|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Vatan kurtaracak (!) arslanlar, seçimleri erteletmeye soyundular. Kimi, Avrupa Birliği'ni gerekçe gösteriyor, kimi seçim yasalarını, kimi de, yasakların kaldırılması için mücadele ettiğini belirtiyor. Erteletme çabalarına YTP, ANAP ve Saadet Partisi de destek veriyor.
Yasaksız demokrasi!
Burada, sadece, Saadet Partisi haklı. Erbakan'sız bir seçimi istemeyebilirler. Liderlerini yasaktan kurtarmaya gayret etmeleri çok tabiî. Ama, dün yasakları savunanların, meselâ Anavatan'ın, bugün "Yasaksız Türkiye" diye öne fırlamasını samimi bir tavır olarak kabul edemeyiz. 37 maddelik demokrasi paketi içinde "milletvekili seçilme yeterliliğini düzenleyen 76'ncı madde" de vardı. "İdeolojik ve anarşik eylemleri teşvik ve tahrik edenlerin –affedilse dahi– milletvekili seçilemeyeceği" hükmünün metinden çıkarılması teklif ediliyordu. Paketin ilk oylamasında, değişiklik için yeterli çoğunluk sağlandı. Ama gazetelere, "Tayyip Erdoğan kurtuluyor" haberinin yansımasıyla, ikinci turda destek azaldı ve 76'ncı madde paketten düştü. Bugün yasaksız seçim isteyen ANAP o sırada nerelerdeydi?
Sadece Anayasa'nın 76'ncı maddesi değil. Anayasa'nın –siyasi partilerin kapatılmasını düzenleyen– 69'uncu maddesinde de, odak tarifini yapmaya yanaşmadılar. Anayasa Mahkemesi, Fazilet Partisi'ni, bu değişiklik gerçekleşmediği için kapatabildi. 69'uncu madde değişikliği, Cumhurbaşkanı'nın ikinci defa seçilmesine imkân verecek, ayrıca milletvekili maaşlarını arttıracak diğer değişikliklerle birlikte, tek bir paketin içinde gelmişti. Fazilet Partisi, Demirel'in yeniden seçilmesine imkân verecek düzenlemelere karşı çıkınca, hükûmet, Anayasa paketinin komisyona iadesini sağladı. O sırada Mesut Yılmaz, Ecevit ile birlikte hareket ediyordu.
Ya, 312'nci madde değişikliği karşısında –Gene Tayyip Erdoğan'a yarar kaygısıyla– ayak sürümesi; direnmesi. Bir önceki yasama döneminden beri, 312'nci madde değişikliği sürüncemede kalmadı mı? Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş'ın Mesut Yılmaz'a gidip, "militan demokrasi" adına, 312'nci maddenin değişmemesi gerektiğini söylediği, Yılmaz'ın da ona hak verdiği, ANAP Milletvekili Yıldırım Aktürk tarafından, Meclis kürsüsünde ifşa edildi. O dönemde, İnsan Hakları'ndan Sorumlu Devlet Bakanı koltuğunda oturan Hikmet Sami Türk, Batı'nın en fazla eleştirdiği bazı maddeleri düzenleyen bir mini demokrasi paketi hazırlayarak hükûmete sunmuştu. Ama, önce Yılmaz Hükûmeti, sonra da Ecevit Hükûmeti, demokratikleşme adımlarını atmadı. Zaten erteleme kanunu içine, sadece basın suçlarını almaları da, Tayyip Erdoğan'ı bu düzenlemelerden yararlandırmama gayretinden kaynaklanıyordu. (Sonradan Anayasa Mahkemesi 4454 sayılı kanunu iptal etti. 4616 sayılı kanunla, basın suçlarının yanısıra, panel ve mitinglerdeki konuşmaları da erteleme kapsamı içine almak zorunda kaldılar.) Şimdi, kahraman silâhşör gibi ortaya çıkmıyorlar mı? Yasaksız demokrasi istiyorlarmış! Siz, onu benim külâhıma anlatın!
Seçim yasaları
Bir başka gerekçe de seçim yasaları. Seçim yasası üzerinde bir mutabakat sağlanmadı ki. Sadece barajı % 5'e düşürecekler; bir de ittifakın önünü açacaklar. Böylece, barajın % 5'e inmesiyle bile kendini kurtaramayacak olan partiler, aralarında ittifak yapmak suretiyle Parlamento'ya girecekler. Vatandaş, bunların üzerini çizmiş. Meselâ artık Mesut Yılmaz'ı, Parlamento'da görmek istemiyor. Kamuoyu araştırmalarında ANAP'ın oyu % 3.5. Seçimler ertelenip, Seçim ve Siyasi Partiler Kanunu'nda değişiklikler gerçekleşirse ANAP, İsmail Cem'in YTP'si ile ittifak yapacak... Böylece, Yılmaz, siyasî hayatını sürdürebilecek. Aksi takdirde, Anavatan Partisi farklı bir Genel Başkan ile yoluna devam edecektir. Son ana kadar, Ecevit'ten medet umuyorlar. Bir ara, Erdoğan'a konan yasak dolayısıyla, AK Parti'ye ümit bağladılar. Tayyip Erdoğan ilkeli davrandı. Şimdi, baraj altında kalacağını düşündükleri Ecevit'in peşinden koşuyorlar. Ona "Başbakan" kalabileceğini söylüyorlar. Hiç Ecevit, üç aylık Beylik için, ülke menfaatini gözardı eder mi? Böyle bir çirkinliğe ortak olur mu?
Tatil önerisi
1 Ekim'de Meclis açıldığında, olayların nasıl gelişeceğine bir bakalım. DYP (84), AK Parti (59), DSP (58) ve MHP (125), "Seçim 3 Kasım'da yapılsın" düşüncesinde. Buna mukabil ANAP (71), Saadet (46), Yeni Türkiye (59) seçimleri erteletmek niyetinde. Birinci grubun milletvekili sayısı (326) çok daha fazla. ANAP, Saadet ve Yeni Türkiye 176 milletvekiline sahip. Ama, birinci gruptan fireler var. Sayısı 21'i bulan "Bağımsızlar" var. Bağımsızların hepsi olmasa bile, çoğunluğu, erteleme lehinde tavır alacaktır. BBP'li dört üye, TDP'li (Toplumcu Demokratik Parti) 3 üye, YP'li (Yurt Partisi) 3 üye de "mızıkçılar" kervanına katılacaktır. Ama gene de, bir sürpriz olmadıkça, seçim kararının iptâli zor.
Meclis, 1 Ekim'de açıldığında, Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanı protokol konuşmaları yapar. Sonra da, Grup Başkanvekillerinin katılımıyla oluşan Danışma Kurulu'nun önerisi, Genel Kurul'a gelir. Gelenek, o gün başka bir müzakere açmadan, ertesi gün toplanılmak üzere, Meclis'in tatile sokulması istikametindedir. Danışma Kurulu, hep oy birliği ile bu öneriyi Meclis'in ilk günkü oturumuna taşımıştır. İlk gün, protokol konuşmalarını takiben, başka bir faaliyet yapmama ve toplantıya ertesi gün devam etme geleneği elbette bozulabilir. Danışma Kurulu o gün (1 Ekim'de) oy birliği ile –müzakereleri ertesi güne erteleme değil de– Meclis'i tatile sokma kararı alırsa, bu öneri, Genel Kurul'da oylanır. Danışma Kurulu'nda, oybirliği temin edilemezse –ki bu durumda, ANAP, YTP ve Saadet Partili grup başkanvekilleri farklı oy kullanacaktır ve oy birliği temin edilemeyecektir– aynı öneri, bir parti grubu tarafından, Genel Kurul'a getirilir ve oylanır. Çoğunluk, 3 Kasım'a kadar tatil diyorsa, Meclis faaliyetine son verir. Danışma Kurulu önerisi, Meclis'in toplandığı ilk gün (1 Ekim'de) değil de, 2 Ekim'de, Genel Kurul gündemine gelebilir. İlk gün gene, protokol konuşmalarından sonra Meclis bir sonraki güne kadar tatile sokulur ve gelenek bozulmaz. Her iki yol da mümkün. Demek 1 Ekim veyahut 2 Ekim'de, Genel Kurul'a, Meclis'in 3 Kasım'a kadar tatile girmesi için bir öneri gelecek. Gruplar lehte ve aleyhte konuştuktan sonra; öneri oylanacak. Meclis 3 Kasım'a kadar tatile girerse, sorun yok. Ya bu öneri red'edilirse...
Erteleme önergesi
1 Ekim'de, Meclis Başkanı, olağanüstü toplantı için kendisine sunulan önergeleri de Anayasa Komisyonu'na gönderecek. Bu önergelerden en önemlisi, –öncelikli olan– evvelce Meclis'in aldığı seçim kararının iptal edilmesini isteyen önerge. Anayasa Komisyonu 25 üyeden müteşekkil. MHP'nin 6, DYP'nin 4, AK Parti'nin 3, DSP'nin 3, ANAP'ın 4, YTP'nin 3, Saadet Partisi'nin 2 üyesi mevcut. (16 milletvekili seçim 3 Kasım'da yapılsın istiyor. Sadece 9 milletvekili ertelemeden yana). Olağanüstü bir gelişme olmazsa, Anayasa Komisyonu'ndan red kararı çıkacaktır.
DYP'ye geçen, Anayasa Komisyonu'nun eski başkanı Turan Tayan müstafi sayılıyor. İç tüzüğe göre, mensubu olduğu siyasi partiden istifa edenin, komisyondaki üyeliği de sona eriyor. Komisyonu, Başkanvekili Necdet Saruhan (DSP) yönetecek. Gene içtüzüğe göre, komisyonlara havale edilen önergeler, aradan 48 saat geçmeden görüşülemiyor. Ama Danışma Kurulu oybirliği ile bir tavsiye kararı alırsa, 48 saat beklemeden komisyonda önergeyi tartışmak mümkün. Danışma Kurulu oybirliği ile tavsiye kararı almasa bile –ki bu durumda almayacaktır– bir grup önerisi şeklinde Genel Kurul'da oylamak ve önergenin Anayasa Komisyonu'nda 48 saat beklemeden görüşülmesini sağlamak imkânı var. Ama "küskünler, mızıkçılar" böyle bir güç denemesine girişmeden, muhtemelen 48 saatin geçmesini bekleyecekler. Ya 48 saat geçmesine rağmen, Anayasa Komisyonu Başkanı (Başkanvekili) Anayasa Komisyonu'nu toplamazsa; savsaklarsa? Komisyon üyelerinin üçte biri (9 kişi) Anayasa Komisyonu'nu toplantıya çağırabilir. Küskün partilerin Anayasa Komisyonu'nda toplam 9 üyesi olduğuna göre, komisyonu toplantıya çağırma imkânına sahip bulunuyorlar.
Seçimi erteleme
Anayasa Komisyonu, büyük ihtimalle, seçim erteleme önerisini red edecektir. Çünkü MHP+DYP+AK+DSP'nin 16 üyesine mukabil, mızıkçılar sadece 9 üyeye sahip. Anayasa Komisyonu'ndan çıkan red oyu, işi bitirmiyor. Sonra, Anayasa Komisyonu'nun red raporu, Meclis'e geliyor. Meclis, bu red raporu istikametinde görüş benimserse, mesele yok. Seçimlerin 3 Kasım'da yapılmasını öngören karar, yürürlükten kalkmamış oluyor. Ya Meclis, bu red kararını red ederse? İşte o noktada bir hukukî tartışma başlayabilir.
Şöyle ki: Kimine göre, burada, kıyas yoluyla, kanun tasarı ve teklifleri için uygulanan yöntem benimsenir. (Bak Tüzük Madde 80=Bir kanun tasarı veya teklifinin esas komisyonca reddi istenir ve rapor da benimsenirse, kanun tasarı veya teklifi red'edilmiş olur. RAPOR BENİMSENMEZSE, KOMİSYONA GERİ VERİLİR) Demek bir grup, Anayasa Komisyonu'nun red raporunu (yani, seçimlerin 3 Kasım'da yapılması kararının yürürlükten kaldırılmasını red eden raporun) Genel Kurul'da reddinin, seçim kararının kaldırılması anlamına gelmediğini, –80'inci maddeyi kıyas yoluyla uygulayarak– raporun Anayasa Komisyonu'na iadesi gerektiğini savunuyor. Bir diğer grup ise, raporun reddi, seçim kararının iptali anlamına gelir diyor.
Hukukî ihtilâfı bir daha hatırlatalım: 1'inci adım: Küskünler evvelce alınan seçim kararının yürürlükten kaldırılması için önerge verdi. 2'nci adım: Anayasa Komisyonu bu önergeyi red'edip bir rapor hazırlarsa... 3'üncü adım: Komisyon'un red raporu Meclis'e gelince, Meclis bu red raporunu onaylarsa mesele yok. Ama Meclis, red raporunu red ederse, otomatik olarak seçimlerin ertelenmesi istikametinde karar almış mı sayılacak? Eğer kanun teklif ve tasarılara uygulanan yönteme bakılırsa, (içtüzük 80'inci madde) rapor, Anayasa Komisyonu'na iade edilmeli. Herhalde bu durumda, Komisyon Genel Kurul'daki irade doğrultusunda görüş değiştirmeli... Ya değiştirmezse? Bugüne kadar İçtüzüğün 80'inci maddesi, kanun tasarı ve teklifleri içinde hiç uygulanmadı. Nasıl uygulanacağı bilinmiyor. Doğrusu milletvekillerini zorlu bir sınav bekliyor. Kimsenin Meclis'in itibarını bu kadar düşürmeğe hakkı yok. Bir sıçradın... iki sıçradın... Hatta on kere sıçradın çekirge! Artık, bu defa sıçrayamayacağını düşünüyoruz!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |