Kenan Evren'in ANAP ve TURGUT ÖZAL'a oy vermeyin şeklindeki beyanat ve konuşmaları geri tepmiş, ÖZAL kahir çoğunlukla iktidara gelmiş, halk özgür iradesine ambargo konulmasına gene rıza göstermemiştir.

Şimdi de; hukuku alet ederek hukuk dışı olarak AK Parti ve Tayyip Erdoğan'ın iktidarının önlenilmesi çabaları ve böylesine maniplasyonlar geri tepecektir. Aksine millet daha da fazla yönelecektir.

İşadamı; bu ülke için yararlı olmak istiyorsa, maniplasyonlarla hariçten gazel okumayı bıraksın, yeni yatırımlar ve iş alanları ile işsizlere iş imkanları açsın. Ülke ekonomisi ile kalkınmaya ve muasır medeniyet seviyesine çıkmamıza katkıda bulunsun.

Herkes işine baksın!..

Millet ne yapacağını biliyor..


3 Ağustos 2002
Cumartesi
 
OSMAN MÜFTÜOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED