|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bürokrasi otomotiv sektörünün 'belalısı'
Sektörün önünde en büyük engelin bürokrasi olduğunu söyleyen TAYSAD Başkanı Ömer İltan Bilgin, kendi mallarını bile gümrükten 15 günde zor çekebildiklerinden yakındı.
Ömer İltan Bilgin hem TAYSAD Başkanı (Taşıt Araçları Yan Sanayii Derneği) hem de olayların merkezinde yaşayan biri sanayici olarak deneyimlerini Yeni Şafak'a aktardı ve sektörün geleceği konusundaki soruları cevaplandırdı. Otomotiv sektörünün genel durumunu nasıl görüyorsunuz? Bilindiği gibi, otomotiv sektörünün yüzde 12 gibi bir fazlalığı var. Yani bu demektir ki, dünyada çok aşırı rekabeti olan bir sanayi kolundayız. Bu aşırı rekabet sonucu yurtdışında bir kısım fabrikalar kapanacak, büyük birleşmeler olacak. Hatta 2010 yılında 6-7 firma kalacak deniyor. Örneğin Nissan Renault ile birleşti, Chrysler Mercedes ile birleşti.
Türkiye'deki durum nedir? Bu zorlu şartlar Türkiye'yi nasıl etkileyecek? Bu durum aslında Türkiye için avantaja dönüşüyor. İyi değerlendirilebilirse tabii. Aslında bunun bir örneğini biz yakaladık. 15 Şubat'da Ford- Otosan'ın açıkladığı gibi, Ford Transit üretimini bir merkezde toplamaya karar veriyor. Çok mantıki bir gelişme. Bu üç yerden hangisinde transit üretim yapılmalı? Konumu itibari ile en uygun yer olarak Türkiye gündeme geliyor. Çünkü; işçilik ucuz. Teknoloji gelişmiş, yeterli yan sanayii var. Türkiye aklını kullanırsa bu işten kârlı çıkabilir. Peki bu konuda bürokrasiden ve devletten neler bekliyorsunuz? Çok şey bekliyoruz. Otomotiv sektörünün stratejisinin kurulması lazım. Önümüzde büyük engeller var. Mesela şu anda en büyük engellerden biri yüksek satış vergileri. Sağlam ve köklü bir otomotiv endüstrisi kurmak istiyorsak, en az yarısının yurtiçinde satılması lazım. Yarısı yurtiçinde satılacak, yarısı yurtdışına gidecek. Eğer buradaki iç pazar sıfıra inerse o zaman fabrika sahipleri gider onu başka bir yere taşır.
Devletten beklediğiniz ilk şey nedir? Devletten ilk beklenen satış vergilerinin düzenlenmesi. Geçen Aralık ayında bu denendi. KDV oranları düştüğünde gördük ki, vergi tahsilatı düşmüyor. Peki niye bu yola gidilmez? İkinci beklentimiz mevzuatın sadeleştirilmesi. Bugün gümrüklerde o kadar uzun süren işlemler var ki, malınızı 15 günde çekemezsiniz. 15 gün benim malım beklerse gümrükte bunun faizi yüzde 3'dür. Antrepo-depo kirasının dışında malı yüzde 3 pahalı alırsam hiç birşey yapamam.
Yani sizde bir an önce bürokrasinin gözden geçirilmesini istiyorsunuz? Beklenen bu mevzuatların sadeleştirilmesi, gümrüklerin basitleştirilmesi ve bunun otomatik hale getirilmesi. Neden benim satınalma görevlilerim gidip gümrükten malımı çekemiyor ki? Bunu anlamak mümkün değil. Bunun da değişmesi gerekir.
Bir de enflasyon muhasebesi var, bu konuda neler söyleyeceksiniz? Bugün yüzde 50 enflasyon olmuş, siz yüzde 50 kâr etmişsiniz, bunun yüzde 25'ini vergi vereceksiniz. Kaldı yüzde 25. Aslında yüzde 50 kar, sermayeyi de hesaba katarsanız, 0 kar anlamına gelir. Neyin vergisini vereceksiniz ki?..
'Türkiye'de yatırım yapmak zor'
Yabancı sermayeyi çekmek veya en azından mevcut sermayeyi burada tutmak için devlet neler yapmalı?
Bir takım sübvansiyonlar olması lazım. Başka türlü olmuyor. Bulgaristan'dan bir heyet gelmiş Bursa'ya. Gelen Türk müteşebbise bedava arsa veriyor. Belli sayıda işçi çalıştırması, belli oranda vergi ve ihracat karşılığında arsayı 25 yıllığına veriyor. Bizde ise bir sürü zorluk var. Elektrik pahalı, iş güvence yasası kapıda. İş güvence yasası Avrupa'nın bazı memleketlerinde var. ILO da bunu istiyor. Ama benim mahkememden dava 3-5 yıldan önce çıkmıyor. Benim işçim beni mahkemeye verecek, 5 sene sonra davayı kaybedeceğim, onu işe geri alacağım. Benim mahkemem 3-5 günde bitmeli ki bu kanun geçerli olsun. Bugün verilen tazminatlar dünyadaki en ağır kıdem tazminatları. Üstelik bunu belli bir yere de verebilirim, mesela SSK üstlenebilir. Bu tazminatları benden kessin her yıl. Zamanı gelince de tazminatı SSK ödesin. Enflasyonla adamın maaşı yükseliyor. Sonra adama 20 yıllık kıdem tazminatı ödüyorum. Buna kim dayanır ki? Bu sorunlar halledilmeden iş güvenesi yasası şu anda zamansızdır. Ve birçok şirketin de kapanmasına yol açar.
'Yenilik yapan firma krizi hissetmedi'
Türkiye pazarında satılan Şahin ve Peugeot minübüs gibi araçlara bağlı kalan yan sanayicilerin krizde saf dışı kaldığını söyleyen Ömer İltan Bilgin, üyelerine "Bir şekilde yeni projelere girin. Başka çaresi yok" şeklinde tavsiyede bulunduklarını söyledi. Bilgin, Clio, Megane, Doblo gibi yeni modellere giren yan sanayicinin ise krizi hissetmediğini söyledi. FAHRİ SARRAFOĞLU İSTANBUL
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv Bilişim| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
|
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |