|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
400 yıl Osmanlı hakimiyetinde kalan ve 1918 yılında terketmek zorunda kaldığımız Yemen'den ayrılan son kafilede olan Zeki Ehiloğlu'nun Yemen hatıraları yeniden yayınlandı.
Yemen, hep türküleriyle bildiğimiz bir gizemli ülke. "Burası Yemen'dir gülü çemendir/Giden gelmiyor acep nedendir." Bu içli türküyü bilmeyenimiz çok azdır. Hüzünlü mısraları yüreğimizi burkar. 400 yıla yakın Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı olan Yemen Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra elimizden çıkıyor. Yemen'e ağıtlar yakılmasının nedeni, binlerce askerin gidip de bir daha geri dönmemesidir. Türkülerinden ve Yemen çöllerinde naaşları kaybolan şehitler dışında 80 yıldır bağımız kalmayan bir ülke. Kabe'yi yıkmaya yeltenen ve Fil Suresi'nde filleri ve askerleriyle birlikte helak olduğu belirtilen Ebrehe ve ayrıca Saba Melikesi Belkıs'ın ülkesidir Yemen. Hatta Yemen insanının dini inaçlardaki samimiyet ve bağlılıkları, Hz. Peygamberimizin "Yemen İman'dan gelmiştir" hadisine konu olmuştur. Yemen isyanlarını gördü Kitabevi Yayınları, Askeri Hukuk Müşaviri olarak Yemen'e giden ve burada 8 yıl kalan Zeki Ehiloğlu'nun Yemen hatıralarını neşretti. Kitabın ismi "Yemen'de Türkler". Ehiloğlu, Yemen'i terkeden en son kafilede yer aldı. Yemen isyanlarını gördü, Yemenlilerin ünlü imamı Şeyh Yahya'yı tanıdı. Zeki Ehiloğlu, Yemen'e İkinci Meşrutiyet'in ilanından hemen sonra gitti, Yemen Kolordusu Adliye-i askeriye müşavirliğinde 8 yıl görev yaptı. Bu 8 yılın bir senesi Aden'de esir olarak geçti. Yemende başından geçen olayları, izlenimlerini ve gözlemlerini kaleme alan Ehiloğlu'nun kitabı Yemen'in örf ve adetlerini, azınlık olan Yahudilerin durumu, yeme-içme, giyim-kuşam tarzları ve coğrafi yapısına ilişkin son derece ilginç ve önemli bir kaynak. Türkiye'de pek bilinmeyen Zeydiye mezhebi ve İmam Yahya hakkında da enterasan bilgiler yer alıyor. Çölde yemen yolları Müellif, San'a'ya varmak için geçmek zorunda olduğu çöl ve dağ yollarını anlatırken, her tarafta büyük Türk mezarlarının bulunduğunu belirtiyor. Duyguları yoğun ve içlidir; "Tehame'de gündüz yolculuk yapılamaz. Kış günleri de olsa güneş yakıcı, hava sıcaktır; dayanılmaz. Yerli Araplar bile günün sıcak saatlerinde güneş altında kalmazlar. Bu yüzden güneşin batma vaktine yakın hareket ettik, yürüyoruz. Bu yol Yemen topraklarındaki en işlek yoldur. Her isyanda bölükler, taburlar, kıtalar, ordular, bu yoldan gidip dönmüşlerdir. Böyle iken görünürde yol diye bir şey yok. Ne bir ışık ne insan ne dağ ne ağaç... Her yan ıssız. Yalnız kum, kum; sonu gelmeyen Yemen kumları ve Türk dilinde destan olmuş Yemen çölleri. Karanlıkları delmeğe, yanlarımızı görmeğe çalışarak katır sırtında sallana sallana adım sayan bizler şu anda bu çöllerin Veysel Karani'si. Nereye baksan Türk mezarlığı Yemen'in başkenti San'a'ya doğru yola çıkan genç hukukçu Ehiloğlu, yol üstünde binlerce Osmanlı askerine mezar olan noktalarda kendiyle dertleşiyor yine; onun için bu korkunç yollar, uçurumlar, vadiler, tepeler Anadolu çocuklarından nişaneler taşıyor: "İki yanı yüksek dağlarla ihata edilmiş derin bir vadiye yani kuru bir sel yoluna indik. Vadi her iki başta dağlar arasına kıvrılıyor. Her tarafı dağlarla çevrilmiş çok derin, dibi kumluk bir kuyu içinde gibiyiz. Hiçbir taraftan hava alamıyoruz. İleride Beytimehdi denilen bir yer var. Burası ikinci büyük Türk mezarlığı. Her er için bir taş dikilseydi belki bu yamaçlarda mezar taşından orman olurdu." Anaların bağrına od salan kumlar Ehiloğlu, uçsuz bucaksız kumların her adımında şehitlerin izlerini görüyor. Adeta kumlarla hesaplaşıyor, kızıyor: "Ah mazlum duran zalim kumlar. Gizli, gizli beslediğiniz; sinsi sinsi büyüttüğünüz haşereleri; mikropları, çıyanları saldrırarak kimbilir ne kadar Türk gencinin kanını emdiniz? Sizler, can kurtarmak için imdada hazırlanmış gibi sırtınızı eğer, fakat imdat arayanları, yere yıkar, ölüme sürüklersiniz. Sizin yeriniz böyle açık meydan değil, denizin dibi idi. Deniz bile sizi örtüp korumaktan yıldı da sizden uzaklaşmak için fersahlarla geri çekildi. Şimdi güneş sizi yakıp kavurmak için üstünüze cehennem ışıkları yağdırıyor. Ben toprağım dersiniz. Yiğit askerlerimizi yorup yıkmak için ilk hileniz, ayak altından kaymak, adımları yerinde saydırarak ilerlemelerine engel olmaktır. İçinde tek yudum su bulunmayan sizler, buna muvaffak olunca askerin evvela terini, sonra kanını emersiniz. Güneş sizi yakmak isterken narınıza askerimiz de yandı. Anadolu'da yavrusundan haber bekleyen anaların bağrına ud saldınız hain kumlar." SİZDEN KALAN BİR TEK YEMEN TÜRKÜSÜ OLDU "Ah yiğit Mehmetçikler, zavallı Yemen şehitleri! Siz bu volkan artığı yalçın topraklarda ılgın ılgın kan döktünüz, can verdiniz. Fakat sizi hatırlatacak hiçbir iz yok. Cezayir'de, Plevne'de, Sivastopol'da savaşanlar gibi sizin içn marşlar söylenmedi, adınıza abideler dikilmedi. Çünkü sizi vuranlar kendi vatandaşlarınız sayılıyordu. Hatta o zamanlar bütün dünyaya karşı İslamlığı müdafaa eden sizler, milliyetinizi açığa vuramazken onlar sizden üstün olarak millet-i necibe sıfatını taşıyorlardı. Emin olunuz, sizi unutmayacağız. Torunlarınız, kardeşleriniz kadirşinastırlar. Sizi hatırlayacak, anacak ve tebcil edeceklerdir. Kendi eseriniz olan Yemen türküsü ebedi hatıranız olarak söylenecektir." (Yemen'de Türkler, Zeki Ehiloğlu, Kitabevi. Tel : 0-212-512 43 28)
|
|
|
|
|
|
|