|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Sene kaçtı hatırlamıyorum, İstanbul'daki çarpık yapılaşmayı farkettiğim zaman, bir fikre saplanıp kalmıştım. Çok büyük, devasa makineler yapmalı; dozerin tohuma kaçmış cinsinden... Ve bunlar, şehrin dört bir tarafından girerek, tarihi eser niteliğinde bulunan yapıların dışında kalan ne var ne yoksa, önüne geleni yıkıp yerle bir etmeli. Ondan sonra da şehir yeni baştan planlanarak, modern, sağlam, kullanışlı bir şekilde inşa edilmeli. Geniş caddeler, düzenli sokaklar, yeşil alanları, oyun ve spor tesisleri, otoparklarıyla İstanbul'un sıfırdan yeniden kurulduğunu hayal edebiliyor musunuz? Her bakımdan Dünya'nın bir numaralı şehri olabilir. Fakat ne yazık ki bunu gerçekleştirmek mümkün gözükmüyor. 17 Ağustos 1999 sabahı İstanbul dışındaydım. Antalya'da elektrikler kesilmiş, telefonlar kilitlenmişti. Haberleşme imkanı yoktu. Radyodan İstanbul'da deprem olduğunu öğrenmiş ve apar topar yola çıkmıştık. "İstanbul yerle bir oldu" diyordu bilmemne efem. Biz kendi elimizle yıkıp düzene sokmayı beceremeyince, deprem sebebiyle yerle bir oldu demek. Ya on küsur milyon insan? Eşimiz dostumuz, konu komşumuz, akrabalarımız, arkadaşlarımız, hemşehrilerimiz... Yolu nasıl geldiğimizi anlatmak imkansız. Sonradan anlaşıldı ki, radyo yanlış bilgi aktarmış. Aradan geçen yıllar içinde depreme karşı ilgimiz, merakımız, korkumuz hafif de olsa azaldı sayılır. Zaman her şeyin ilacı derler. Geçmişte kalan acılar için öyle. Eski depremlere zaman ilaç olsa bile, gelecek depremler için olamıyor ne yazık ki. İşte bu yüzden ne vakit bir araştırma sonucu açıklansa, yine bir korku gelip yerleşiyor insanların içine.
Geçen akşam eve girmek üzereyken komşuları kapı önünde buldum.
Cevaben "Yedi nokta dört yetmedi mi?" diye sormak istedimse de vazgeçtim. Ne olur ne olmaz. Yanlış anlaşılmaya tahammül gösterecek vakit değil... Ayak üstü iki laf ettik. – Depreme karşı en iyi çare, ya şehri terkedip köyünde boş duran eve yerleşeceksin; yahut terkedemiyorsan, oturduğun binayı en iyi şekilde sağlamlaştıracaksın. Kısacası tavsiye ettiğim çözüm, "ya sev ya terket"in takla attırılmış haliydi. – İyi diyorsun da para nerede? İçeri girdim, bir arkadaşımın hediye getirdiği paketten biraz kahve alıp kapı önüne indim. "Ali Bey" dedim, "Depreme karşı en iyi çareyi buldum." Sevince dönüşmeye müsait bir heyecan ve şaşkınlıkla baktılar suretime. Elimdeki poşeti gösterdim. "Bakın bu kahveden birer fincan içiyorsunuz, bire bir. Deprem meprem olmuyor." İnanır mısınız, komşumuzun kızı kahveleri yapıp getirdi, afiyetle içtik ve deprem falan olmadı. Tavsiye ederim.
ŞARKILARLA HAL-İ PÜR MELALİMİZ
Her ne kadar "Ben küskünüm feleğe" şarkısı şu günlerde Ankara'da çok revaçta ise de o şarkının sözünü ve melodisini duymaya hiç tahammül edeyemeyenler de az değil. Bir tarafta küskün milletvekilleri, diğer tarafta küskün olmayanlar.
E-SORULAR
E-DEVLET, E-POSTALARIMIZI E-DENETLEYECEK Mİ?
ISRAEL
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |