|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yüksek Seçim Kurulu'nun "siyasi yasaklı" seçim kararı, her partiden sert tepkilere neden olurken, 'Yasalara değil uygulamaya bakarım' diyen AB'nin haklı çıktığı vurgulandı.
DYP lideri Tansu Çiller: "Bizim demokrasi geleneğimiz, siyasi yasaklılığı her zaman reddetmiştir. Rakiplerimizi demokrasi meydanlarında mağlup etmeyi tercih ederiz. Neticede yargı kararı vardır ve bu siyaseten bizim dışımızdadır." Mehmet Bekaroğlu (SP): "Türkiye bir 'Yargıçlar Cumhuriyeti' haline getiriliyor. Anayasa ve yasalar ile hukukun temel kuralları çiğnenerek seçime gölge düşürülmüştür. Siyasi yasaklarla gidilecek bir seçimden hiçbir netice alınması mümkün değildir." Şeref Malkoç (SP): "Bunlar tarih tarafından kaydedilecektir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir dosya 5 gün içinde yerel mahkemeden getirtilerek Yargıtay'da görüşülüp karara bağlanmadı. Bu tür olaylar seçime gölge düşürür. Bu şartlar altında seçim yapmanın ehemmiyeti kalmamıştır." Prof. Dr. Burhan Kuzu: "YSK'nın kararı demokrasi ayıbıdır. Bu karar, 1965 tarihli 728 sayılı Yüksek Seçim Kurulu kararı ile örtüşmemektedir. Adam öldürenler aday olabiliyor. Maalesef 'ben yasaya değil, uygulamaya bakarım' diyen Avrupa Birliği maalesef bir kez daha haklı çıkmıştır." Şevket Kazan: "YSK kararına karşı millet tepkisini ortaya koyacaktır. Sadece millet değil Türkiye'de demokratikleşme hareketini takip eden çevreler ve Avrupa bu karara tepkisini ortaya koyacaktır." Mehmet Ali Bayar: "Bu mesele aslında hukukun bir parçası iken, siyasetin bir parçası haline geldi. Eğer bu karar alınacaktıysa, neden daha önce alınmadı? Hukukun ve adaletin tecellisindeki gecikme, siyasi komplikasyonları da beraberinde getiriyor." Mehmet Şandır (MHP): "Bu bir hukuki sonuçtur. Saygı göstermek gerekir. Buna başka bir anlam yüklemek ve başka yönlere çekmek son derece yanlış olur" diye konuştu. BİLAL ÇETİN
|
|
|
|
|
|
|